Türkiye epeyce karıştı, insanlar sis ve duman içerisinde yolunu bulmakta çok zorlanıyor. Bu dumanlı havayı oluşturup, yöneticileri değiştirmeye hazırlanan derin devlettir. İzlenen siyasette hiçbir değişiklik yapmadan, sadece yöneticileri değiştirip yoluna devam etmek istiyor. Aynı oyunu 90’lı yıllarda da oynadılar. O dönemde insanları istedikleri gibi yönlendirdi ve yönettiler. Sonunda Erdoğan ve kadrosunu bulup, yönetimi onlara teslim ettiler.
Kemalist sistem bu günkü Türkiye’nin temellerini 1923 tarihinde atmıştı. 27 Mayıs İnönü-Gürsel cuntası duvarlarını örüp bu binayı yaptılar. İçinde yaşadığımız Cumhuriyet’in mimarı Mustafa Kemal, ustaları da İnönü-Gürsel cuntasıdır. Buna ikinci Cumhuriyet süreci de diyebiliriz. Hedefleri ırkçı-dindar bir devlet yaratmaktı, ne kadar başarılı oldukları da ortada. Tepeden tırnağa yerli ve milli bir toplum oluştuğu görüntüsü yanıltıcıdır. İzlenen ırkçı-dindar siyaset Türkiye’yi ortada bıraktı. Bir ülkenin parası değer kayıp ediyorsa, ülke de itibar kayıp ediyor demektir.
Türkiye adli-kontrol hapishanesine dönüştü, en az bir milyon adli-kontrol mahkûm var. Akşamları televizyon haberlerinde sokak kavgalarını, karısını öldürenlerle trafik kazalarını insanlar izliyor. Sokaklarda insanlar, bıçak, kılıç, silah kavga ediyorlar, ölenler mezara, yaralılar hastahaneye, diğerlerini de savcı, adli-kontrol hapishanesine (evine) gönderiyor. Adam çocuklarının yanında, kameraların karşısında, karısını dövüyor, bıçaklıyor, kurşunluyor polisler faili yakalayıp savcıya teslim ediyor, savcı da suçluyu adli-kontrol hapishanesine (evine) gönderiyor. Bıçaklanan kadın hastahanede, bıçaklayan kocası evde. Ehliyetsiz sürücülerin kullandığı arabalar çarpışıyor, insanlar ölüyor, sağ kalan sürücüyü savcı adli-kontrol hapishanesine (evine) gönderiyor. Kısaca Türkiye’nin ahvali böyle, kafalar çok karışık.
İktidar, muhalefet, hep birlikte son derece dikkatli bir siyaset izliyorlar. İnsanları lüzumsuz şeylerle meşgul etmeyi çok iyi beceriyorlar. Bir ara İstanbul’un batı yakasına, bir Deli Dumrul kanalı tartışıldı. Yaparım, yaptırmam tartışmalarına, bütün insanlar için de tartışma konusu oldu. İnsanlar bütün sorunlarını unuttu bunu tartıştılar. Aslında sadece batı yakasına değil, bir Deli Dumrul kanalı da İstanbul’un doğu yakasına yapılsa çok iyi olur. Mesela; Kartal’dan Karadeniz’e ikinci bir kanal açılsa, kanallar gidiş geliş olarak kullanılsa hem Türkiye daha çok kazanır hem de Gemi trafiği rahatlar. İstanbul boğazındaki Yat sahipleri de rahat nefes alır.
Son zamanlarda yeni bir anayasa tartışması başladı, siyasetçilerle birlikte herkes bunu tartışıyor. İlk maddeler son maddeler din ne olacak en çok tartışılan konular. Erdoğan 19 yıldır mevcut anayasa ile ülkeyi yönetiyor. Bir gün anayasayı değiştirmek aklına gelmedi, istediği zaman da “Anayasaya uymuyorum” dedi, gider ayak oturmuş tek başına, parti programı hazırlar gibi, yeni bir anayasa hazırlıyor. Erdoğan da çok iyi biliyor ki, anayasa diye hazırladığı parti programını, muhalefetin desteği olmadan, halk oylamasında geçiremez. Acaba derin devlet bunlardan, yeni yöneticiler için, yeni bir anayasa mı istedi, öyle bir talep varsa kesin geçer.
