1 Mart’ta Kürdistan Devlet Başkanı Sayın Mesut Barzani, Türkiye’ye resmi bir ziyarette bulundu. Protokol gereği Kürdistan Bayrağı da göndere çekildi. İşte bu durum bazı Türklerin asabını bozdu. Günlerce uykuları kaçtı. Uykusuz halleriyle, Kürdistan Devlet Başkanı Sayın Mesut Barzani’ye, Kürdistan Bayrağı’na ve Kürd Milleti’ne hakaret yağdırdılar ve bildikleri bütün hakaretleri söyleyip, rahatlamaya çalıştılar.
Bu asabı bozuk insanlar, Türkiye’de 30 Milyon Kürd’ün yaşadığını ve bu komşularının üzülebileceğini takmadılar bile. Daha önece de Nahçıvan Bayrağı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Bayrağı, Bosna Hersek ve hatta Çin’deki Moğol Türklerinin Bayrağı da defalarca Türkiye de göndere çekildi. Türkiye’deki bütün Kürdler bu durumda sonsuz mutluluk duydu. Aradaki fark işte burada. Bu efendiler daha çoook kızacaklar. Önemli değil, ciddiye almayın.
Bu konuda kim ne düşünür, beni zerre kadar ilgilendirmiyor. Kürdistan Devlet Başkanı Sayın Mesut Barzani’nin sayesinde ve hem de saygı değer babası Mela Mustafa Barzani’nin ölüm yıldönümü olan „1 Mart 1979“ günü, Kürdistan Bayrağı Türkiye’de göndere çekildi. O gün benim ömrümün en mutlu günü oldu. Kızanlar ne söylerse söylesin, umrumda değil. Eminim bütün Kürd Milleti’ni de mutlu etmiştir.
Kürdistan Bayrağı’nı yırtıp çiğneyen Kürdlerin olduğunu da duyuyoruz. Bir Kürdün bu kadar küçüleceğine inanmak istemiyorum. Bunu yapan bir insan Kürdlerin içerisine sızmış, provakatör bir ajandır. Kürd Bayrağı’na saldıran bu hayasız Kürd olamaz. Bırak Kürd Bayrağı’nı, hiç bir Kürdün başka bir milletin simgesi olan bayrağına karşı, böyle bir saygısızlığı yapacağını düşünemiyorum.
Aslında Türkiye’de bu asabiyet için bayrak sadece bahane. T.C. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya’ya, Holanda’ya ve Avusturya’ya bağırıyor, „sizde demokrasi yoktur“ ve hatta Almanları Nazi olmakla suçluyor. Erdoğan doğru söylüyor bunlar gelsinler, demokrasi nasıl olur, Türkiye’de görsünler. Türkler; Sur, Şırnak ve Cizre gibi bir çok Kürd şehrini bombaladı yerle bir etti, 2000 kişiyi öldürdü ama hiç kimseyi tutuklamadı. Alın size demokrasi örneği.
Almanları nazilere benzeten Erdoğan „Tek Bayrak, Tek Devlet ve Tek Millet“ sözlerini ağzından düşürmüyor. Acaba hangi Alman siyasetçi Erdoğan’nın bu sözlerini tekrarlıyorki, bizler de ona nazi diyelim. AKP’nin ortak çalıştığı MHP gibi ırkçı partilerin, Avrupa Birliği’nde hiç kimsenin ciddiye almadığını herkes biliyor.
40 yıl önce İslami FETÖ örgüt ile başlayan ve hala etkisinde kurtulamayan Türk siyasetinin, şu sıralarda kafası son derece karışık. Bilindiği gibi İslami HİZBULLAH bir süre önce Türkiye’de örgütlü olduğunu ve çok sayıda cinayet işlediği de ortaya çıkmıştı. Mısır’daki İslami HAMAS örgütü özellikle Erdoğan’dan açıkça destek görüyordu. Batı tarafından kayıt altına alınan bu ilişkiler, Türkiye’yi yalnızlaştırdı. Bu yalnızlık da Türk siyasetini asabileştirdi.
1979’da İran’da başlayan İslami Humeyni hareketi, bütün İslam ülkelerindeki muhaliflere örnek oluşturdu. Ondan sonra ortaya çıkan İslami örgütler TALİBAN, EL-KAİDE, HAMAS, HİZBULLAH, HAŞDİ ŞABİ, İŞİD ve daha birçok İslami örgüt ortaya çıktı. Bunlar bir şekilde İran’dan da destek alıyorlardı. İslami FETÖ örgütü de başka bir biçimde çalışıyor ve Sunni İslam dünyasının lideri olmaya çalışıyordu. Başta HAMAS ve HİZBULLAH olmak üzere,daha bir çok İslami örgüt ile ilişkikisi biliniyor. Bu nedenle Ortadoğu’da ortaya siyasi çalkantılar Türk siyasetinin migreninini depreştirdi ve şimdi şiddetli baş ağrısı çekiyor. Bu nedenle de asablar biraz bozuk.
