Mustafa Kemal; Osmanlı’nın Asakir-i Mansure-i Muhammediye ordusunun subayıdır. Birinci Dünya Savaşı 19 Şubat 1914’ te başladı. 27 Ekim 1913 tarihinde Binbaşı M. Kemal Sofya askeri ataşeliğine atandı, 1 Mart 1914’ te de yarbaylığa yükseldi. Çanakkale Savaşı bütün hızı ile devam ederken, Ateşe Yarbay M. Kemal, Sofya’da sevgilisi Miti ile keyfine bakıyordu. İlk bahar 1915’te Gelibolu kaymakamlığına atandı ve 1 Haziran 1915’te Albay oldu. 4 Haziran 1915 tarihinde, Sofya’daki sevgilisi Miti’ye mektup yazarak, Albay olduğunu müjdeledi. M. Kemal’in Çanakkale’de savaşan ordu ile hiçbir alakası yoktur.
Kemal 1918’de Milli Mecmuaya verdiği bir mülakatta, “Biz Çanakkale’de Darul – Hilafet ve Saltanat kapılarını muhafaza amacı ile savaştık” diyor. Ama Atatürkçülere göre, Cumhuriyeti kurmak için savaşmış. 19 Mayıs 1919 tarihinde M. Kemal 19 subay arkadaşı ile Saraydan aldığı 30 bin altın harçlık ve Sarayın resmi gemisi ile Anadolu’ya geçtiler.
Ankara’da bir araya gelen Osmanlı Paşaları, önce Padişah Vahdettin’i sonra da kendi seçtikleri Halifeyi kovdular. M. Kemal 9 Eylül 1923 tarihinde önce Halk Fırkasını kurdu, 1924 tarihinde de adını değiştirerek, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) yaptı. 29 Ekim 1923’te Cumhuriyeti kurdu. Yani CHP kurulduktan 51 gün sonra Cumhuriyeti kuruyor. İnananlar için, CHP insanlık tarihinin en başarılı partisi madalyasını alması gerekiyor.
CHP’nin ilk marifeti; 30 Kasım 1925 tarihinde 677 sayılı yasayı çıkarmak oldu. Bu yasaya göre; türbeler kapatıldı, türbedarlık, şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik gibi, birçok unvan yasaklandı. Kısaca Atatürk, Aleviliği yasakladı ve bu yasak hala devam ediyor. 1986 tarihinde İnönü-Gürsel cuntasının yaptırdığı bir araştırmaya göre, Türkiye’de nüfusun %25’i Alevi. Kapatılan türbelerin arasında Mevlâna ve Hacı Bektaş türbeleri de var. Atatürk’ün çıkardığı 677 sayılı yasaya göre bu türbeler hala kapalı.
Cumhuriyet tarihinde hiçbir zaman bir Alevi; General, Emniyet Müdürü, Vali ya da Büyükelçi olamadı. İnönü-Gürsel cuntasının oluşturduğu ve iş adamı yaptığı, 11 bin üyeli TÜSİAD içerisinde bir tek Alevi yoktur. Anadolulu Aleviler, Atatürk’ün Cumhuriyetinde, Anadolu kaplanı olamazlar. Aleviler günümüzde de, hala Alevi oldukları için güvenlik soruşturmasına takılıp, devlet kapısında çalışamazlar.
1937-38 yıllarında Seyit Rıza’nın şahsında CHP’nin Alevilere karşı başlattığı katliam, Erzincan, Sivas, Maraş, Antep, Malatya ve Elazığ’da devam edecekti. Atatürk’ün yakın arkadaşı ve dostu Hitler’in ikinci Dünya Savaşını başlatması ile katliam durdu. Çünkü ikinci Dünya Savaşında İnönü, Alman ordusunun, etini, ekmeğini, tütününü, şekerini ve giyeceğini temin etme görevini üstlenmişti. Harbiye’de İnönü’nün sınıf arkadaşı olan, Kudüs Müftüsü Hacı Emin El Hüseyni’nin oluşturduğu Müslüman SS birlikleri de İnönü’nün tavsiyesi ile oluştu.
1978 CHP iktidarı döneminde, Maraş, Malatya, Erzincan, Sivas, Çorum gibi Alevilerin yoğunlukta yaşadığı şehirlerde Aleviler, Devletin destekli Ülkücü ve Akıncıların saldırısına uğradılar. Alevlerin sahip oldukları iş yerleri talan edildi, yakıldı ve yüzlerce Alevi öldürüldü. 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas Madımak olayı, MİT müsteşarı Sönmez Köksal’ın, Başbakan Vekili Erdal İnönü’yü haberdar etmesine rağmen, hiçbir tedbir alınmamıştır. Bu da CHP’nin başka bir Alevi projesi.
Zavallı Aleviler yüz yıldır, zehirli yılana sarılır gibi, CHP’ye sarılmış, düşürüldükleri kuyudan kurtulmaya çalışıyorlar. Sorulduğunda her Alevi, yukarda bazılarını açıklamaya çalıştığım sorunlarını, bütün teferruatı ile anlatır, ancak sonunda çaresizliğini de ekleyerek; ‘karşımızda NATO’nun ikinci büyük ordusu var, biz ne yapabiliriz; der. Ancak ben yine de Alevileri anlayamıyorum.
