Yukarıdaki sözler; devletin önemli şahsiyetlerinden, şu sıralarda Başkent Kandil’de yaşadığı söylenen, Mustafa Karasu’ya aittir. Bilindiği gibi Mustafa Karasu 12 Eylül öncesi, Rıza Altun ile Ankara’da PKK’li bir arkadaşını öldürmekten tutuklandı. 12 Eylül’den sonra davası PKK toplu davasıyla birleştirildi. PKK toplu davasında çok sayda insan çeşitli hapis cezası, 27 kişi de idam cezasına çarptırıldı, dosya mahkemenin raflarında dinlendirmeye alındı. Dosya 1992 yılında birdenbire raflardan indi, mahkeme davayı usulden bozdu, idam mahkûmu Mustafa Karasu ve Rıza Altun tahliye edildi. Usulden bozulan bir davada, mahkeme başka hiçbir karar veremez, usul düzeltilinceye kadar. Mustafa Karasu’nun gül hatırı için, mahkeme usulsüzlük yaptı, Mustafa Karasu’yu tahliye etti. Mustafa’yı askere bile götürmediler, direk Beka Vadisindeki karargâhına gitti. Bugün Başkent Kandil’de ortaya çıkmış, Kürtleri yönlendiriyor.
Mustafa Karasu; seçim sonuçlarını değerlendirirken, “HDP’nin Türkiyelileşme çizgisi doğru bir çizgidir. HDP 50 yıllık mücadelemizin bir sonucudur, mücadelemizden kopuk ele alınamaz” diyor. Şimdiye kadar Kürtler aynanın sırlı tarafından, aynaya bakıyor, PKK’yi ve onun ürünü olan HDP’yi göremiyorlardı. Nihayet Başkent Kandildeki Mustafa Karasu aynayı çevirdi, bakın ey Kürtler işte biz buyuz, bakında bizi görün diye bağırıyordu. Umarım Kürtler de Mustafa’yı dinler, aynanın önüne geçer, PKK’nin kendilerini nereye götürdüğünü görürler.
Ben şahsen HEP’in kurucu Genel Sekreteriyim. Parti kurulurken, çevrede dolaşan PKK sempatizanları vardı ama, PKK izin vermediği için hiç birisi parti kurucusu olmadı. Ekim 1991 Genel seçimlerinde, YSK devreye girdi, HEP’in seçimlere katılamayacağını söyledi. PKK’nin en güvenilir adamı HEP’in kurucusu Ahmet Türk devreye girdi. Erdal İnönü’yü aldı İzmir’e götürdü. İnönü orada PKK’nin Türkiye sorumlusu Hikmet Fidan ile görüştü. Hikmet Fidan, İnönü’yü telefonla Şam’daki APO ile görüştürdü. APO da İnönü’ye, HEP’in SHP’ye katılıp seçimlere girecek ve bir daha da ayrılmayacak, sözünü verdi. APO partiyi organize etmeleri için Ankara’ya da iki adamını gönderdi. Onlar da PKK ile hiçbir alakası olmayan bir Kürtün evinde kalıyorlardı, ona da milletvekilliği sözü vermişlerdi ama yapmadılar. Ahmet Türk HEP’i aldı götürdü, İnönü’nün kucağına oturttu ve kirvesi yaptı. Mustafa Karasu doğru söylüyor, HDP İnönü ile kirve olduklarından beri, Kürtlerle hiçbir alakası yoktur. Daha sonra İnönü partisine katılan PKK’li Milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırdı partisinden kovdu. Meclis bahçesinde hazır bekleyen polisler bunların ensesinden tuttu, götürdü, Ulucanlar Hapishanesine teslim etti. Yaşananları bütün Kürtler izliyordu ama, çoğu insan oyunun farkında değildi. Başrollerinde Ahmet Türk’ün olduğu PKK – TC oyunu hala devam ediyor. Belediye seçimlerinde olduğu gibi, son genel seçimde de oyunun devam ettiğini gösteriyor. HDP gitti Başbakan Davutoğlu ile aşırı Kemalistlerle birleşti, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu desteklediler ama Kürt milleti de gereken dersi verdi, eğer aldılarsa? Yine başrollerinde Ahmet Türk’ün olduğu oyunun aslı ise, Kürtleri yeniden CHP ile bütünleştirmekti. Görüldüğü kadarıyla, Ahmet aynı oyunu oynamaya devam edecek.