AİHM aldığı bir karar var, “Din dersi mecburiyeti, çocuk hakları sözleşmesine aykırıdır, derhal durdurulması gerekiyor” karar anayasanın 90’cı maddesine göre, AKP’nin eklediği bir paragrafla, kanun hükmündedir. Beş yıldır uygulanmıyor, iktidar muhalefet dilini yutmuş konuşmuyorlar. AİHM ikinci kararı “Alevilik bir inançtır, Cemevleri de onların ibadethanesidir kapatılamaz”. Bu karar da anayasanın 90’cı maddesine göre kanun hükmündedir, beş yıldır uygulanmıyor. İktidar muhalefet dilini yutmuş konuşmuyor. Yoksa iktidar ve muhalefet yeni anayasa ile AİHM müracaat hakkını kaldırmak için mi yeni anayasa istiyorlar? İyi ederler, böylece de Avrupa’nın dilinden kurtulurlar.
Bilindiği gibi, daha önce Yargıtay kararından sonra, insanlar direk AİHM gidebiliyorlardı. AİHM müracaatların ezici çoğunluğu, Türkiye’den gelen davalardan oluşuyordu. Gelen bütün davaları Türkiye kayıp ediyor ve çok ağır cezalar ödüyordu. Bir de bunun siyasi bedeli var. Türkiye AİHM gidişi durdurmak için, Yargıtay kararından sonra, anayasa mahkemesine itiraz hakkı tanıdı. Dünyada anayasa mahkemesinin ceza davalarına baktığı tek ülke Türkiye’dir. Acaba yeni anayasada ceza davalarıyla ilgili, maddeler de olacak mı? İnsanları bir süre Deli Dumrul kanalıyla oyaladılar, bir süre de yeni anayasa ile oyalayacaklar. Çünkü ülkenin içerisinde bulunduğu çıkmazı, ülke gerçeklerini toplumdan gizlemeye çalışıyorlar.
Türkiye’yi Rusya tanımaz, Amerika kabul etmez, ortada kalmış bir durumda. Arap Birliği Türkiye’ye karşı tavır aldı, Suriye’nin de birliğe dönmesi an meselesi. Türkiye batıdan soyutlandığı gibi, Ortadoğu’dan da koptu. Cenevre Askeri Komite toplantısında alınan karar, bütün yabancı askerler, derhal Libya’yı terk edecek. Soçi toplantısından sonraki gelişmeler, Türkiye’yi Suriye’den çekilmeye zorluyor. Onun için Suriye’de yeni gelişmeler olabilir. Güney Kürdistan’da PKK sen kaç, TSK sen tut oyunun da sonu görünüyor. 27 Mayıs İnönü-Gürsel Cuntasının FETÖ ile başlattığı ikinci Cumhuriyet projesi, iflasın eşiğinde. Derin devlet yeni bir çıkış yolu arıyor. 2018 seçimlerinden üç ay sonra, 1923 seçimlerinde Cumhurbaşkanı adayları kim olacak, kimler kimleri destekleyecek. Seçim daha yeni olmuş ama, sonraki seçim için istatistikler yapılıyor, hükümet ortakları oluşuyor. Türkiye konuyu hararetle tartışıyor, seçimlere kadar da tartışacak. Türkiye’de insanları oyalamak, ne kadar kolay. İnsanlar lüzumsuz şeylerle oyalanırken, siyasetçiler de huzur içerisinde işlerine bakıyorlar.
Derin devlet yeni yönetim takımını tam hazırlamadığı için, konuşulan erken seçim ertelendi. Yeni yönetim, emir ve komuta altında hazır olduğu zaman, seçimler yapılacak. Yeni yönetim için lider olarak da Meral Akşener’i hazırlıyorlar gibi görünüyor. Tansu Çiller’i getirip batı ile oynadıkları oyunu tekrarlamak istiyorlar. Seçimler söz konusu olduğunda, mevcut beş parti İyi Partiye katılacak. AKP ve MHP’den de katılımlar olacak. Seçimde İyi Partiyi birinci parti yapmaya çalışıyorlar. Seçim barajı %7’ye inse de MHP barajı aşmakta zorlanacak. Böylece Başkanlık seçimini kayıp etmiş olan Erdoğan ve Bahçeli siyaset dışı kalacak, ikisi de görevini yaptı, emekli olup evinde oturacak. AKP belki bir seçim daha siyasi sahnede olabilir ama ondan sonra, AKP diye bir siyasi parti sahnede olmayacak. Evren cuntasının hazırladığı seçim yasasına göre böyle işliyor. Mesela iki dönem büyük bir çoğunlukla Türkiye’yi yöneten ANAP nerede? Siyaset bireylere göre ayarlanıyor ve işliyor, birey gitti siyaset bitti.
