Yaşam kavgaysa
Ve yürek işiyse kavga
Ateşse yürek
Karıştı yıldızlara Mam Celal, hakkını vererek…
Daha çocukken bağladı beline kefenini, Şûtik denen, yurtseverlik duyguları henüz depreştiğinde. Bir ömür ayırmadı yanından, yere düştüğünde sarsınlar diye.
Şûtik’li bir yaşamın öyküsüdür Mam Celal. Dolu dolu, her anı kavga içinde geçen koca bir yaşam. Kavgayla geçti seksen dört yılın yetmişi, 1933 yılında Kelkan’da başlayan. Okulda, üniversitede, dağda, başkentlerinde dünyanın ve sarayında Bağdat’ın.
Salt kavga adamı değildir Mam Celal, aynı zamanda Ortadoğu ülkelerinde hüküm sürenlerin tümüyle görüşebilen büyük bir diplomat ve denge adamıdır da Mam Celal. Kah Riad’da Sunni Suud Şehylerinin, kah Tahran’da Şii Mollaların yanında kahve yudumlarken görürüz Mam Celal‘i. Kimi zaman Washington, kimi zamansa Berlin, Moskova ve Paris’te dünyaya yön veren aktörlerledir Mam Celal.
Mam Celal 3 Ekim 2017 tarihinde yolunun sıkça düştüğü Berlin’de yumdu gözlerini yaşama. 2012 yılının Aralık ayında geçirmeseydi o lanet beyin kanamasını, beş yıl daha hizmet edecekti özgürlüğü için kefen giydiği halkına. Olmadı ve koca beş yıl kayıplar hanesine yazıldı Kürt halkının.
Bir kasırga savuruyor Ortadoğu’yu baştan başa. Kürdistan, Irak ve Suriye ise yangın yeri. Hastalanmasaydı Mam Celal, olur muydu Irak bu durumda? Böylesine siyasal bir dağınıklık içinde olur muydu Güney Kürdistan? Sökün etmeseydi beş yıl önce kan beynine, Kürt siyasetinin birliği için neler yapabilirdi Rojava’da?
Yanıtını bilmiyoruz bu zor ve can yakan soruların. Bildiğimiz, çekinmezdi hiç bir bedelden, kazanımların korunması ve geliştirilmesi için. Taraflar arasında mekik dokur, empati geliştirir, uzlaşmak için bir yol bulmaya çalışırdı, döne döne.
Kavga ve yaşam
Daha bıyığı terlememişken, atılır kavgaya ondördünde Mam Celal, saflarında Kürdistan Öğrenciler Birliği‘nin. Ayak bastığında üniversiteye Bağdat’ta, Kürdistan Demokrat Partisi Merkez Komite üyesidir artık. Tek yönlü bir bilet alarak saf belirler Kürt halkının özgürlük yolunda. Dönüşü olmayan bir yola koyulur genç yaşlarda. Silah kuşanır, halkını ezen, boyunduruk altında tutan devlete karşı ve adar kendini onlarca yıl dağ başlarında peşmerge bir yaşama.
KDP Genel Başkanı Mustafa Barzani, Mahabat başkentli Kürdistan Cumhuriyeti yıkıldıktan sonra yanına aldığı beşyüz peşmergeyle tutar yolunu Sovyetlerin. Daha sonra Mam Celal’in kayınpederi olacak Kürt aydını İbrahim Ehmed, Genel Sekreteridir KDP’nin. İçerde örülmesi gerekir, mücadele ve kavganın. Yük ağır, sorumluluk büyüktür. Az sayıdaki KDP kadrosu, içindedir hummalı bir çalışmanın. Legal yayınlar yasaklandığından parti organları Xebat ve Kurdistan’ın çıkarılması gerekir, illegal olarak. Bir yanda daha genç yaşta omuzladığı Merkez Komite üyeliği, diğer yanda Kürt Öğrenci Hareketi ve parti yayın organları alır zamanını, epeyce. Ve şekillenir Mam Celal mücadelenin ağır koşullarında.
Döndüğünde Mustafa Barzani Sovyetlerden 1958‘de, çıkar parti legale. Devlet törenleriyle karşılanır Barzani Kahire ve Bağdad’ta. Kürt desteğine ihtiyacı vardır Bağdat’taki yeni sakinlerin. Pazarlıklar sürer, hükmü olmayan vaadler uçuşur dört bir yanda. Bir yanda legal çalışma, diğer yanda işler ters döndüğünde sığınacakları dağları ve o dağlarda canlarını vermeye hazır peşmergeler hazırlanır harıl harıl.