Atatürkçülerin gururla anlattıkları, İstiklal Mahkemeleri hukukçulardan oluşmadığı gibi bu mahkemenin verdiği kararların temyiz hakkı da yoktu. Buna rağmen bu mahkeme CHP’nin en büyük gururudur. On binlerce Kürt bu mahkemelerde yargılandı ve hemen infaz edildi. Görüldüğü gibi CHP çok kirli bir biçimde bu işe başladı ve hala bu kir içerisinde debelenmekte.
13 Şubat 1925’de Şeyh Said katliamı başlıyor. 4 Mart 1925’te Başvekil Fethi Bey istifa edip, yerine İsmet Paşa getiriliyor. İsmet Paşa; “Gayet mahremdir” ibaresiyle, Şark Islahat Planını hazırlıyor ve Atatürk de bu planı imzalıyor. Şark Islahat Planı, Kürtler için CHP’nin inkâr ve imha planıdır. Bununla birlikte bütün Kürt illerindeki resmi binalara; “burada Türkçeden başka dil konuşmak yasaktır” levhaları asılıyor. BM belgelerine göre; “her türlü aracı kullanarak, bir toplumu yok etmek, soykırımdır” deniliyor. Evet CHP’nin yaptıklarını, nasıl anlıyorsanız, karar sizin.
35 yıldan beri, Şam’da oturan APO gerekçe gösterilerek, korucu olmayı kabul etmeyen binlerce Kürt köyü, Türk Ordusu tarafından yakılıp yıkıldı. Sadece canını kurtaran milyonlarca Kürt bulunduğu yeri terk etti. Yıkılan köylerde, Diyanetin envanterine kayıtlı binlerce Cami yıkıldı. Yıkılan Camilerin minareleri, uzanmış yerlerde yatıyor.
Müslüman Kürtlerin tamamı Şafi-i mezhebindendir. CHP’nin koyduğu yasaklardan dolayı 20 Milyon Şafi-i’nin yaşadığı Türkiye’de hiçbir Şafi-i Camisi ya da din adamı olmadı ve olamaz. Doğan çocuklara, tabiiyeti Türk, dini İslam, mezhebi Hanefi yazılan kimlik cüzdanları verildi. CHP’ye göre Türkiye’de Hanefilerden başka Müslüman yoktur.
Eylül 2015 tarihinde başta Diyarbakır/ Sur olmak üzere, birçok Kürt ilinde sokağa çıkama yasağı ilan edil, arkasında ‘teröristler barikat ve hendekler kazdı’ gerekçesi ile polis ve asker saldırıya geçti. Fakat devlet çok güzel ama acemice bir plan yapmıştı. Önce buralardaki memurlarına süresiz izin verdi, Kürtler için sokağa çıkma yasağı uyguladı ve arkasında saldırıya geçti. Peki teröristler buralarda hendek kazıp barikat oluştururken, devlet neredeydi. Devletin bu planından Selahattin Demirtaş da dahil bütün Genel Başkanların haberi vardı.
Saldırılar sırasında yüzlerce kadın ve çocuk öldürülürken, yüzlercesi de yıkılan enkazın altında can verdi. Varto ve Cizre’de tecavüze uğramış iki Kürt kadının, çırılçıplak bedenleri, askerler tarafından İnternette sergilendi. Dünyada her şey oldu ama böylesi bir rezalet, hiçbir ülkede yaşanmadı.
CHP Genel Başkanı Kılıçtaroğlu’nun girişimleri sonucu, şu anda hapishanede olan, HDP eski Genel Başkanı Selahattin Demirtaş 31 Mart seçimlerinde Kürt Milletinden CHP’ye oy vermelerini istedı. Böylesi bir rezaleti de dünyada hiçbir Genel Başkan yapmamıştır.
1930 CHP’li Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt; “Burası Türklerin vatanıdır. Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır o da köle ve hizmetçi olmaktır.”
31 Ağustos 1930 CHP’li Başvekil İsmet Paşa’ “Bu ülkede sadece Türk olanlar ırksal haklar talep etme hakkına sahiptir. Başka hiç kimsenin böyle bir hakkı yoktur.”
CHP’ye oy isteyen Demirtaş beyin, CHP ülkesinde haklarını hatırlatmak isterim.
Aleviler ve Kürtler, Demirtaş’ın sahip olduğu bütün haklara, sizde sahipsiniz.
APO üç yılını nerede doldurdu. APO’nun nerede olduğu bilinmiyor. Bir mahkûmun suçu ne olursa olsun, cezası kesinleştikten sonra, bir savcının denetimi altında, birinci derecede akrabaları ve avukatları ile görüşme hakkı vardır. Eğer bu savcı görevini yapmıyorsa, avukatların o savcı hakkında dava açma hakları vardır. Bu oyuna son verilmelidir.
Nisan 2019
İbrahim Aksoy