1990’lı yılların başında devlet PKK’yi gerekçe gösterip, Kürt köylerini yakıp yıkıyordu. O dönemde AİHM direk müracaat hakkı vardı. Ben de Brüksel’de bürosu olan üç tanıdık avukat arkadaştan vekalet formu istedim. Devlet tarafından evleri yakılan yıkılan köylülerin vekaletini alıyor ve devletten tazminat talebinde bulunacaklardı. Yani devlet bu insanlara ya evini yeniden yapacak ya da parasını ödeyecekti. Bir gün Ahmet Türk birisiyle geldi, „İbrahim sen böyle yapıyormuşsun” dedi. Ben de; “evet yapıyorum, herkes yıkılan evinin parasını mahkeme kararıyla alacak” dedim. Kendisi de; “Başkan (APO) istemiyor bırak, yaparsan başın belaya girer” dedi. Ben de; “Kürt Milletine hizmet etmeye devam edeceğim, sen de git başkanına söyle bildiğinden şaşmasın” dedim. Ahmet Türk kalktı giti. Bir gün sonra Leyla Zana birkaç kişi ile geldi, yanındakiler, “biz verdiğimiz vekaletimizi geri istiyoruz” dediler. Ben de aldığım vekaletleri çıkarttım verdim, kalanları da yırttım attım. Köylerin yakılıp yıkıldığı sıralarda, PKK’nin Dersim, Ağrı, Hakkâri ve Bingöl’de dört tane eğitim kampı vardı. Devlet Kürt köylerini görüyor bombalıyordu ama, 500-600 kişinin eğitim gördüğü PKK kamplarını görmüyordu. Kürt köylerini bombalıyor, yerle bir ediyordu ama, PKK’nin eğitim kamplarını görmüyordu. Mustafa Karasu’nun buna da kesin bir cevabı vardır.
Bir de uzun süre TSK’da tercümanlık yapan, Yıldırım Begler’in anlattıklarına bakalım. “1992 yılında Kuzey Irak’ta Murat Karayılan, Cemil Bayık gibi daha birçok PKK yöneticisini yakaladık. Ankara’ya haber verdik, “Ankara’dan sakın getirmeyin denildi, biz de onları serbest bıraktık. Biz derken, Özel Kuvvetler PKK’ye erzak veriyorduk, İlaç veriyorduk, PKK’ye silah veriyorduk” diyor. Acaba Mustafa Karasu da yakalananlar arasında var mıydı?
PKK devletin partisi, HDP de PKK’nin partisidir, Mustafa Karasu bunu söylemeye çalışıyor. Zaten baştan beri APO’nun Şam devlet mahallesinde, Türkiye’nin Şam askeri ataşesiyle aynı apartmanda oturduklarını bilmeyen yoktur. APO daha sonra aynı muhallerde, yüzme havuzlu bir villaya taşındı. APO Şam’dan kalkıp Atina’ya tatile gitmedi, CİA kaçırdı götürdü, 3,5 ay sonra zımni bir anlaşmayla, getirdi Kahire havaalanında MİT görevlilerine teslim ettiler. Kesinlikle APO orada Mustafa Karasu’nun da bilmediği birçok şeyi, CİA görevlilerine anlatmıştır. Yalnız Mustafa Karasu, APO’nun avukatı Mahmut Şakar, devletin askeri helikopteriyle, APO’nun mesajını nasıl Kandildeki toplantıya getirdiğini anlatmıyor. Devlet sırrı ulu orta anlatılmaz ki!