Tutulmayınca vaadler ve verilen sözler, başlar 1961 Eylül ayaklanması. Artık dağlardır mekanı Mam Celal’in. Güney Kürdistan Kürt Hareketi’nin en seçkin liderleri birliktedir silahlı mücadele saflarında, kol-kola, yan-yana, can-cana; Mustafa Barzani, İbrahim Ehmed, Dr. Mahmud Osman, Sami Abdulrahman, Mam Celal ve diğerleri.
Yayılır silahlı direniş tüm yurt sathına, Ranya’dan Zaxo’ya, Kerkük’ten Amediye’ye, Soran‘dan Barzan‘a. 1960’lı yıllar ulusal kurtuluş mücadelelerinin yaygınlaştığı yıllardır da. İlerici, sola açık, Sovyetler ve Çin’le ilişkili bir rüzgardır bu, ezilen ve özgürlük için mücadeleye koyulan tüm ulusları etkisi altına alan.
Fazla sürmez, uğrar sonunda bu rüzgar, Kürdistan’a da. Gelindiğinde 1960’lı yılların ortalarına, yoğunlaşır tartışma KDP saflarında da, yol ve yönteme, uluslararası bağlaşıklara ilişkin. Mustafa Barzani’nin temsil ettiği muhafazakar ve tutucu kesimle görece daha ilerici bir tutum benimseyen İbrahim Ehmed arasındadır tartışma. Sol yakada yer alır Mam Celal, bu tartışmada. 1964 yılında olağanüstü kongre toplayan Barzani, İbrahim Ehmed ve Mam Celal’i dışlar Politbüro ve Merkez Komite’den. Ve böylelikle de yeni bir dönem başlar Kürtler arası ilişkilerde, inişli çıkışlı, can sıkıcı ve can yakıcı.
Gırla uçuşur cahşlık ve ihanet suçlaması, Güney’in sınırlarını da aşan. Onarılması zor bir husumet, tedavisi güç bir yara açılır Kürt özgürlük saflarında, kimi zaman yatışan, kimi zaman alevlenen ve binlerce insanın yaşamına mal olan ve onlarca yıl süren.
PUK- Yekitî Niştimanî Kurdistan
Tutmadılar Kürtler silaha olan tutku ve sevdalarından, dağ yollarını. Başka bir seçenek bırakılmadığından, kuşandılar silah, sığındılar dağların soğuk kovuklarına. Temel şiarları ise o yakada “Irak’a Demokrasi, Kürdistan’a Otonomi” idi yıllarca. Yüzbinlerce insan can verdi, bu amaç için Güney Kürdistan’da. Ve 11 Mart 1970 tarihinde oturularak masaya, Kürdistan coğrafyasının bir bölümünü kapsayan otonomi imzalandı, nihayetinde. Sonradan belirlenecekti bu sözleşme gereği, Kerkük ve diğer bazı yerleşim birimlerinin statüsü. Dolduğunda dört yıllık zaman dilimi, tutmak zorunda kaldı Kürtler yeniden dağ yollarını. Bir yıl sürdü bu yeni çatışma dönemi ve yirmibin insan yaşamını yitirdi bir yıllık zaman zarfında.
Sırtını Sovyetlere dayayan Baas Partisi Kürt özgürlük mücadelesinin kırmak için belini, peşkeş çekti Kürt suları Dicle ve Fırat’ın birbirine karıştığı Şat-ül Arabı Iran Şahı’na, 6 Mart 1975 tarihinde. Adına Cezayir Anlaşması dendi, koordinatörlüğünü Amerikan Dışişleri Bakanı Henry Kisinger’in yaptığı. ABD ve İran’dan aldığı desteği kesilen, Hinterland’ından olan Mustafa Barzani, milyonlarca insanın sorumluluğunu da düşünerek geri adım atmak zorunda kaldı, el neçar.
Üç ay sonra irili ufaklı birçok Kürt örgütünü bir çatı altında toplayan Mam Celal Yekitî Niştimanî Kurdistan’ı – Kürdistan Yurtsever Birliği’ni (YNK) kurdu 1 Haziran 1975’te Şam’da. Bir cephe örgütü, bir partiler kualisyonuydu kurduğu Mam Celal’in, içinde farklı renk ve seslerin bulunduğu. Ve silahlı mücadeleye devam kararı verdi YNK, kuruluşla birlikte. Bu adımdan bir yıl sonra KDP, Geçici Komite ile reorganizasyona gidip Kürdistan’a dönme ve silahlı mücadeleye kaldığı yerden devam kararı alır, yeniden.
