Elinde kanlı mendil ile halayın başında CHP var. İstanbul’a Kürtçe kurslar açacaklarmış, vay canına. Dün Türkiye’de Kürt yoktur diyenler, bugün İstanbul’da Kürtçe kurslar açacaklarmış. İnsanın aklı olmasa, bu akıl fukaralarına inanacak. Efendiler bunun için önce Anayasa ve yasaların değişmesi gerekiyor. Eğer bu yasaklı haliyle Kürtçe kurslar açılırsa, işinize gelmediği zaman, öğretmenleri de öğrencileri de önce işkencehanelerde sonra da hapishanelerde sakat edersiniz. Kürtler bunu Cuntacı Gürsel ve Evren döneminde yaşayıp gördüler.
Kürtlerle ilgili bir konferansa katıldıkları için, ‘Kürt yoktur’ çığlıkları arasında, onlarca partili Kürt Milletvekilini, partiden attılar. Bir süre sonra da yollarına kırmızı halı döşeyerek partiye davet edip, yeniden kendi partilerinden milletvekili yaptılar. Canları sıkılınca, tekrar partiden attılar. Milletvekili yaptıklarından bazıları, onlarca yıl hapis yattı. Acaba bu sefer nasıl bir plan düşünüyorlar?
31 Mart seçimlerinden önce, Ahmet Türk Kılıçdaroğlu ile görüşerek, APO’nun talimatı gereği batı illerinde CHP adaylarını destekleyecekleri sözünü verdi ve seçimde de dediklerini de yaptılar. Aslında bu derin devletin bir projesi idi, bugün de bu proje doğrultusunda Kürtler için yeni bir oyun hazırlanıyor. Paşalar Cumhuriyeti içerisine düştüğü sıkıntılardan kurtulmanın yollarını aramaya başladı. Malzeme yorgunluğundan değil, yanlış politikalardan dolayı, kayıp ettikleri batılı dostlarını ve Kürtleri kandırmak için, yeni politikalar ve yeni yüzler gerekiyor. Bunun için Derin Devlet yeni bir oyun peşinde. Ahmet Türk yine başrolde, çünkü bu konuda hayli tecrübeli bir insandır.
Üç belediyeye kayyım atanması da bu oyunun bir parçası. Görevden aldıkları başkanları düzinelerce suçla suçluyorlar.
Peki bu insanlar bu suçu son üç ay içerisinde mi işlediler?
Bunlar suçlu idi neden aday olmalarına engel olmadınız?
Görevden aldığınız insanlar iki aydır tartışılıyor, daha ne kadar tartışılacak?
Aslında bunlar bir hazırlık ve kamuoyu oluşturma tartışmalarıdır. Birçok yerde belediye meclis üyelerinin yerine kayyım atandığını, basından izliyoruz.
Derin Devletin isteği, APO’nun talimatı, Ahmet Türk’ün inayeti ve Kürtlerin oylarıyla seçilen İstanbul Belediye Başkanı İmamoğlu, her gün artist gibi basının sayfalarını süslüyor. Belli ki birileri ülkücü İmamoğlu’nu süsleyip, püsleyip pazara sürme hazırlıkları içerisinde. İşini gücünü bırakıyor, Diyarbakır’da görevden alınan başkanları ziyarete gidiyor. Daha önce de Kürtlerin oylarıyla seçilmiş 94 belediye başkanı görevden alındı ve yerine kayyımlar atandı ki, bunların arasında Ahmet Türk de vardı. Sizleri bilmem ama ben şahsen, İmamoğlu’nu ortalıkta görmedim, adını bile duymadım. Sanıyorum o zaman, yumurtalar soğumasın diye yuvadan fazla uzaklaşmıyordu. Şimdiye kadar ülkücü İmamoğlu’nun ağzından Kürtlerle ilgili hayırlı bir söz çıkmamıştır. Bundan sonra da söylediklerinin Kürtlere hiçbir hayrı olmayacak, sonunda kurşun olup Kürtlere dönecek.