Türkiye’de siyasi sahnedekiler değişecek ama, siyaset değişmeyecek. “Güçlü parlamenter sistem” ile ülke yeniden yönetilecek. Zaten Türkiye’nin başka hiçbir sorunu yoktur, tek sorunu sistem sorunudur diyorlar. HDP bağırıyor “Milli Cephede ben de varım” diyor. Zaten HDP milli cepheden hiç ayrılmadı ki, bunu belediye seçimlerinde gördük. Bu sefer de yeniden CHP’ye katılıp orada kalması gerekiyor. Aslında derin devletin talimatıyla, bütün partiler elbirliğiyle, ortamı hazırlamaya çalışıyorlar. CHP, “biz Kürt sorununu çözeceğiz” diyor, sanki Kılıçdaroğlu ayakkabısının bağını çözüyor. AKP, “biz zaten Kürt sorunu çözmüşüz” diyor, çözüm ortada. İYİ Parti hep tartışma dışında kalmaya dikkat ediyor ve HDP’den uzak duruyor. Çünkü Cumhur ittifakından kopan oyları devşirmeye çalışıyor. Yarın CHP sorunu çözmek istiyorum ama ortağım razı olmuyor diyecek. Kürtler de “ellerim hep böyle boş mu kalacaktı” şarkısını söyleyecek.
Ahmet Türk; hangi Ahmet Türk olacak canım, Mecliste Bahçeli’ye kıyam ederken, neredeyse burnu yere değecek şekilde eğilen Ahmet Türk. 1991 seçimlerinde Erdal İnönü ile İzmir’e gitti, İnönü’yü Hikmet Fidan ile tanıştırdı o da İnönü’yü Şam’daki APO ile telefonda görüştürdü. APO da İnönü’ye HEP’lileri aranıza alın, bir daha da ayrılmayacaklar, biz de sizi destekleyeceğiz sözü verdi. Ankara’ya döndü aynısını yaptılar ama sonuç söz verdikleri gibi olmadı. Fakat Ahmet Türk belediye seçimlerinde CHP’yi destekleme konusunda başarılı oldu, önümüzdeki seçimlerde de aynısını tekrarlamak istiyor. Bakalım HDP Kürtleri, CHP’ye nasıl yama yapacak?
Sevgili Kürt kardeşim, sırtından vurana kızma, ona güvenip sırtını dönen sensin. HDP istedi diye batıda CHP adaylarına oy veren sensin. Tamam herkesin yaptığı kötülükten daha fazlasını Erdoğan da yaptı. Peki anayasayı da değiştirip, Erdoğan’ı Milletvekili ve Başbakan yapan CHP değil mi? Bırakın birbirleriyle dalaşsınlar, size ne? Kötülerden birinden yana olan, kendisine en büyük kötülüğü yapmış olur. Kürt kardeşim kötülüğü yaşıyorsun ama, sen kendine kötülük yapma.
Kemalistlerden Kürt sorununu çözecek beklentisi olan Kürtler; 1925 tarihinde, Şeyh Sait ve arkadaşları yargılanırken, sehpacılar çoktan 47 sehpayı Diyarbakır Dağkapı Meydanı’nda kurmuşlardı. Çünkü kaç kişinin idam edileceğini önceden biliyorlardı. 1938 tarihinde Elazığ’da gece hapishanede oluşturulan mahkemede mahkûmlar yargılanırken, Elazığ Buğday Pazarı’nda sehpacılar Darağaçlarını hazırlıyorlardı. 74 yaşındaki Seyid Rıza, 16 yaşındaki oğlu Reşik Hüseyin ve arkadaşları, idam edilirken, Mustafa Kemal gardaki Treni’nde kafa çekiyor, infazcıların şerefine kadeh kaldırıyordu. Hem Şeyh Said hem de Seyit Rıza ile idam edilenlerin cenazelerini çaldı götürdüler. Gördünüz mü CHP Kürt sorununu, arkada iz bırakmadan çok güzel çözüyor, oyunuzu da hak ediyor.
Ekim 2021