Bu Türkler öyle bir millettir ki, söylediklerini her zaman başarıyla yerine getirmişlerdir. Mesela; bir zamanlar gidip Anadolu’ya yerleşeceğiz diye, geyiklerine bindiler. Deli Dumrul köprüsünü geçtiler. Dar bir boğazda yollarını kaybedince, önlerine kancık Kurt Asena anaları çıktı, onlara yol gösterdi, gelip Anadolu’ya yerleştiler.
Bir dönem Başbakan Davutoğlu, Ankara’dan narayı attı mı yer gök inler, insanlar tir tir titrerdi. Bu adam; “Bu cuma namazını Şam Emevi Camii’nde kılacağız” demişti. Devşirme Türklerin tamamı elleri patlayıncaya kadar alkışlamışlardı ama, kısmet olmadı. Şimdi de herkesten önce kendisi kıvırmaya başladı. Ne diyelim Türkler siyaseti böyle yapıyor.
Müslümanlar MS 634 yılında Şam’ı işgal ettiler. MS 715 yılında Şam Emevi Camii yapıldı. Bölgedeki ilk Camilerden birdir ama, benim gördüğüm en görkemli Camilerden biridir. Bahçesinin bir köşesinde, 4 Mart 1193 yılında ölen, Kürt zade Selahaddin Eyyubi’nin de evi ve bitişiğinde mezarı var. Birazda tarihini bildiğim için kapısında dikildim, dakikalarca Selahaddin Eyyubi’nin oturduğu evini ve yattığı mezarını hayran, hayran izledim.
Bir süredir Erdoğan ve tayfası, Suriye’ye saldıracağız, naraları atıyorlar. Zaten TSK Suriye topraklarının bir kısmını işgal etmiş 2015 yılından beri Suriye’de. Erdoğan “Bizim güvenliğimizi tehdit eden şer odaklarını Suriye’den söküp atmalıyız” diyor. Belli ki Suriye’de yaşayan Kürtler bile, Türkiye’nin güvenliği için tehlike oluşturuyor. Erdoğan çok samimi bir biçimde, saldırının amaç ve nedenlerini dile getiriyor. Türkiye Suriye ile birbirinden ayrı iki kardeşten hiçbir farkı yoktu. Kardeşler şimdiye kadar hiçbir sorun yaşamadılar. Kardeş kardeş yan yana yaşayıp gittiler. Hatta APO Şam devlet mahallesinde oturup, Türkiye’ye karşı savaşırken bile, Türkiye’nin Suriye ile bir sorunu yoktu. Hatta bir ara sınırdaki mayın tarlalarını temizleyip araziyi tarıma açmayı bile düşündüler. Kürt nerede olursa olsun, Türkiye’nin potansiyel düşmanıdır, yok edilmelidir.
Türkiye 2015 yılında Suriye’ye saldırdı, bir kısım topraklarını da işgal etti ve işgal hala devam ediyor. Suriye rejimine karşı savaşan irticacı örgütleri topladı, bunlardan 50 bin kadar militandan, Türkiye’nin emir ve komutasından ÖSO diye paralı bir ordu oluşturdu. Esad’a karşı savaşan irticacıları topladı, Kürtlere karşı savaştırıyor. Böylece de Esad rahat bir nefes aldı. Erdoğan her konuşmasında “ben saldıracağım” diyor. Zaten irticacı ÖSO militanları ve TSK her gün saldırıyor, son bir ayda 100’den fazla sivil öldü, binlercesi de yaralandı. Zaten Kürtlere saldırı söz konusu olduğunda, devşirme Türkler, eğlenceler düzenler kutlamalar yaparlar.
Burada Sözcü Gazetesi’nin 9 Temmuz 2019 tarihli bir haberini sizinle paylaşmak istiyorum. “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı gibi harekatlarında yer alan Özgür Suriye Ordusu bileşenlerinden Hamza Tümeni, personel taşıyıcı zırhlı aracını üretti” diyor. Elbette ki aracın resimlerini ve özelliklerini de saymaya devam ediyor. Arap devletleri hala kendi zırhlı araçlarını üretemiyor ama, ÖSO iki yılda kendi zırhlı araçlarını, kendisi üretmeye başladı. Aferin Sözcü’ye.