Diyarbakır’da HDP il binasının önünde insanlar oturmuş, yıllar önce dağa giden çocuklarını geri istiyorlar. Peki bu protestocular şimdiye kadar neredeydi? Görüldüğü gibi yeni bir oyunun hazırlığı içerisindeler, zavallı insanları da pis amellerine alet ediyorlar. CHP ve AKP bu pis oyunda ne kadar haberdar ise HDP’nin de bu oyunda o kadar haberi var. 2015 tarihinde bazı Kürt şehirlerinde kazılan tünelleri ve hazırlanan barikatları, Kılıçdaroğlu, Erdoğan ve Demirtaş oturdu birlikte izlediler, haberimiz yoktur diyemezler. O gün nasıl ki sonu kanlı biten oyunu, birlikte oynadılarsa, bugünde sonu daha kötü olacak, yeni bir oyunun hazırlıklarını birlikte yapıyorlar. Kürtlerin kendi atadıkları İnönü’nün yeğeni kayyım Sezai Temelli oyun kuruculardandır. PKK de Diyarbakır eyleminden ve diğer oyun alanlarından haberdardır. Hep beraber Kürtler için yeni bir oyun hazırlığı içerisindeler.
1990’ların başında, Lice vadisinde, Hakkari’de, Ağrı’da ve Dersim’de APO’nun eğitim kampları vardı. APO Şam’da devlet mahallesinde oturmuş, keyfine bakıyordu. Paşalar Cumhuriyeti, her birinde 500-600 kişinin eğitim gördüğü Türkiye’deki kampları, görmezden geliyordu. Hatta Lice vadisindeki kampın bütün ihtiyaçları Diyarbakır’da temin ediliyordu, ekmekleri, şeker ve çayları Diyarbakır’dan, hatta köy dolmuşlarının üzerine yığılmış, onlarca sini baklavalar gidiyordu. Bunlar askerin ve polisin gözlerinin önünde oluyordu. İncirlikten kalkan AVAKS uçakları, her gün bu olup biteni izliyordu. Diyarbakır’da HDP il binasının önüne, protestocuların yığılması yeni bir rezaletin habercisidir. Eğer APO İmralı’da ise protestocular gitsin bu önemli isteklerini APO’dan talep etsinler. Ya da Ankara’ya gitsinler, CHP ve AKP genel merkezlerinin önünde protestolarını sürdürsünler, çünkü o çocukların dağa gitmesinde onlar HDP’ten daha çok suçludurlar. Çocukların dönmesi için onlar, daha çok etkili olacaklardır.
Derin Devlet için yeni bir siyasete ve yeni yüzlere ihtiyacı var. İzlediği siyaset ortalığa saçıldı ve geçerliliğini kayıp etti. Yerel seçimlerle birlikte bunu görmek mümkün. Aslında izlediği siyasetten taviz vermeden, nöbetçilerde bir değişiklik yaparak, meselenin üstesinden gelmeye çalışıyor. Nöbetçilerin de hepsi uslu, söz dinler, verilen görevi sadakatle yapan insanlardan olması gerekiyor. Tam net bir görüntü olmasa da bu tipler, siyaset sahnesinde dolaşmaya başladı.
AKP’den ayrılıp, yeni bir parti kuracaklarını söyleyenler var. Derin Devletin ayarlarına baktığımızda, bunlar muhtemelen yılbaşına doğru partilerini kuracaklar. Ancak isimlere baktığımızda, bunlar başta AKP’nin çekici gücü ve siyasetini belirleyen insanlar. Görüldüğü kadarı ile, yapacakları, yaptıklarının teminatıdır. Sadece Derin Devletin talimatı ile nöbetçiler aynı, sadece nöbetçi kulübelerini değiştirmek istiyorlar. APO var olduğu sürece, Kürtler çabuk kanacaklar da, batılılar ne olacak?
Eğer yılbaşına doğru parti kurulursa ki kurulacak, AKP’den de epeyce milletvekili bunlara katılır. Böylece hükümet düşer, seçim hükümeti kurulur, ilkbaharda erken genel seçimler olur. Yapılan hazırlıklara bakıldığında, seçimlerde HDP Erdoğan’dan kurtulma bahanesiyle, bir daha kopmamak üzere CHP’ye yapıştırılacak. Erdoğan da istifa edip, buyurun anahtarınızı deyip, anahtarı sahibine teslim edecek. Yerine Apocuların biricik sevgilisi ve acayip Kürt dostu, Ülkücü İmamoğlu gelecek.
