Son günlerde Türkiye’de tartışılan konu, „FETÖ siyasete karışmamış“, „Parlamentoda FETÖ’cü yokmuş.“
Ey …! siyasetin patronları; insanın omuzları üzerindeki o yuvarlak boş olsa bile, buna kimseyi inandıramazsınız, inanmış gibi görünen yalakalara da güvenmeyin. Parlamentoda var olan dört parti de ağzına kadar, lebba, leb FETÖ’cü dolu. Çünkü İslami FETÖ hareketinin mucidi Türk siyasetinin kendisidir. „Devlet zarar görmeden dönüştürmeye çalışıyoruz“ diyebilirsiniz ama „siyasette FETÖ’cü yoktu“ diyemezsiniz.
FETÖ Türk-İslam Sentezi’nin Ürünü’dür.
Şimdiye kadar bilinen, İslami FETÖ 162 ülkede, 800 okul ve üniversite, 100 kadar ögrenci yurdu, 200’ den fazla yazılı ve görsel medya, 500’den fazla şirkete sahip. Denetimi altında olan Kuran kursları ve Camiler hariç. Bunların bir kaç katı da yurt içerisinde var. Bu çalışmaları sırasında, devlet büyüklerinden de sınırsız destek aldığı da biliniyor. T.C.’nin finanse ettiği ve Kültür Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı’nın organizasiyonu ile de FETÖ okulları için, Türkçe olimpiyatları düzenleniyordu. Bundan haberim yoktur diyen devlet yöneticilerine akıllı ödülü vermek gerekiyor.
Brüksel Üniversitesi’nde FETÖ Kürsüsü’nün açılması için hangi yönetici aracı oldu? Bu kürsüden sonra, AB ülkelirindeki bütün Camiler FETÖ idaresine geçti. Bu gün AB ülkelerinden İŞİD’e katılan onbinlerce insan ve katılmaya hazır onbinlerce insan bu Cami çevrelerinden ve İslami FETÖ okulları kökenli olduğu biliniyor. Afrika’dan ve doğu Rusya Cumhuriyetleri FETÖ okullarından, İŞİD’e çok sayıda insanın katıldığı da biliniyor. Kısaca İslami FETÖ okulları, İŞİD’e militan yetiştiren kurumlara dönüşmüşlerdir.
1960 tarihinden beri ülkeyi yöneten bütün yöneticiler, İslami FETÖ çalışmalarından haberdardır. Özellikle MİT ve Genelkurmay bu çalışmaların başını çeker. İki kurum ortaklaşa GLADYO çalışmalarını CİA’dan devir aldılar ve kapatmadan İslami FETÖ’ye dönüştürdüler. Bu gün General olabilmek için en az 40 yıl önce askeri liseye başlamış olmak gerekiyor. İslami FETÖ’den tutuklanan askerlere baktığımızda, bunların MİT’den ve Genelkurmay’dan habersiz orduya sızmış olmalarına inanmak için aptal olmak yetmez, insanın çok aptal olması gerekiyor. Oyun oynamaya gerek yoktur, İslami FETÖ Türkiyedir.
27 Mayıs 1960 İnönü-Gürsel cuntasından hemen sonra, CHP Genel Sekreteri ve İnönü’nün sağ kolu Kasım Külek genç FETÖ’yü buldu ve yetiştirdi. Önce dönemin MİT Müsteşarı General Mehmet Fuat Doğu ile tanıştırdı. Doğu’nun makam arabası ile birlikte götürdü İstanbul’da Vehpi Koç ile tanıştırdılar ve evinde misafir oldular.
İlkokul diploması bile olmayan Fetullah Gülen, bunların tavsiyesi ile İzmir merkez vaizliğine atandı. Diyanetteki görevi sadece Camilerde vaaz vermekti. Devletin inayeti ile Nur Tarikatı’nın başında kısa sürede ünlü oldu. Bütün ülkede Nurcuların başı Fetullah Gülen olarak tanındı. Hiç bir engelle karşılaşmadan ülkeyi dolaşıyordu. 12 Eylül Evren Cuntası döneminde, Hoca Efendi oldu ve 20 Mart 1981 tarihinde sahte belgelerle, Diyanetten emekli oldu.
Hoca Efendi özellikle 1980’lerin sonunda, MİT Müsteşarı General Teoman Koman’ın özel himayesi altında olduğu söyleniyor. Gülen Hoca Efendi, Mart 1999 tarihinde Diyanettin verdiği sahte belge ile Yeşil Pasaport aldı ve ABD’ye gitti. Kimler, niçin aracı olduysa, 2 Haziran 2011 tarihinde hususi damgalı pasaport aldı. „Ben hiç FETÖ’yü görmedim“ diyen devlet büyüklerinin ve aydınların, huzurda elpençe divan resimleri ortalıkta dolaşıyor.
Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil bir açıklamasında, Devletin Din İşleri Genel Müdürü Mehmet Görmez’in FETÖ’ye mektup yazdığını açıkladı. Görmez de FETÖ’ye asla mektup yazmadığını söyledi ve FETÖ’ye hakaretler yağdırdı. Şimdi İnternet sayfalarında Gülen’e el yazması 25. 04. 2013 tarihli ve Mehmet Görmez imzalı bir mektup dolaşıyor.