Türkiye’ye Suriye sorunu ile ilgili, benim bir önerim var. Eğer APO hala yaşıyorsa, Türkiye APO’yu götürsün geri Şam’a, son ayrıldığı Şam devlet mahallesindeki yüzme havuzlu villasına yerleştirsin. Devlet Bahçeli’nin eski Adana Milletvekili ve Şam eski Askeri Ataşesi Kürşat Atılgan’ı da yeniden Şam’a Askeri Ataşe olarak atasınlar. Türkiye Suriye ilişkileri eskiye döner hiçbir sorun kalmaz. Ha..! Şunu da söyleyeyim, Kandil’i de yeniden Beka ya taşımaları gerekiyor.
Paşalar Cumhuriyeti kuruluşundan beri, Osman abi rolünü oynamaya çalıştı. 27 Mayıs İnönü-Gürsel Cuntası bunu daha planlı ve programlı yapmaya başladı. Batı Ülkeleri de Doğu Batı çekişmeleri nedeniyle, görmezden geldi. Türkmen olmayan devşirme Türklerle Türkeş, Ülkücü harekâtı başlattı. Kasım Gülek FETÖ ile İslamlaşma hareketini başlattı, Erbakan da Akıncı hareketini oluşturdu. Paşa çocuğu Mehmet Ali Aybar’da sol harekâtı başlattı. Bunların hepsi de derin devletin emir ve komutası altındaydı. Aslında bunların hepsi de Sivas’ta oluşturulan Kürt kampından sonra olabilecek, Kürt harekâtına karşı oluşturuldu. Hepsinin özü Kürt düşmanlığı üzerine oluşuyordu. Ülkücü ve Akıncı hareket aynı paralelde yürüdü, 20 yıldır birlikte ülkeyi yönetiyorlar. Yaratılan siyasi ortama bakılırsa, önümüzdeki süreçte de ülkücü, devrimci ve akıncılar, birlikte ülkeyi yönetecekler, en büyük destekçileri de APO’cular olacak. Derin devlette muradına ermiş olacak.
1990 yılında Lenin’in Yoldaş İmparatorluğu dağılınca, dünya siyasi atmosferi de değişti. Türkiye bunu bir fırsat olarak kullandı, Osman Abi olma rolünü sürdürdü ama, dünya siyasi atmosferine de ters düştü ve dünyadan koptu, şimdi de tutunacak dalı kalmadı. Herkes onun dostu bir tek Kürtler düşman. Çevresinde birlikte Kürtlere saldıracak, kimseyi de bulamıyor. Dört devlet hariç bütün dünya Kürtlerden yana açık tavır aldı. Türkiye de APO’sunu gerekçe göstererek, kendisini mazlum gösterip, Kürtlere saldırmaya devam ediyor ama, eski dostlarından yanında kimseyi bulamıyor.
Dünya son 20 yılda, Türkiye’yi daha yakından izlemeye başladı. Her tarafı açıkta, gizleyecek hiçbir şeyi kalmadı. Basında İŞİD Halifesi ile MHP milletvekilinin Türkiye’de çekilmiş resimleri sergileniyor. Yakında konu ile ilgili daha güzel manzaralı resimler izlersek şaşırmayalım. MİT tırlarının da kime ne taşıdığını da öğreneceğiz. İŞİD Bağdat ve Şam rejimine karşı olduğunu söyleyerek ortaya çıktı ama, gitti Kürtlere saldırdı. Birçok yerde Kürtlere saldırdılar ama, en acımasızını Şengal’de yaptılar. Burada tam da Müslüman saldırganlığını ortaya koydular. ABD öncülüğünde oluşan, Uluslararası Koalisyon güçleri, Kürtlere yardım elini uzattı, saldırganları püskürttüler
FETÖ 27 Mayıs İnönü Gürsel Cuntasının bir ürünü ve Kasım Gülek’in oluşturduğu bir örgüttür. Türkiye’de her şeyi ortaya çıkmış ve temizlenmiş demek de büyük aptallık olur. FETÖ şimdi emin ellerde, ev sahiplerine kitaplar dolusu bilgi ve belge verdi. Onlar da zamanı geldiğinde kullanacaklardır. 12 Eylül Kenan Evren Cuntası Kürtlere yaptığı zulümden sonra, Kürtlerin ayrı örgütlenmesinden korktu, Kürt hareketini denetim altına almaya çalıştı. Derin devlet APO’yu Şam’a yerleştirdi, Suriye rejimine de büyük katkıları oldu. Böylece de Türkiye’nin Suriye ile hiçbir sorunu yoktu. Ne zamanki APO Şam’dan ayrıldı, Atina’ya tatile gitti, Türkiye’nin etekleri tutuştu, sorunlar başladı ve devam ediyor.
