MİT Müsteşarı Hakan Fidan, 27 Mart 2014 günü “Suriye’ye ikibin TIR malzeme gönderdik. Ben öbür tarafa (yani Suriye’ye) dört tane adam gönderirim, sekiz tane boş alana füze attırırım. Problem değil o. Gerekçe üretilir“ diyerek terör ihracında bulunduklarını kendi ağzıyla itiraf etti. Gönderilen malzeme çocuk maması veya humaniter amaçlı olsaydı bunları AFAD veya Kızılay aracılığıyla yapmayı tercih eder, MİT’i devreye koymazdı.
O tarihten buyana Suriye’deki cihadcı gruplara kaç yüz TIR “malzeme” ile ne kadar “adam” gönderildiğini, şimdilik bilmiyoruz. Tüm bu katkı ve destekten bir sonuç alamayan TC, şimdi o yakadan devşirdiği adamlarını bu yakada kalıcı bir şekilde ikame etmeye başlıyor; hem de dinamit lokumu gibi, her an patlamaya, yerleştirilen alanların tozunu atmaya hazır!
AFAD’ın resmi internet sitesinden okuyoruz: “Türkiye, 2 milyondan fazla Suriyeli sığınmacıyı misafir etmektedir. Suriyeli misafirlerimizin yaklaşık 260 bini AFAD’ın 10 ilde kurduğu ve yönettiği 25 barınma merkezinde yaşamakdatır.”
Peki nerede bu barınma merkezleri?
Hatay’da 6, Antep’te 5, Urfa’da 5, Kilis’te 2, Mardin’de 3 ve Maraş, Osmaniye, Adıyaman, Adana ve Malatya’da da birer kamp bulunuyor.
Görüldüğü gibi kampların tümü ya Kürdistan topraklarında ya da cıvar illerde. Hatay’da yaklaşık 20 bin mülteci kamplarda kalırken, bu sayı Kilis’te 34 bine, Antep’te 50 bine, Urfa’da 110 bine çıkıyor. Mardin’de 13 bin, Maraş’ta ise halıhazırda yaklaşık 20 bin Suriyeli, TC tarafından “misafir” ediliyor.
Bu iki milyon mültecinin yarısı AKP’nın kapıları aralaması, yardım ve teşviki ile son on ayda Almanya ve Avrupa’ya kapağı attı. Geriye ise bir milyon Suriyeli mülteci kaldı. Elimizde veri olarak kullanacağımız rakam bu.
Kamplar ise alel acele beş yıl önce kuruldu ve bu kamplar eğitim karargahı işlevi gördü. Suriye’den ve dışardan gelenler o kampların bir kısmında eğitilip donatılarak savaşmaları için geri gönderildi. Bu kamplar basına, yabancı heyetlere ve TC parlamentosunda grubu bulunan partilere hep yasaklı oldu.
Bu kamplarda Suriyeli tek bir Hıristiyan yok. Bu kamplarda tek bir Alawi ve Nusayri Arap yok. Bu kamplarda tek bir Êzidî Kürt ve sküler Arap yok.
Yok, çünkü kamplara alınmak için referans gerekiyor. Şayet Sunni Müslüman Arap’sanız ve Müslüman Kardeşler Örgütü ile El-Nusra veya IŞİD’ten referans gösterebilirseniz, kamplara alınırsınız. Değilse canınız cehenneme!
Kamp dışında kalanların ise hiçbir statüsü yok. Yardım olanaklarından yararlanmaları sınırlı. Kimi dilenerek, kimi bulabildikleri işlerde ucuz işgücü olarak geçinmeye çalışıyor. Bir kısmı ise “dini bütün” Müslümanların evlerinde cariyeliğe razı oluyor, küçük yaşta da olsa imam nikahıyla kuma olmak zorunda kalıyor.
Gelenlerin bir kısmı beş yıldır TC sınırları içinde. Bunlardan meşreplerine uygun bir kısmına kısa bir süre içinde vatandaşlık hakkı verilerek, belli bölgelere yerleştirilecek. Böylelikle de nüfus dokusu ve demografik yapının değişimi amaçlanıyor.
Örneğin yüzbin Suriyeli Arap’a vatandaşlık tanıyarak Urfa’ya yerleştirdiğinizde varolan dengeyi TC’ye bağlı Arap ve Türklerden yana değiştirmiş olursunuz. Bir de bunu Urfa ovasında boşalan Kürt köylerine dönük yaparsanız, Urfa’nın rengi de, dokusu da değişir ve o bölgede başbelası Kürt sorunundan bir yönüyle kurtulmuş olursunuz. Bu Mardin, Antep ve diğer iller için de geçerli.
