Beyin bütün canlılarda vardır, her şeyi yönetir ve yönlendirir. Beyin insanlarda da vardır ama, insanlarda önemli olan ona takılan çiptir. Özellikle sanayileşme sürecinde, dünya parsellenerek, bazı gözü açıklar çevresindeki insanlara, kendine göre beyinlerine çip taktılar ve insanları yönlendirdiler. İnsan beynine takılan bu çipler sayesinde önce semavi dinler, arkasında uluslaşma başladı. Her ne kadar insanlar Adem ile Havadan geldikleri ve kardeş olduklarını söylese de, beyinlerine takılan çipe göre şekillenmişlerdir ve ona göre hareket ederler.
Mesela; bir süredir hapishanede yatan Selahattin Demirtaş’ın, makaleleri, siyasi açıklamaları ve röportajları yayınlanır. Kendisi Kürt ve Kürtçülük yapmaktan hapis yatıyor. Selahattin, “Ben hapisten çıkarsam, ilk iş olarak, Çanakkale Şehitliğini ziyaret edeceğim” diyor. Aslında dikkat çeken daha birçok açıklaması var. Selahattin Türkiye’yi demokratikleştirmek için, canını bile feda etmiş, bir Kürt’tür
Birinci dünya savaşında müttefik güçler, Osmanlılara saldırdı ve Boğazda amansız bir savaş oldu. Savaşta müttefikler yenildi geri çekildi, çok sayıda Osmanlı askeri öldü. Osmanlı Paşaları Cumhuriyeti kurduktan sonra, 1926 yılında Çanak köyünü il yaptılar, adını da Çanakkale koydular, Yarbay Mustafa Kemal’i savaşın başkomutanı ilan ettiler. Günümüzde anlattıkları efsaneyi yazdılar. Belli ki anlatılan efsanelerden bir çipi de Selahattin’in beynine takmışlar. Kürt Milletinin haline bak, şu teresin keyfine bak! Çanakkale mezarlığını ziyaret edecekmiş.
Selahattin haklıdır, hapisten çıkmak için, Çanakkale mezarlığını neden ziyaret etmesin? Geçmişte de Ahmet Türk hapisten çıkmak için korucubaşı oldu, ilk mahkemede tahliye oldu. Ahmet Belediye Başkanı iken görevden alındı ve tutukladılar. Sırrı Süreyya kankası Bahçeli ile görüştü, ertesi gün Ahmet’i tahliye ettiler. Zaten daha önce Mecliste Ahmet Türk kankası Bahçeli’nin önünde el pençe divan durmuş, sadakatini göstermişti.
Bu beyler “Bağımsız Birleşik Kürdistan” uğruna günde kaç Kürt gencinin öldüğünü çok iyi biliyorlar ama, umurlarında değil.
Acaba Demirtaş, Başbakan Davutoğlu’nun emriyle, TSK’nın bombalayıp yerle bir ettiği, Diyarbakır Sur ilçesini hiç ziyaret etti mi?
Kazılan binlerce metre uzunluğundaki Tünellerin enkazının nereye döküldüğünü gördü mü?
Ahmet Türk 1991 yılında milletvekili olmak için, APO aracığıyla Kürtleri İnönü’ye sattı. Görüldüğü kadarıyla bu sefer de ikisi birlikte, Kürtleri pazarlamaya hazırlanıyorlar. Kürtler beyninize takılan PKK çipini çıkarın atınki, yarın kendi kendinize kızmayasınız.
Türkiye izlediği Kürt düşmanlığı siyasetinden dolayı, içerisine düştüğü ağır ekonomik krizi yaşıyor. Aşırı Kemalistlere göre, Türkiye’nin tek sorunu var, o da Erdoğan ve onun getirdiği başkanlık sistemi. Erdoğan’ı devirir, güçlendirilmiş başkanlık sistemini yeniden getirirlerse, sorunlar da kendiliğinden çözülmüş olacak. Erdoğan’ı getirmek için anayasa değişikliğine oy verenler bağırıyor, oyunuzu bize verin Erdoğan’ı devirelim. Selahattin Demirtaş Efendi de, Diyarbakır Sur’un katili Davutoğlu ile bir araya gelip, Diyarbakır Sur’a demokrasi getireceklermiş.
Selahattin, “PKK derhal silah bırakmalıdır” çağrısı yapıyor. 202 aşırı Kemalist bir bildiri yayınlayarak, Selahattin’i desteklediler. Bana göre, PKK silah bıraktığı günü, Kürtler milli bayram ilan etmelidir.
Bağımsız birleşik Kürdistan, Ortadoğu’da barışın ve huzurun garantisidir. Gelinen noktada artık buna hiç kimse engel olamayacak, APO ve Apocular da dahil. Kürtlere karşı yapılan soykırımda, Kürt gençlerinin dökülen kanı üzerinde siyaset yapan Kürtler, tarihte lanetle anılacaklardır.