APO yıllarca Şam devlet mahallesinde oturdu, Türkiye’ye karşı savaşı yönetti. Türkiye bir gün rahatsızlığını dile getirmediği gibi, sınırdaki mayın tarlalarını boşalttık, insanlar rahat gitsin gelsin. CİA Şam’dan kaçırdığı APO’yu getirdi Kahire havaalanında MİT görevlilerine teslim etti. Türk yargısı APO’ya idam cezası verdi. Sıra Meclise gelince, dönemin Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli devreye girdi, aceleyle ceza yasasında idam cezasını kaldırdı, APO’yu idamdan kurtardı. Bilindiği gibi, MHP’de Milletvekili olan, Türkiye’nin Şam eski Askeri Ataşesi Kürşat Atılgan, bir dönem Şam devlet mahallesinde aynı apartmanda, APO ile altlı üstlü oturuyorlardı. Devlet Mustafa Karasu’nun idam cezasını kaldırıp Şam’a gönderdiğinde, Mustafa da aynı evde APO’nun ellerinden öpmüştü.
APO Şam devlet mahallesinde oturuyor T.C karşı savaş yönetiyor, T.C Şam’dan istemiyorsa?
Yüzlerce genci idam ediyor, sıra APO’ya gelince, yasasında idam cezasını kaldırıyorsa?
Güney Kürdistan’da, örgüt liderlerini yakalıyor, geri serbest bırakıyorsa?
APO’nun mesajını avukatı Mahmut Şakar, TSK’nın helikopteriyle Kandil’e götürüyorsa?
Mahkeme davayı usulden bozuyor, iki idam mahkûmu Karasu ve Altun’u tahliye ediyorsa?
Edirne cezaevinden Selahattin Demirtaş’ı, özel uçakla Diyarbakır’a babasını ziyarete götürüyorsa?
Eğer devletin yıktığı köylerin bedelini Kürtler talep ediyor, PKK buna engel oluyorsa?
PKK’nin karargâhı Kandil’de İran topraklarında, İran ile dostluk ve iş birliği devam ediyorsa?
Evet; Kandildeki Mustafa Karasu doğru söylüyor, HDP, PKK’den kopuk ele alınamaz. Kandil’in Türkiyelileşme projesi çerçevesinde, Ankara’daki HDP’ye verdiği emirle, 40’dan fazla aşırı Kemalist’i Kürt oylarıyla milletvekili yaptılar. Ankara’daki HDP’liler, Kandil’den habersiz CHP adayını destekleme kararı alamazlar. Belediye seçimlerinde de, Kandil CHP başkan adaylarını destekleme emri verdi, Ankara uzantısı HDP de görevini yaptı destekledi. İzmir, İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerde kimleri seçtikleri de ortada.
PKK 40 yıldır Türkiye’yi demokratikleştirmek için savaştığını açıkça beyan ediyor. Dünyada hiçbir örgüt, ülkeyi demokratikleştirmek için, 40 yıl dağlarda düzenli ordu ile savaşmadı. Ordu tarafından köyler, şehirler bombalanıp yerle bir edildi. Üç yıldır Güney Kürdistan’ın kuzey kesimi boşaltıldı kimse yaşamıyor ama, hala insanların yaşamadığı bir bölgede, her gün 3-5 Kürt genci TSK tarafından öldürülüyor. Acaba kimsenin yaşamadığı bir bölgeye, gençleri kim gönderiyor, hangi amaçla gönderiyor, kimi demokratikleştirmek istiyorlar?
ABD Şam devlet mahallesindeki APO’yu kaçırdı götürdü. Üç ay sonra Zımni bir anlaşma sonucu, Kahire hava alanında Türk yetkililere teslim etti. Türkiye anlaşmaya uymadığı için, Clinton’un Ege depremini gerekçe gösterip 1999’da gelip Ankara’da Meclis kürsüsünde yaptığı konuşma, aynı zamanda bir uyarıydı. Mustafa Karasu ne düşünür bilmem.
ABD Kürdistan’ı sömürgesi yapmak istiyor diyenler, sömürgenin de bir statüsü olması gerekiyor.
Kürt kardeşim elini vicdanına koy, yukardaki sorulara sen cevap ara.
Haziran 2023