Katliamlarla, kanla bastırılan ulusal direniş ve başkaldırıları unutmadan, yeniden birlik ve beraberlik, barış ve kardeşlik içerisinde olmamızı savunan kimi sağ ve sol güçlerin asil niyetleri, aslında dedelerinin kendilerine miras bıraktığı, TC Devleti’ni bugün daha da güçlü kılmaktır.
Çok değerli Kürt diplomat Şerif Paşa 1919 yılında Paris Barış Konferansı’nda, Sevr ve Lozan Barış Antlaşmalarında, Kürtleri temsil eden bir diplomat olarak yer almaktadır. Katıldığı tüm platformlarda açık bir şekilde Kürtlerin devlet olma hakkını ve Kürdistan’ın kurulmasını savunur.
Şerif Paşa’nın bu tutumu nedeniyle Türk delegasyonu paniğe kapılır, Şerif Paşa’nın çabalarının boşa çıkarılması için bir arayış başlar. Aksi takdirde, Kürtlerin ulusal haklarının verileceği endişesi oluşur. Bunun engellenmesi için ülkede acilen Kürt Cemiyet ve ileri gelen Kürt şahsiyetleriyle diyalog kurulup, Kürtlerin devlet gibi bir isteklerinin olmadığı, Kürt ve Türk halkının Müslüman ve kardeş olduğu, her iki halkın barış içerisinde birlikte yaşamak istediklerini, Kürtler adına bu yönde raporların hazırlanıp ulaştırılması istenir.
Türk idareciler ellerinden geleni yaparak, Kürtler adına başta Kürt Teali Cemiyeti olmak üzere, ne kadar Kürt parlamenter ve tanınmış kişi ve kuruluşlar varsa hepsinden, Türkler ile Kürtlerin kardeş ve Müslüman olduklarını, birlikte yaşamak istediklerini, Şerif Paşa’nın kendilerini temsil etmedikleri yönündeki beyanları rapor haline getirilip Türk delegasyonuna ulaştırılır.
Bin bir hileyle hazırlanan bu raporlar sayesinde rahmetli Şerif Paşa’nın çabaları boşa çıkarılır. Küskün bir şekilde köşesine çekilen Şerif Paşa, vefatına kadar Avrupa’da yaşar.
Sahte ve sinsi politikalarla, Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini atan, Kürt halkının baş katileri, Kemal Atatürk, İsmet İnönü ve arkadaşlarının kurduğu bu cumhuriyete, şimdiye kadar tabi olmamız bile aslında tarihi bir utançtır. Kemalist Cumhuriyet’in yetiştirdiği, dincisinden solcusuna kadar, tek dil, tek bayrak ve tek vatan ideolojisiyle, eğitilmiş ve buna göre şekillenmiş yavru kurtların, atalarının yaptıklarının hesabını vermeden, onlarla birlik ve beraberliği savunmak aptallıktan öte bir şey değil.
Katliamlarla, kanla bastırılan ulusal direniş ve başkaldırıları unutmadan, yeniden birlik ve beraberlik, barış ve kardeşlik içerisinde olmamızı savunan kimi sağ ve sol güçlerin asil niyetleri, aslında dedelerinin kendilerine miras bıraktığı, TC Devleti’ni bugün daha da güçlü kılmaktır.
Bu nedenle bugün daha fazla uyanık olmalıyız. Bir kez daha oyuna gelmemek için, ulusal davamızda, bize dost ve kardeş diyen güç ve kişileri iyice test etmeliyiz. Eğer bu konularda, samimi ve demokrat iseler, medeni cesaretleri varsa, ulusal ve uluslararası ilişkilerde Kürtlerin de bir devlet sahip olma hakkını savunsunlar, biz de o zaman dost ve kardeşliklerine inanalım.
Oysa bakıyoruz ki Kürdistan’ın dört parçasında da, hala kimi Kürt parti ve kişiler tarihte hiç ders çıkarmamış, Kıbrıs Türklerine ve Filistinlilere devlet olma hakkını isterlerken, bağımsız Kürdistan’a ve hatta devletleşme yönündeki istemlere bile karşı çıkıyorlar.
Örneğin, Baasçı Araplarla, Şeriatçı Acem ve Farslarla, Irkçı ve cumhuriyetçi Türklerle, din ya da sol ve sosyalistlik adına, barış ve kardeşlik adına, birlikte ortak yaşam ve demokratik cumhuriyet gibi tezlerle hareket edenlerin belki örgüt ve kişisel çıkarları olabilir, ancak bu tutumları hiçbir zaman Kürtlerin çıkarına değil. Aksine bu tutumlarıyla daha çok düşman olarak gördükleri kesimlerin çıkarına hizmet etmekteler.
Bakınız son olayda bile karanlık güçler Kürt ve Kürdistan düşmanlığını yansıtıyorlar. Bombacılarını cehennemin dibine gönderirlerken bile Kürt ayrımını yapmaktalar, Kürtlerin ağırlıkta olduğu alana, özelikle daha fazla Kürt ölsün diye bombayı patlatmaktalar.
Anlaşılıyor ki bütün bunlar Kürtlere göz dağı vermektir. Arap, Acem, Türk, veya İşid, Hizbullah , Çeçen yada bir başkası fark etmez.
Bunlara karşı bize tek bir şey düşer, o da, her milletin devlet olma hakkı olduğu kadar, biz de devlet olma hakkımızı hayatın her alanında ve her yerde, kararlıca istemek ve bunu gerçekleştirmek için de birlik ve beraberlik halinde mücadele etmektir.
Yüzyıldır halen devam etmekte olan ve yapılan katliamların tekrarlanmaması için tek çare, gönüllerimizde ulusal birliğimizi kurmak, farklı düşünsek de mutlak hedefimiz olan, bağımsız Kürdistan isteminde ortaklaşmaktır.