20 Temmuz’da Güney Kürdistan’da turistler bombalandı, 9 ölü 31 yaralı var. Bütün dünya Türkiye yaptı diye açıklamalar yaptı. HDP Milletvekili Muazzez Orhan’da KDP yaptı diye saçmalamaya başladı. Van’da gösteri yasağına rağmen, ellerinde Kürtçe pankartlar, başlarında Muazzez Orhan, HDP’liler KDP’yi protesto etti. Gösteri yasağına rağmen, güvenlik güçleri de ses çıkarmadı. Olay uluslararası bir soruna dönüştü, Irak Dışişleri Bakan’ı “Türkiye işgalci güçlerini, Irak topraklarından derhal çekmeli” açıklamasını yaptı. Aynı zamanda “PKK Irak topraklarını derhal terk etmeli” açıklamasını yaptı. Şimdi Türkiye, PKK birbirine sarılıp ağlamanın zamanıdır. Yıllardır Türkiye PKK ile KDP’yi çatışma ortamına sürüklemeye çalışıyor ama başaramadı. Bu aynı zamanda, Kürtlerle çatışmayacağına söz veren Barzani’nin başarısıdır.
Ukrayna savaşı daha ne kadar devam eder belli değil ama, ondan sonra dünya siyasetinin Büyük Kürdistan projesine yöneleceği kesin. Özellikle İran ve Türkiye bunu gördükleri için telaşlanmaya başladılar. Son Tahran toplantısı bunun işaretidir. Erdoğan üçlü Tahran toplantısında eli boş dönünce, hemen Moskova ziyaretine gitti. Moskova’ da ikili toplantıda da eli boş döneceği kesin. Türkiye izlediği yanlış iç politika, dış politikanın da alt yapısını oluşturdu ve Türkiye yalnızlaştı.
Son yıllarda Türkiye’nin ABD ile yaşadığı çelişkilere bir göz atalım. Çuval olayı; ABD askerleri 4 Temmuz 2003 tarihinde, Süleymaniye’de TSK mensubu üç subay, sekiz astsubay, Türkmen aşçı, iki Kürt hizmetli ve üç koruma görevlisi Peşmerge esir alındı. ABD Saddam’a saldırdığı zaman, Türkiye kuzeyden destek olmak istedi ama ABD istemedi, paraşütçülerini Peşmergenin içerisine indirdi, Peşmerge ile birlikte kuzeyden Saddam’a saldırdı.
Çuval olayından sonra, 9 Aralık 2004 yılında, ABD’nin Türkiye’deki Savunma İşbirliği Ofisi’nin komutanlığına atanan ABD’li General Peter Sutton Ankara’ya geldi. Havaalanında karşılamaya giden Türk askerleri arasından ateş edildi, ABD’li General topuğundan yaralandı. Savcılık dava açtı, kayıtlara kaza olarak geçti. 17 Aralık 2004 günü Musul’da, Türkiye’nin beş özel hareket polisi öldürüldü. 21 Aralık 2004 günü, Musul’daki ABD askeri üssüne roketli saldırı düzenlendi, 24 asker öldü, 64 kişi de yaralandı. ABD Türkiye ilişkileri, bu minval üzerine devam ediyor.
Aslında en önemlisi, CİA Şam devlet mahallesinde APO’yu kaçırdı, 3,5 ay dolaştırdıktan sonra, zımni bir anlaşmayla, APO’yu Kahire Havaalanında MİT yetkililerine teslim etti. Türkiye verdiği sözlerini yerine getirmediği için, o günden beri araları açıktır. Elbette ki bülbül gibi öten APO 3,5 ayda kim bilir CİA yetkililerine neler anlattı. Bir gün çuval elden düşer bunlar yere dökülürse, durum çok kötü olur.
Suriye’de iç savaş çıkınca, birçok irticacı örgüt, Rejime karşı savaş başlattı. Saddam devrildikten sonra, Iraktan kaçan Saddam’ın Cumhuriyet Ordusu elemanları, Suriye’ye kaçtı. Başka güçlerin de devreye girmesiyle, bunlar İŞİD adıyla İslami bir örgüt oluşturup, Esad rejimine karşı savaşıyor, görüntüsüyle, Kürtlere karşı savaş başlattılar. Tedirgin olan ABD ve batılı güçler, kendi aralarında bir ittifak oluşturarak, İŞİD’e karşı savaş başlattılar. Şu anda altmıştan fazla üyesi olan bu ittifak, Türkiye’yi aralarına almadılar. Türkiye’nin en büyük huzursuzluğu da buradan.
Güneydeki gelişmeler, en çok da PKK’yi huzursuz ediyor. PKK yakında Kandil’i terk etmek zorunda. PKK İran içlerine mi taşınacak yoksa, eski Lice kampına geri mi dönecek? Türkiye’yi demokratikleştirip, Irak ve Suriye’yi demokratikleştirmek için, savaş güçlerini buralara çekti. Türkiye’de PKK’yi gerekçe göstererek, Batı Kürdistan’ı ve Güney Kürdistanı işgal etti ve Araplaştırmaya çalışıyor. Yakında Türkiye buralardan çekilmek zorunda kalacak. Zor durumda kalan PKK’nin ne yapacağı ise, Türkiye’nin alacağı karara bağlı, belki de silah bırakır.
Görüldüğü gibi Türkiye’de siyaset, kum fırtınasına yakalanmış, önünü bile göremiyor. İnsanları; seçimle, geçimle, devirmekle oyalayıp, gerçek sorunlarından uzak tutmaya çalışıyorlar. Yöneticiler değişecek ama, Türk siyaseti asla değişmeyecek. Kürt Milletinin hiçbir beklentisi olmasın. Kendi başını, kendisi kaşımaya çalışsın. Hangi partiye oy verirlerse versinler, oyları boşa gidecek.
Az kalsın sormayı unutuyordum; Süleyman Soylu APO’nun mal varlığını ne zaman açıklayacak?
Temmuz 2022