Hani 21. Yüzyıl Kürt Yüzyılı olacaktı?
Hani 2000’li yıllarda Kürdistan’ı sömürgeci boyunduruktan kurtarıp Kürt halkını özgürleştirecektik?
Hani artık Kürt kanı Kürdün silahıyla akıtılmayacak, Kürt ulusal birliği gerçekleşecekti?
Peki bu amacın, bu hedefin, onca bedel ödenen bu düşün neresindeyiz bugün?
Doğru, 21. Yüzyıl birçok fırsat sundu, her türden, her renkten Kürt hareketine; Başûr‘da, Rojava ve Bakur’da. Halk hiçbir bedelden kaçınmadı, ne dün, ne de bugün. Onlarca yurtsever insanın kanı akıyor her üç parçada, hergün. Irak ve Suriye’de kalmadı devlet orta yerde. Buna rağmen ama hala ırak menzil, peki neden?
Kürt haraketi sömürgeci güçlere gösterdiği hassasiyetin, hoşgörünün onda birini kendi ilişkilerini onarmak için gösterseydi, olur muydu durum bugünkü gibi?
Soru çok ve cevabını bildiğimiz sorularla tüketiyoruz zamanı, heder ediyoruz çağımızın bu en değerli kavramını.
Mart ayının Kürtlerdeki adı Newroz’dur bir yanıyla, kölelik ve zulme başkaldırının diğer adı. Mart ayı Raperîn’dir Başûr’da 1991‘den beri; umudun, aydınlık ve güzel günlerin habercisi.
Bir atımlık mesafede İslam Devleti’nin çakal sürüsü. Elbirliğiyle yönelinse IŞİD’e, halk nefes alır, karşılıklı güven pekişir, temizlenir Êzîdî yurdu çakallardan. Oysa bunun tersi oldu ve kan döküldü Şengal’de yeniden. Kürt silahıyla Kürt katledildi Êzîdî topraklarında; Şengal’de yaşanan vahşetten, fermandan üç yıl sonra.
Hava dumanlı her parçasında Kürdistan’ın. Şengal’de yakılan ateş söndürülmez ve oradan ders çıkarılmazsa şayet, yeni Şengaller kapıda. İşte Kerkük, işte Rojava, her yer barut fıçısı. Ortam müsait yeni provakasyonlara, halksa gergin. Türkiye, İran, Irak ve Suriye odun taşıyor harıl harıl yangın yerine. Biri bana şirin, bir başkası diğerine. Ve halkı kurtarmak adına yola çıkan bizler, fark edemiyoruz oynanan bu kirli oyunu.
Ve izah edemez kimse, tekrar tekrar içine düşülen bu tuzağı. Bir adım geri çekilmektir yurtseverlik, gergin anlarda. Sıkıştırmamaktır üstüne gidip ve aralı tutmaktır bir kapıyı zor günler için. Birbirinin hak ve hukukunu gözetmektir yurtseverlik, her hal ve şart altında. Ve kendin için doğru, hak ve meşru gördüğünü esirgememektir kardeşinden.
Ulusal Birlik birbirimize karşı yeni mevziler kazarak kazanılsaydı, onlarca yıl önce sağlamış olurduk bunu! Ulusal Birlik, birbirimize karşı silah kuşanarak elde edilebilseydi şayet, seksenli yıllarda Rojhilat’ta, sonrasındaysa Başûr ve Bakur’da elde ederdik bunu çoktan.
Güney’de bunlar yaşanır, Şengal’de mermi sürülürken namluya ve kan dökülürken Êzîdî yurduna, Kuzey’de daha dün yakılıp yıkılan Sur’un yanı başında, dünün „yetmez ama evetçi“ zevatı arka çıkmak için bu işin mimarına, boykot kararı açıkladılar referandumda, utanmazca. Böylelikle de kendilerine yakıştırdıkları „demokrat“, „sosyalist“ ve „özgürlük“ etiketlerine kara bir leke sürme yarışında, tepelediler birbirlerini.
Ne var ki değişiyor dünya, Kürdistan da alıyor nasibini bundan. İnsanlar yaşadıkça, görüp mücadele ettikçe deney kazanıyor, ufku açılıyor, güç kazanıp yeri geldiğinde göğsünü siper ediyor paletlere, panzer ve zırhlı araçlara. Bakur’da gördük bunu, sonra Başûr eklendi buna.
Bir ilk yaşandı Şengal’de. Başında beyaz yazma, ayaklarında naylon papuçlarıyla bir avuç kadın, ders vererek yanlışta ısrar edenlere, tıkadılar çanına ot, ölüm makineleriyle kepçelerin. Çarptı on yaşlarındaki bir kız, topraklarında kan akıtılmasına vesile olanların suratına tüm öfkesini su şisesiyle. Ve kazanan o bir avuç kadın oldu Şengal’de.
Kürt halkı güzelleşiyor medeni cesareti geliştikçe, panzer ve tanka karşı göğsünü gerip yumruğunu sıktıkça. Ve kardeş kanı akıtıldığında kırmızı kart gösterip saha dışı ettikçe bu işin faillerini. Hayır dedikçe haksızlığa, yanlış yapılan her hangi bir işe.
Yakın tarihle Şengal’in ortaya çıkardığı gerçek şu: Kürt halkı yapılan yanlışları görüp tavır alıyor; bir mürid gibi takılmıyor peşine partilerin artık. Bazen yüzünü asarak, bazense vurarak elini masaya, gösteriyor muhatabına, anlaşılır bir dille.
Devir değişti, değişiyor. Ceketi asarak taraftarı mobilize etme dönemi tarihe karışıyor. Kürt Birliği ise biraz daha uzaklaşıyor, başka bir bahara kalıyor…
msahin1@web.de