Evet, yerel seçimlerin kazananı Kürt halkı oldu. Dem Parti yöneticilerini, aktif bir kampanya yürüten kadroları, genç ve kadınları kutlamak gerekir. Buna Leyla Zana faktör ve katkısını da eklemek ve göz ardı etmemek gerekir.
Kürt halkı bir bütün olarak bu seçimlere asıldı ve kendinin olanı, el konulanı aldı ve DEM Parti Kürdistan’da iktidar oldu. Hem de hiç de eşit olmayan koşullar altında. Hem de binlerce legal kadro tutsak alındığı, bir o kadarı ülke dışına çıkmak zorunda bırakıldığı halde.
Devlet, tecrübenin, deneyimin bir kuşaktan diğerine aktarılmasını engellemek, legal Kürt hareketini felç etmek için böylesine kirli yol ve uygulamalara ihtiyaç duydu.
Belediye seçimleri, yerel seçimler 90 yıldır yapılıyor. Ve devlet ne zaman ki Kürtler de seçimlere kendi adayları ve partileriyle katılmaya başladı, kayyumları, taşıma seçmenleri devreye koydu.
Yine unutmayalım ki Kürdistan son on yıldır adeta bir sıkıyönetim altında. Üç kişinin bir araya gelmesi yasak, toplantı ve miting düzenlemek ise on yıldır yasaklı.
Örneğin 1990’lara kadar kayyum Türkiye’nin gündeminde yoktu. Yine komando ve jandarmaların, polis ve kolluk kuvvetlerinin başka bölgelerde toplu oy kullanmaları son 30 yıldır gündeme gelmeye başladı.
Ve bunların tümü Kürdistan’da uygulandı.
Bolu ve Kayseri komando taburları neden AKP’nin almak istediği İstanbul, Ankara veya İzmir’de oy kullanmak için seferber edilmez de bu uygulama sadece Kürdistan’da devreye konur?
Binlerce, on binlerce taşıma seçmene, sandığa kayyum atanmasına rağmen, kazanan Kürt halkı oldu. Bu başarıyı küçümsememek gerekir.
Üç Büyükşehir, yedi il, 65 ilçe ve 10 belde yeniden kazanıldı ve DEM Parti Kürdistan’da yerel yönetimlerde iktidar oldu.
Kars, Bitlis ve Şırnak halkımız tüm hilelere, taşıma oylara rağmen kazandı. Belki Belediye başkanları AKP’li. Ama halkın çoğunluğu bu kentlerde de DEP Parti tercihinde bulundu. Muş 90 yıl sonra tercihini Kürt partilerinden yana yaptı.
DEM Kürtçe bir kelime ve zaman ve vakit demek. Kürt halkı zamanı ve vakti geldi dedi ve el konulanın, kendisinin olanın tekrar kazanılmasına yol açtı.
Barış için, temel hak ve özgürlüklerin kazanılması için zaman yine olgunlaştı ve elverişli bir hale geldi. Kaybedenlerse Kürt halkına diz çöktüreceklerini sananlar oldu. Kibir, nobranlık, müteahhitlikle her şeye kadir olduklarına inananlar ise kaybetti.
Son elli yılı değerlendirdiğimizde kimi önemli kavşaklar çıkar karşımıza. Biri 1974 ve sonrası, ikincisi 1984 ve sonrası, üçüncüsü 1991-1992‘de kitleselleşen Newrozlar, sonuncusu ise 2024 Newroz ve seçimleri.
1971 darbesinde devlet diri kadroları tırpanladı. 1974 ve sonrası oluşan kısmi özgürlük ortamında Kürt halkı üstüne örtülmüş ölü toprağını attı, dal-budak salmaya ve örgütlenmeye başladı. 1980 Eylül darbesi Kürt halkının üstüne bir karabasan gibi çöktü, bir buldozer gibi önüne çıkan ne varsa tarumar etti. Zindan direnişlerinden sonra 1984’te korku ve karanlığın bağrına hançer saplanarak ışık gösterildi ve halkın kendine güveni arttı. 1991-1992‘de yüzbinler sokağa çıkarak panzer ve tanklara, top ve dipçiğe rağmen Newroz kutlamalarını direniş alanına çevirdi.
2015 ve 2016’da Kürt halkına diz çöktürmek için her yol ve araç denendi ve yapılan yanlışlar, kent çatışmaları sonrası Kürt halkında bir kırılma yaşandı. Ve bu 2024 Newroz’u ve yerel seçimlerin ortaya çıkardığı sonuçlarla yerle yeksan edildi ve Kürdistan tanımlaması, olgusu hiçbir dönemde olmadığı kadar gündeme geldi. Van halkıysa direnerek bu yeni döneme damgasını vurdu.
Yeni bir uyanış dalgası yediden yetmişe Kürt halkını sarmalamaya başladı, bir tsunami gibi, bir sel gibi coşarak önüne gelen kiri, pisliği sağa sola savurdu. Bunu, bu yeni dalgayı sosyal medyadaki Kürtlük aktivesinde gözlemek olası. Ve Kürt hareketi, bu yeni gelişmeyi iyi okuyarak sürece uygun bir politika geliştirmeli.
AKP-MHP ortaklığı, Cumhur İttifakı büyük bir hezimet ve yenilgi yaşadı. 2015 parlamento seçimlerinde AKP ilk kez yenilgi yaşadı ve parlamentodaki salt çoğunluğu kaybetti. Buna, bugün yerel yönetimlerde yaşadığı hezimet eklendi ve kirli ittifakın oy oranı yüzde 35’lere geriledi.
Yaşanan ekonomik darboğaz, enflasyon ve fakirlikle seçim yenilgisi AKP ve Erdoğan’ı yeni bir kulvara evirebilir, onu yeni bir arayışa yönlendirebilir. Devlet katında bugüne kadar birer AKP’li gibi davranan kadro ve bürokratlar artık geçmişteki gibi gözü kapalı ve emredildiği gibi bir tavır içinde olamazlar. Onlar artık daha dikkatli ve dengeli davranmak zorundalar.
DEM Parti ise Kürdistan’da yerelde iktidar, aynen 2013 – 2015 yumuşama ve barış sürecinde olduğu gibi. O nedenle de yerelde iktidara gelen DEM Parti’nin de yeni bir yumuşama sürecine ihtiyacı var.
2015’ten buyana Kürt halkı yoruldu, nefeslenmeye, kendine gelmeye, derlenip toparlanmaya ihtiyacı var. PKK’nin tüm bunları gözeterek ve yerel yöneticilerin elini güçlendirmek amacıyla bir ateşkes ilan etmesinde yarar var.
Her dönem kendi aktörlerini de yaratırmış. Gelmekte olan bu tsunaminin aktörleri de tutuklanmayı tiye alan, gülen ve dalga geçen, kendinden emin duruşuyla Muhammed Orhanlardır.
„Koniş sen kimsin“ diyerek ordu ve komandolara karşı gözü pek ve özgüveni yüksek bir halk yeniden ayakta!
09.04.2024