APO Ekim 1998 yılında CİA tarafından kaçırıldı, 3 aydan fazla süren bir devri alemden sonra, CİA getirdi zımni bir anlaşmayla, Şubat 1999’da Kahire Hava Alanında Türk yetkililere teslim etti. Hemen Başbakan yardımcı Bahçeli devreye girdi, Türk ceza yasasında idam kararını kaldırdı, APO’sunu idamdan kurtardı. Ağzını açan yetkili, AB uyum yasaları gereği, idam cezasını kaldırdık diyorlar. Acaba bu beyler AİHM kararlarını uygulayıp, AB uyum yasalarına uyum sağlamıyorlar? Bal gibi de APO’nuzu idamdan kurtarmak için, idam cezasını kaldırdınız. Acaba APO 3 ay içerisinde, CİA yetkililerine kaç kaset ve kaç dosya dolusu bilgi ve belge verdi? Bunlar bir gün ortalığa saçıldığında, hepimiz de öğreneceğiz ama, APO’nun sahipleri çok perişan olacak.
Türkiye yeni bir askeri takviye ile Batı Kürdistan’a saldırır mı? Türkiye’nin içerisinde bulunduğu siyasi ve ekonomik bunalıma bakılırsa, yapmaz diyemeyiz. Çünkü saldırıyı çaresizliğin çaresi olarak görüyor, yaşadığı ekonomik krize örtü yapmaya çalışıyor. ABD ile var olan sorunlar, AB ile yaşadığı sorunlar, ABD’nin 60’dan fazla ülke ile bölgede oluşturduğu Uluslararası Koalisyon güçleri de Türkler geliyor diye bölgeyi terk edip kaçıp gitmeyeceklerdir. Şayet Türkiye böyle bir saldırıda bulunursa, buna saldırı denmez, intihar denir. Eğer Kürtler de dostları ile var olan ilişki ve dostluğunu sürdürürlerse, Erdoğan kayıp eder, Mazlum Kobani kazanır.
Kürtler artık PKK gerçeğini görmek zorundadır. 1988 yılında ABD Irak ordusuna, 36’cı paralelin kuzeyini yasakladı. Saddam çekilirken; Güney Kürdistan’ı tahrip eti ve yiyecek hiçbir şey bırakmadı. Dağlara sığınan Kürtler geri dönünce, yiyecek hiçbir şeyleri yoktu. Karanlıkta yaşıyor, içecek su bile zor buluyorlardı. PKK Silopi kapısını kapattı, Güney Kürdistan’a yiyecek taşıyan Tırları yakıyorlardı. Ben buna bizzat gözümle şahidim, yolda yakılmış onlarca tırı gördüm. Nusaybin’de Jandarma karakoluna yüz metre mesafede, yiyecek taşıyan üç tırı yeni yakmışlar, yanıyordu. Karakol komutanı Jandarmalarla gelmiş, seyir ediyordu. Onlarca PKK savaşçısı Jandarma karakoluna yüz metre mesafede, yolu kesip 3 yüklü tırı ve bir yolcu otobüsünü yakıyorsa, gerisini siz düşünün. Yeter artık; PKK Güney Kürdistan’dan ve Batı Kürdistan’dan elini çekmelidir ya da Kürtler bu karanlık işlerden uzak durmalıdır.
Cemil Bayık; Süleyman Soylu açıklamaktan çekiniyor, eğer dürüst isen, APO’nun mal varlığını ve her ay Ankara’ya çanta dolusu para kime geliyordu, kim gönderiyordu, sen açıkla.
Ağustos 2022