2018 Eylül ayında, Türkiye gül bahçesine girer gibi İdlip’e girerken, 2019 Eylül ayında İdlip’in nasıl bir bataklığa dönüştüğü ortada. ‘Güvenli Bölge’ istiyorum naralarıyla, Batı Kürdistanı alıp, Esad muhaliflerine (ÖSO)’ya teslim etmeyi düşündü, o da olmadı. Aslında Türkiye için en güvenilir, güvenli bölge, şimdilik mayın tarlalarının kuzey kesimidir. Çoğu Türkiye’nin NATO müttefiki olan, Batı Kürdistan’daki müttefik güçler, şimdiye kadar Türkiye’yi ittifakın içerisine almadılar, bundan sonra da almayacaklar. Türkiye bir taraftan Esad’a karşı savaşan ÖSO’istan ordusunu yanına almış Esad’a karşı, diğer taraftan Esad’ın yanındaki Rusya ve İran ile iş birliği içerisinde. Bu çelişkili siyasetin dostu olamaz, çünkü kendisi ile çelişiyor. Türkiye’nin esas sorunu da burada. Derin Devlet bu ateş çemberinden kurtulmanın yollarını arıyor.
Mayıs ayından beri Pençe operasyonları devam ediyor. Uçaklar gökyüzünü kaplamış, gölgesinden bölgede yaşayanlar güneşi görmez oldu. Bir vadide bir kayanın dibindeki mağarayı uçaklar bombalıyor ve 5-6 kişi ölüyor. Ancak haftalardır aynı görüntüyü, haftada birkaç kere izlemek mümkün. Ağustos ayında gösterdikleri savaş alanı, Nisan ayının doğasını gösteriyor. Kandil vadisinin üzerinden uçaklar geçemiyor, yoksa Kandile de mi S400 hava savunma sistemini yerleştirdiler? “Kanımız yerde kalmayacak, misliyle intikamımızı alacağız” za da “kanımız yerde kalmadı, misliyle intikamımızı aldık. „Teröristlerin sığınak, barınak ve inlerini yerle bir ettik, bilmem hangi renkte kaç teröristi silahlarıyla birlikte ölü olarak ele geçirdik” gibi söylemler her ne kadar son dört aydan beri sık tekrarlanıyor olsa da, 35 yıldan beri, Türkiye’yi yönetenlerin ağzından düşmeyen ve bir yöneticiye yakışmayan sözler. Yalama olmuş ve inandırıcılığını yitirmiş bu sözlerin siyasetin bit pazarında beş paralık bir değeri kalmadı. Bunlarda yine yeni oyunun başka bir sahnesi.
Kürtler; CHP’nin icadı olan, İstiklal Mahkemelerini, Şark Islahat Planını, Piran, Zilan ve Dersim katliamlarını, inkâr ve imha politikalarını unutmadılar. 50 Milyon nüfusu ile devleti olmayan ve yaşadıkları ülkelerde varlığı bile kabul edilmeyen tek millet Kürtlerdir. Bazıları Kemalistlere inanan Kürtleri suçlasa da tek sorumlusu CHP’dir. APO’ya güvenip, CHP’nin arka kapısından, CHP’nin içerisine girmek bir gaflettir. Eğer Erdoğan bir bela ise, bu belayı getirip insanların başına saran CHP belası değil mi? Şimdi de diyor ki gelin birlikte bu beladan kurtulalım. Kürtler buna inanıp yeni bir belanın içerisine düşmek asla istemezler.
Derin devlet Kürtlere karşı yeni bir oyun hazırlıyor. Ama bu oyun şimdiye kadar olanlardan farklı olacak. Bu sefer de yine Türkiye’nin en büyük destekçisi APO olacak, çünkü Türkiye’nin elde kalan tek güvencesi o. Önce Kürtleri iyice yoracaklar, sonrada oyunu devreye sokacaklar. Hendek oyunu hala zihinlerde tazeliğini koruyor. Kürtler yeni oyunlara alet olmayın.
Ben mazlumları çok severim, çünkü onlar mazlum olmadıklarını düşünürler.
Eylül 2019
İbrahim Aksoy