AFAD, Avrupa Birliği’nden aldığı mali destekle harıl harıl yeni kamplar inşaa etme peşinde. Bu kampların hiçbiri Rize’de, Trabzon’da, Niğde, Burdur veya Adapazarı’nda yapılmıyor. Ve bu saydığımız illerde yaşamlarını ikame etmeye çalışan Suriyeli mülteci ise yok gibi.
Oysa oralarda da boş alan ve kentleşmeyle birlikte boşalmış yerleşim birimleri, köyler mevcut. Devlet açık ki oralarda nüfus dengelemesine ihtiyaç duymuyor. Alevi Kürt bölgelerinin seçilmesinin nedenleri asırlar öncesine dayanıyor. Bir ur gibi gördüğü Kürt Aleviliği’nin sökülüp atılması için uygulanagelen politikanın devamında ısrar ediyor.
Şimdilerde Maraş’ta bir kamp inşaa edilerek tansiyon ölçülüyor. Başarılı olunursa Koçgirî, Dersim, Malatya ve Sarız yöresi devreye girecek.
Önce “masum” bir kamp inşaa edilecek. Ardından muhtarlardan sağlanan bilgilerle Kürt köylerinde kışın kaç evin kullanıldığı, arazinin ne kadarının işlendiği, ekilip biçildiği tesbit edilecek. Bir sonraki adımda ise kamp sakinlerine vatandaşlık hakkı verilerek köy ve arazi tahsis edilecek.
Binlerce yıllık bir yeleşim birimi olan Diyarbakır’ın kalbi Sur’a el koyan bir devlet, tarih boyunca düşman olarak gördüğü ve Türk-İslam Sentezi’ne uygun düşmeyen Alevi Kürdün gözünün yaşına bakmaz!
Oysa başkaları öyle yapmıyor. Örneğin Almanya gelen mültecileri kayıt altına aldıktan sonra nüfus oranlarına göre 16 eyalete dağıtıyor. Her eyaletse, yine nüfus sayılarına göre kentlere, kentlerse köylere dağıtıyor. Amaçsa gettoların oluşumunu engellemek, kısa zamanda dil öğrenme olanakları yaratarak toplumla entegrasyonu hızlandırmak.
Peki ne yapmalı?
“Tabiki mücadele” dediğiniz kulağıma geliyor. Evet mücadele! Hem de CHP’nin tozunu atarak mücadale!
Aleviler tarafından onyıllardır desteklenen CHP yelkenleri çoktandır indirmiş durumda. Kalıbının ve üstlenmiş olduğu pozisyonun hakkını veremeyen, Alevi ve Kürt kimliğine atıfta bulunmamak için kılıftan kılıfa giren Kılıçdaroğlu ile bu iş olmuyor. Erdoğan politika ve gündem belirliyor, Kılıçdaroğlu ise ritim tutuyor; boş havuzda kulaç atıp mesafe alamayınca da kızıyor.
Kılıçdaroğlu adam olsaydı 7 Haziran seçim sonuçlarına sahip çıkarak AKP’ye 1 Kasım seçimleri için fırsat tanımaz ve HDP ile birlikte kitleleri sokağa dökerek AKP iktidarına geçit vermezdi.
CHP dün Koçgirî ve Dersim yerlebir edildiğinde; Maraş, Sivas ve Gazi pogromları gerçekleştirildiğinde devletin koruyucu ve kollayıcı partisiydi; bugün de, AKP Kürt kentlerinde vahşet uygulayıp Maraş’ta cihadist bir karargah oluşturma sürecinde de benzer bir işleve sahip.
AKP’nin bu planı Maraş’ta başarılı olursa, sıra peyderpey diğer bölgelere gelecek. Koçgirî, Dersim, sonra da Urfa, Antep ve Mardin. Yüzbinlerce Arap vatandaşlık hakkına kavuşturularak, bu alanlardaki demografik yapının değiştirilmesi için TC, her olanağı, her yöntemi deneyecek.
Bu kirli plana geçit vermemek, AKP’ye paslı hançer rolu oynacak bu kamplara karşı çıkmak için meşru olan her yol, yöntem ve araçla mücadeleden başka yol yok!