7 Aralık tarihinde ABD Başkan’ı Trump Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak kabul edilen yasayı imzaladı ve bütün dünyaya da gösterdi. Kudüs zaten 1967 yılından beri İsrail’in başkentidir. Devlet işlerinin önemli bir kesimi burada yürütülür. Nereyi başkent kabul edeceğini İsrail halkı bilir, kimsenin buna karışma hakkı yoktur. Kabul etmeyen, Elçiliğini Kudüs’e taşımaz alır evine getirir.
Pek yakında Almanya başkentini Bonn’dan Berlin’e taşıdı, hatta hala bazı devlet işlerini Bonn’da yürütüyor. Buna hiç kimse itiraz etmedi, çünkü itiraz etme hakkı yoktur. Kazakistan başkentini Astana’ya taşıdı buna da itiraz eden çıkmadı. Eski Osmanlı vilayetlerinde şimdi en az 20 tanesi başkent, Ankara da bunlardan biri. İsrailoğulları neden başkentini kendisi belirlemesin?
Kudüs; takriben 5000 yıl önce İsrailoğulları tarafından kurulmuş bir şehir. Kudüs dünyada en çok saldırıya ve işgale uğrayan şehirlerin başında gelir. Mısırlılar, Babiller, Romalılar, Müslümanlar, Kürdler ve Osmanlılar Kudüs’ü işgal etmişler ve yıllarca bunların işgalinde kalmış.
Kudüs; MÖ 937’de Yehuda Krallığının başkenti oldu. MÖ 962’de Davut, İsrail’in Kralı olur. Davut’un tek amacı İsrail ile Yehuda’yı birleştirmek ve Kudüs’ü Birleşik İsrail Krallığının başkenti ilan etmek ve bunu da başardı. Kral Davut’un oğlu, Kral Süleyman ilk tapınağını (Mesçidi Aksa) şehirin içinde kurdu. Kur’an’da Davut nebi (Peygamber) olarak zikredilir.
MÖ 587 tarihinde Babil Kralı II Nabukadnezar Kudüs’e saldırdı ve büyük bir katliam yaptı. Sağ kalanları esir aldı götürdü ve yıllarca köle olarak çalıştırdı. Mısırlılar; gemi yapımında kullanılan Ürdün Çamı kerestesi için defalerca Kudüs’e saldırdı ve katliamları yaptı. Sağ yakaladıklarını esir alıp götürdüler. Bir seferinde esirler arasında, Harunreşit’in küçük kardeşi Musa (Hz Musa) da vardı. Musa büyüdükten sonra sağ kalan köleler, genç Musa’ya teslim edildi, İsrail’e gönderildi. Esirler Tur dağından geçerken Musa’ya vahi geldi ve peygamber olduğunu söyledi.
Roma Kralı Pitatus büyük bir ordu ile Kudüs’e saldırdı ve İsa’yı çarmıha gerdi. MS 132 yılında Romalılar Kudüs’e saldırdılar. Roma Kralı Hadrianus askerlerine ben Kudüs’de canlı fare bile istemiyorum, emrini verdi. Kudüs ve çevresi tarihinin en ağır katiamını yaşadı. Bu katliamda Yahudiler 580 bin kayıp verdiler ve Kudüs’e giriş Yahudilere yasaklandı. Bu katliamda canını kurtaranlar, Kürdistan’a kaçtılar. Şu anda yaşayan Kürd Yahudiler, Roma Kralı Hadrianus’un katliamından kurtulanların torunları.
12. yy da Kudüs defalarca Haçlıların saldırılarına, işgallerine ve katliamlarına maruz kaldı. Selahaddin Eyübi (Kürd Selahaddin) 1187 yılında Kudüs’ü Haçlıların işgalinden kurtardı. 1516 tarihinde Yavuz Sultan Selim, Mısır seferi sırasında Kudüs’ü işgal etti. Kudüs 1516’dan 9 Aralık 1917 tarihine kadar, 400 yıl Osmanlıların işgalinde kaldı.
Osmanlılar sürekli acımasız bir aileyi Kudüs’e Müftü yapıyordu. Bunlar da Osmanlıların desteği ile Yahudileri Kudüs’den çıkarıyor, Arapları yerleştiriyordu. Aynı aileden gelen Kudüs Müftüsü Hacı Emin el Hüseyni Adolf Hitler ile birleşti, Osmanlıların Avrupada bıraktığı müslmanlardan bir milis güç oluşturdu ve Yahudilere karşı katliam yapmaya başladı. Müfti Hacı Emin el Hüseyni 1974 yılında öldüğünde, Yahudiler Kudüs’e gömülmesine müsade etmediler.
Rivayete göre Hz Muhammet, bir gece Zerdüşt Peygamberin kanatlı beyaz atı Burak’a (Bir Hak) biniyor Kudüse geliyor. Burada Mescid-i Aksa’nın üzerindeki, Hz Musa’nın kullandığı nurdan merdivene tırmanıyor, Mirac’a çıkıyor. Burada Allah ile görüşüp geliyor. Ayrıca İslamın Medine yıllarında, Mescid-i Aksa’ya döner namaz kılarlardı. Müslümanlar Mekke’ye döndükten sonra, Mescid-i Haram’ı kıble olarak kabul ettiler. O günden beri de müslümanların kıblesi Mescid-i Haram’dır. Müslümanlar kısa bir süre Mescid-i Aksa’yı emaneten, kıble olarak kullandıkları için kutsuyorlar ama sahiplenmek için insanın oturup biraz düşünmesi gerekiyor.
