“2018’in Türkiye’sinde artık Kürt sorunu yoktur” demiş bir lümpen, hem de Amed’te, bakarak gözlerinin içine Kürtlerin.
Mistê Kor’la İsmetê Ker için de yoktu 1920’lerden 1940’lara kadar, Kürdistan yerlebir edilir, kadınların karnı deşilir, bebekler süngülenir ve oluşturulurken kafataslarıyla kuleler.
Yüzbinler topraklarından sürülür, aileler parçalanır, gelincik kızlar kapatılırken evlere yaban ellerde. Ve gömmüşlerdi Ağrı dağına Kürt sorununu, “muhayyel Kürdistan burada meftundur” diye atmıştı manşet gazeteler.
Yoktu 1950’lerle 1970’ler arasında da Kürt sorunu, hayal ürünüydü 49’lar, uydurmaydı sürgüne gönderilen zamanın kanaat önderleri, başka bir dünyada yaşayanların.
Ve hatırdadır daha dün gibi 1980’ler, 1990’lar. Bok yedirmedi bu devlet Kürtlere hiçbir zaman! İşkence görmedi tek bir Kürt. Ve hazırlanarak listeler devletin zirvelerinde, gitmedi hiçbir Kürt faili meçhule!
Lafını etmesin kimse, yakılıp yıkılan beş bin köyün, sürülen üç-dört milyon insanın. Ve Ceviz ağaçlarını özleyen Dersimli kızların, Botan’a hasret kalan Leylaların.
Bir de bahsini etmesin kimse mahçup düşmemek için çocuklarına, götüremediği için eve ekmek, canına kıyan babaların!
İkibinli yıllar mı?
Çıraklık, kalfalık ve ustalık dönemidir Lümpen’in, her biri, birbirinden muhteşem!
Gizledi ajandasını büyük bir ustalıkla. Taktı kıravat, yakasız gömleğine; kuşandı takım elbise, kirasının üstüne. “Vaz geçtim” dedi, “minareler süngü, kubbeler miğfer, camiler kışlamız, müminler asker“ söyleminden; gençlikti serde, gelip geçti. ”Light İslam’dır artık parolamız”, ışık saçan İslam dünyasına.
Ne zaman ki destek aldı Batı’dan, itti tümünü elinin tersiyle. Birlikte, kol-kola tırmandılar dün Hocam diyerek dizinin dibine iliştiği, bugünse Feto diye lanetlediği Gülen’le iktidar basamaklarını. Vali ve kaymakamlar, savcı ve hakimler, komiser ve generaller bir bana, bir sana diye bölüşüldü on yıl boyu. “Ne istedi de vermedik ki’, bir itiraftır o günlerden geçen tarihe.
“Kadın da olsa, çocuk da olsa” diyerek saldı zebanileri Kürtlerin üstüne. Ne çok çocuk katledildi kalfalık yıllarında. Ne çok kadın aşağılandı ulu orta yerde. Ne çok genç dizildi kurşuna tek tek. Hesabı kitabı tutan olmadı.
Onlarca, yüzlerce Kürt belediye başkanı, siyasetçi, sendikacı, gazeteci tutuklandı bir komutla bir günde. Geçti yandaş basın manşetten, kolları kelepçelenen Kürtleri, ibret olsun diye resimleriyle.
Enes’i saysak Ata bozulur, Ceylan’ı ansak Şerzan burkulur. Gel de say, sayabilirsen!
Roboski daha dündü, ustalık döneminin icraatı. Yılbaşıydı bir-iki gün sonra. Mahçup düşmemek için yavukluya, evdeki bacıya. Harçlığa çıkmıştı gençler, karşı yakaya. Ve sonra, verilen komutla Ankara’dan, kızıla boyandı kar, bir anda. Koptu kıyamet Roboski’de. Hepsi filinta boylu, bıyığı bile terlememiş kiminin.
Babalar, ah o babalar; elleri böğürlerinde, dudaklar kenetli. Analarsa şîn tutar karalar çinde. Ve dünya donakaldı Roboski’de, kar üstünde.
Çıraklığında başlamıştı Kürt sorununu çözmeye, adım adım. Epeyi mesafe aldı sonra kalfalık döneminde. Cizre, Nusaybin, Sur, Gever, Şırnak ustalık döneminin şaheserleridir Lümpen’in.
Köprülerle övünür İstanbul’da, Kürdistan’daysa yakıp yıktığı kentler, her tepeye diktiği karakollarla. Ve bir de katlettiği gençlerle. Taybet analar, Mehmet Tunç, Hacı Bildik ve Ekin Wanlar ilk gelenlerdir aklımıza, listeyse uzun mu uzun.
Tıka basa dolu zındanlar, saymakla bitmez adları. Yine de Kışanak’la Tuncel’i, Demirtaş’la Kaya’yı anmazsak olmaz!
Ya diğerleri? Belediye başkanları, milletvekilleri, gazeteci ve gençleri, sendikacı ve aktivistleri? Son birkaç yılda Kürt sorununu çözmek için rehin aldığı on, onbeş bin insanı? Nereye koysak? Hangi listeye eklesek, eksik kalmaz mı?
“2018’in Türkiye’sinde artık Kürt sorunu yoktur” demiş bir lümpen, hem de Amed’te, bakarak gözlerinin içine Kürtlerin.
Sınırların dışında çözmekle meşgul Kürt sorununu, şimdi de. Düştü düşecek dediği Kobanê’de çözememişti, Afrin’de çözdü işte. Menbiç, Serê Kaniyê, Qamışlo ve Şengalle Kandil de varmış, sırada. Çözerse Kürt sorununu oralarda da; bitmiştir iş, fasa fisodur gerisi, Usta’nın Ustası’nın tanımlamasıyla.
Ve vurarak Kemal’i arkadan, çözdü Kürt sorununu Amed’te gün ortasında, daha dün Newroz’da!
“Düşünmezseniz Kürt sorunu yoktur” demişti vaktin birinde Lümpen. Ve takmıştı ardına Muhsin, Mehmet ve Orhanları, bir de onlara imrenen ve Kürt mahallesinde demlenenleri!
Ne olur, ne olmaz diyerek tutuyormuş gemilerden birini açık denizlerde Bilal; hani taşıya taşıya sıfırlayamayan gün boyu dolarları. Bulunur Lümpen’e sığınacağı bir delik, bir mağara ya da bir in. Peki ne yapacak Kürt aveneleri?
12.06.2018