Mektup şöyle bitiyor, „…uzun ömür niyaz ederken selam, hürmet ve muhabbetlerimi taktim ederim“.
Din adamı olduğunu iddia eden bir insan yalan söylemez ama Prof.lardan hangisi yalan söylüyor? Ayrıca FETÖ, Görmez döneminde 2 Haziran 2011 tarihinde hususi pasaport almış. FETÖ bu pasaportu niçin ve nasıl aldı?
Acaba devletin Din İşleri Genel Müdürlüğünde Görmez’in kadrosunda gizli görevli FETÖ’cü mü var?
Devletin her biriminde üst düzey yönetici olmak üzere 140 bin civarında insan tutuklandı. Bunların arasında 4000’den fazla hakim ve savcı ve yüzlerce general var. FETÖ’cülerin tutuklanmadığı devlet kurumu kalmadı ve tutuklamalar devam ediyor. FETÖ’cü olmakla suçlanıp tutuklanan gazetecilere baktığımızda, FETÖ’nün bir devlet projesi olduğunu açıkça gösteriyor.
Peki nasıl oluyor da bu projenin siyasi ayağı olmuyor? FETÖ öncelikle, MİT- Emniyet, siyaset, ticaret ve TSK gibi devlet kurumlarının ortak ürünüdür. Çünkü bu kurumlar devletin kendisidir. Bu kurumlara hakim olan, devlete de hakim olur. Basını yakından izlediğimizde, devasa İslami FETÖ hareketi, Gülen kafasının organizasiyonu olamaz.
Siyasiler ne söylerse, söylesin, FETÖ’nün siyasi ayağı en güçlü olanıdır. Sıradan bir parti üyesinden, milletvekiline kadar, siyasi alan hayli geniş bir alandır. Üye, Delege, İl Genel Meclisi, Belediye Meclisi, Belediye Başkanı, Genel Merkez Yöneticileri ve Milletvekilleri. Bütün partilerde bu alanlarda FETÖ’nün hayli yoğun bir şekilde var olduğu görünüyor.
Devlet için en iyisi, siyasi alanda FETÖ’yü yok kabul edip, dönüştürmek gerekiyor. Bütün partilerde yüzlerce milletvekilinin var olduğu söyleniyor. Bunlar tutuklandığı zaman, meclis iki ay içerisinde ara seçimlere gitmek mecburiyetindedir. Görüldüğü kadarı ile bütün ülkede ara seçim olur. Sonuçları zaten zorda olan Türkiye için hiç de iyi olmaz.
FETÖ’nün siyasi ayağı yoktur deyip dönüştürmeye çalışmak, daha iyi olur. Görüldüğü kadarı ile hükümetin dönüştürme projesi de iş başında çalışmalarını sürdürüyor. Yurt içi ve yurt dışı FETÖ’nün var olan bütün okul ve yurtları, Milli Eğitimin bünyesinde oluşturulan Maarif Vakfı’na devir ediliyor, yönetici ve eğiticilerinin atamasını bu vakıf yapacak. Yani FETÖ’nün bir diğer verziyonu, iş başında. Devlet FETÖ’cülükten vaz geçmek istemiyor.
T.C. yöneticileri 50 yıldan beri vatandaşının gözünün içine baka, baka devasa İslami FETÖ hareketini yarattılar. Batı dünyasının itirazları sonucu, İslami FETÖ hareketini, 30 Ekim 2014 tarihinde 10 saat süren Milli Güvenlik Kurulu toplantısından sonra, terörist ilan ettiler. Darbe teşebüsü gerekçesiyle, bazı FETÖ yandaşlarını, tutuklamaya başladılar. Şimdi de İslami FETÖ’nün siyasi ayağı yoktur, diyorlar. Bakalım; bu oyalamaca ne kadar devam edecek.
Devlet; siyasetin algı rotasını vatandaştan habersiz belirleyebilir. Siyaset yanlış ise bedelini de vatandaş öder. İslami FETÖ hareketinde olduğu gibi. İşte burada vatandaşı aydınlatmak ve bilgilendirmek, aydınların görevidir. Antik Yunanistan’ı Krallar ve Kraliçeler yaratmadı.
„Gölge etme başka ihsan istemem“ diyen aydınlar yarattı. Türkiye’de Atatürkçü ve Erdoğancı yalaka aydınlar, bu kötü gidişatın suç ortağıdırlar. İnsanları zamanında doğru bilgilendirmedikleri için.
FETÖ’nün siyasi ayağı yok diyen siyasiler, bir de vicdanlarına danışsınlar.
Vicdanına danışan bir FETÖ’cü oturup gerçekleri anlatsa, ne olur?
Eğer bir Ülkede 150 bin insan hapishanelerde tutuklu ise, siyasiler değil, aydınlar utanç duymalı.
Haziran 2017
İbrahim Aksoy