5000 yıllık bir şehir olan Kudüs’ü birkaç satır başı ile tarif etmeye çalıştım.
Kudüs’ün asıl sahibi kimdir?
İnsanlar, eğer varsa, elini vicdanına koyup konuşsunlar. Şehirin kurucusu Yahudiler, binlerce yıldan beri yaşadıkları katliamlar nedeni ile bütün dünyaya dağıldılar. En son İkinci Dünya savaşında Adolf Hitler ve Kudüs Müftüsü Hacı Emin el Hüseyni’nin birlikte uyguladığı katliamdan sonra devletleşebildiler. Bunlar özellikle devletleşmek isteyen Kürdlere, örnek olmalıdır.
İsrail devlet olduğunda ilk kabul eden ülkelerden biri de Türkiye’dir. 60 yıllık başkent Kudüs’e en çok itiraz eden de Türkiye. Her ne kadar Türkiye Kudüs için bağırıyor görünse de aslında Kudüs’ü yaşadıkları siyasi sıkıntılara örtü yapmaya ve unutturmaya çalışıyor.
Buna bir de yeni Lozan tartışmaları eklendi ama nafile.
Erdoğan’ın Atina’da yeni Lozan için anlattıklarına göre, Karadeniz Portus Rumları, hala Hiristiyanlığını koruyor, kendi dillerinde eğitim görüyor, Artvin İstanbul arasında gelir farkı yoktur. Bütün kiliseler açık ve papazların maaşını da devlet ödüyor.
Kürtdler kendi ana dilinde eğitim görüyor, Şafii Camileri açık ve imamların maaşını devlet ödüyor. Hakkari, Ağrı, İzmir ve Bursa arasında gelir farkı yoktur. Aleviler kendi Cemhanelerinde ibadetini yaparlar ve dedelerin de maaşını devlet öder. Müftüler ve Pirler seçimle gelir.
Eğer bir devlet adamının dilinin söylediğini kulağı duymuyorsa, konuşmasa daha iyi olur.
ABD ve bölgedeki 62 müttefik devlet, Kerkük’te kibridi çaktılar, Kudüs’de ateşin altını üflüyorlar. Bu da gösteriyorki önümüzdeki süreçte, bölgede alevler büyüyecek. Yaşanan iki olay safları belirledi. Türkiye, Kerkük olayında beklediklerini bulamadı. Kudüs meselesinde de beklediklerini bulamayacak. Çünkü yanlış saflarda yer alıyor.
Kudüs ile birlikte, Türkiye’nin de çağrıları ile İslami örgütler hareketlenecek. Kudüs muhaliflerinin hedefi İsrail olacak ve İsrail de kendisini savunan pozisyonuna geçecek. Böylece de İsrail yaptıklarında haklı duruma gelecek. Bölgedeki müttefik güçlerle birleşecek ve bölgesel savaş hızlanacak.
İran’ın desteklediği İslami örgütler ve diğerleri hareketlenecek ve saldırılar başlayacak. Bu örgütlerle birlikte, İran da saldırıların hedefi olacak. Türkiye zaten yerini belirledi, sonuçlarına katmak zorundadır.
Kudüs, Atina ve yeni Lozan, Türkiye’nin açıklarını kapatmaya yetmeyecek. Yakın gelecekte Türkiye daha can yakıcı sorunlarla karşılaşırsa kimse şaşırmasın. Her ne kadar Kudüs meselesinde dört parti mecliste bir cübe giyip tek vucut görünmeye çalıştılarsa da dört kişi bir cübeye sığmaz o da yakında patlar. İç çelişkiler kızılanarak devam edecek.
1991 Martında Saddam canavarında kaçan Kürdler, Türkiye sınırlarına girerken ben oradaydım. Yüzbinlerce insan sulu sepken kar yağışının altında. Şırnak da temin ettiğimiz naylonları getirdik, önce kadın, çocuk ve yaşlıları kardan korumaya çalıştık. Ben, orada bir naylonun altında ölen bebeğine ağlayan annenin sesini ve biraz ilerde yeni doğan bebeğin sesini aynı anda duydum. Bu insanların arkasında, Saddam’ın Cumhuriyet ordusu ve Arafat’ın Kurtuluş ordusu vardı. O manzarayı gören bir insan olarak, Filistinliler için üzülmeye, benim vicdanım bana müsade etmiyor.
Türkiye mevcut sorunlarını, Kudüs ve yeni Lozan gibi ince örtülerle kapatamaz.
9 Aralık 1917 İngiliz General Allenby, Yafa kapısından yürüyerek Kudüs’e girdiğinin 100’cü yılı.
İsrail’in başkenti kimseyi ilgilendirmez ama Kürd Milletini hiç ilgilendirmez.
Ekim 2017
İbrahim Aksoy