Bu İslami örgütlerin tamamı, kendi ülkelerinde yöneticilerinin İslamı ihmal ettikleri gerekçesi ile onlara karşı örgütlendiler. Bunların tamamı şimdi, Kürd Milleti’ne karşı savaşıyorlar. Bir kısmını İran destekliyor, Suriye’de Kürdlere karşı savaşıyor. Bir kısmını Türkiye destekliyor, Suriye’de Kürdlere karşı savaşıyor ve bu savaşların Suriye ile sınırlı kalmayacağı da ortada. Türkiye eski Şam Büyükelçisi Yaşar Yakış ne diyor? „Biz Suriye’nin kuzeyinin Kürdleştirilmesine karşıyız“ .
Yaşar Yakış Türkiye’nin Suriye savaşındaki gerekçesini gayet net dile getiriyor.
1945’te Almanya’nın Elbe Nehiri üzerindeki köprüde el sıkışan ABD ve Rus askerleri, 72 yıl sonra geçtiğimiz günlerde Batı Kürdistan’da Mimbiç kentinin kapısında el sıkıştılar. Bunlar o gün mazlum Yahudileri Nazi’lerin zulmünden kurtarmak için el sıkıştılar. Bu gün de İslam’ın zulmünden Kürd Milleti’ni kurtarmak için el sıkıştılar. Kürd Milleti’nin bu el sıkışmasına şiddetle ihtiyacı vardı. Aslında Türkiye’nin asabını bozan da bu el sıkışmasıydı.
Son gelişmelere baktığımızda, üçe bölünmüş Suriye’de sınırları belirleme çalışmaları hızlandırıldı. Görüldüğü kadarıyla Rusya’nın da isteği üzerine, Esad bir süre daha Nüsayri Devleti’nin başında kalacak. En kısa zamanda İŞİD Güney ve Batı Kürdistan topraklarından çıkarılacak.
Musul ve Rakka İŞİD’den temizlendikten sonra, İran karışacak. Çünkü İran kendisini kenarda tutabilmek için Irak ve Suriye’yi karıştırıyor. Bölgedeki müttefik güçler bu durumdan son derece rahatsız. ABD’deki seçimler nedeniyle, yaşananları Rusya bir süre oyaladı.
Yakın gelecekte İran hedef görünüyor. Farslar son derece kurnazdır ve bunu çoktan beri görüyorlar. Şimdiye kadar Suriye’nin ömrünü uzatarak kendi ömürlerini uzatmaya çalışıyorlardı. Görüldüğü kadarıyla, İran sonucu kolayca kabul etmeyecek ve yoğun çatışmalar olacak gibi görünüyor. Fars kurnazlığı ile 15 Milyon nüfuslu Başkent Tarhan’ı harap olmaktan kurtarmak için başkenti daha küçük bir şehire taşırlarsa kimse şaşırmasın. Çünkü Humeyniciler sonuçta kayıp edeceklerini çok iyi biliyorlar.
İran’ın şu veya bu şekilde destek verdiği İslami hareketler, öncelikle bölgedeki diğer küçük Müslüman ülkeleri rahatsız ediyor. İsrail zaten İran’ın hedef seçtiği önemli bir rakip. Bu gelişmeler, batı dünyasını da rahatsız ediyor. Rusya’nın da İran’dan memnun olduğunu söylemek de biraz saflık olur. Çünkü Rusya da aynı durumdan rahatsız. Öyleyse; Irak ve Suriye’ye açıkça müdahale eden bu iran olmamalı. ABD Güney ve Batı Kürdistan’a ve ayrıca Afganistan’a boşuna asker yığmıyor.
İran zaten baştan beri izlediği siyaset, Kürdleri nasıl birbirleriyle çatıştırırım. Zaman, zaman Kürdler bu çarpık zihniyete, alet olmadılar diyemeyiz. Şimdi de Türkiye aynı siyaseti uygulamaya çalışıyor. Özellikle Irak’ın Başika bölgesindeki Türk varlığı, boşuna değil. Önce Kürdistan Devlet Başkanı Barzani’yi Türkiye’ye davet edip, Kürdistan Bayrağı’nı göndere çekip sonra da MHP aracılığı ile kıyameti koparmak, boşuna değil. Amaç Kürdleri birbirine düşürmek. Türkiye’nin Kürdlere bakışını, meseleyi en iyi bilenlerden biri olarak, Yaşar Yakış gayet net dile getirdi.
Bölge gittikçe hassaslaşıyor. Kayıp edecek olanların son çaresi Kürdleri birbirleriyle çatıştırmak. Kürdlerin de bu bilinçle hareket edip, provakasyonlara alet olmamaları gerekiyor. Türkler, Kürdleri çok sevdiği için Ankara’da Kürdistan Bayrağı’nı göndere çekmediler. İkinci gün Şengal’deki Kürdler arası çatışma, önemli bir işaret. Rakka hareketinde ABD açıkça Kürdlerin yanında olduğunu ilan etti. Bütün Kürdler bunu açıkça görmeli ve ona göre davranmalı.
Kürd Milleti’nin onursal lideri ve İsrail’de yaşayan Haham Zekeriya, 117 yaşında hayatını kayıp etti. Ailesine ve bütün Kürd Milleti’ne sabır diliyorum.
Mart 2017