Kürtler arası çatışma ve husumet ne yazık ki son bulmaz. Hatta giderek alevlenir YNK’nin kuruluşu ile birlikte. Çatışma sınırları da aşarak Yüksekova’ya varır. YNK’li Ali Eskeri öncülüğündeki büyük bir YNK peşmerge birliği imha edilir, Mayıs 1978’de Yüksekova’da KDP tarafından pusuya düşürülerek. Devam eder Kürtlerin birakujî diye adlandırdıkları Kürtler arası düşmanlık, 1998 yılına kadar binlerce peşmergenin canına mal olarak.
Bereyê Kurdistan – Kürdistan Cephesi
1980 ile 1988 yılları Irak’la İran arasında milyonlarca insanın yaşamına mal olan bir savaşla geçer. Cezayir Anlaşması ile Irak’ın İran’a verdiği Şat-ül Arap’ın geri alınmak istenmesidir, savaş nedeni. İran’a sığınmış olan Kürt partileri, aktif yer alırlar Irak’a karşı savaşta. Sürer savaş ağırlıkla Kürdistan’da. Yerlebir edilir, her iki yakası Kürdistan’ın. Mayınlanmamış tek bir sınır şeridi kalmaz, sekiz yıl içinde.
Dişlerini biler Saddam, Kürtlere karşı. Ve başlatır Şubat 1988’de Kürdistan’a yönelik Enfal Operasyonları‘nı. Kürtlerin canı da, malı da ganimet sayılır artık. Son bulur yaşam, Mart’ın ortalarına gelindiğinde Halepçe’de kimyasal gazlarla. Katledilir beşbin insan birkaç dakikada gazlarla, sakat kalır onbin insan yaşamları boyunca ve uğrar solunum yolları dumura.
Gösterdiğinde takvim yaprakları 2 Mayıs 1988 gününü, kurar Kürt örgütleri İran’ın da aracılığıyla Bereyê Kurdistan – Kürdistan Cephesi’ni. Ortak amaçlar uğruna güçlerini biraraya getirme kararı alır KDP, YNK, Partiya Gel, Partiya Komunist, Partiya Sosyalist (PSK ve Pasok).
Bir dönüm noktasıdır Bereyê Kurdistan’ın kuruluşu, bir kilometer taşı, tarihe yaldızlı harflerle geçen hayırlı ve kutsal bir oluşum. Bereyê Kurdistan’ın kuruluşu Kürtler arası ilişkilerde yeni bir dönem başlatır ve önemli ve tarihi bir rol oynar, Kürdistan’ın bugünkü konuma gelmesinde.
Körfez savaşı ve Raperîn
Saddam rahat durmaz, uzatır elini güney komşusu Kuveyt’e, 1990 yazında. Batı ve Birleşmiş Milletler girer devreye, takmaz Saddam hiç birini. İran’la savaşta yüzlerce milyar doları baruta ve kana harcamış, bunun bedelini ister Arap devletlerinden. Kesilir fatura Kuveyt’e, petro-dolar zengini.
Ve başlar adına Çöl Fırtınası denen operasyon, Ocak ortasında 1991’in. Fazla sürmez, Şubat sonunda peşkir atmak zorunda kalır Saddam. Fazla ileri gitmez Baba George Bush, istemez tahtının yerlebir olmasını Saddam’ın.
Sıra Kürtlere gelmiştir ku kez. Fitili ateşler Ranya büyük başkaldırının ve özgür Kürdistan‘a giden yolun. Stokholm’de bir Kürdistan Konferansı’ndadır Mam Celal, başladığında Raperîn. Haberi ilk alan odur. Sarılır teker teker her birimize.
Yetişmek için govende
Uçar Mam Celal
Uçan, uçak değildir
Mam Celal’dir uçağı da uçuran
Kuşanıp silahını
Bağlayıp rextini
Dolayıp Şûtiğini beline
Olmaktır halkla iç içe
O kutlu günde
Sonra Suleymaniye ve diğer kentler. Kürdistan toprağının büyük bir kısmı kurtarılmış, bayram havasındadır halk, bir yanda Newroz, diğer yanda Özgür Kürdistan. Fazla sürmez çoşkulu bu günler. Saddam eldeki güçlerin tümünü salar Kürt halkının üstüne, Mart sonu geldiğinde. Gazı ve kimyasalı yaşayan halk, can havlindedir. Milyonlarca insan atmak için kendini diğer yakaya, soğuğa, yağmur ve rüzgara rağmen, vurur dağlara kendini, aç ve susuz. Kırılır onbinlerce insan dağ yamaçlarında.
Yoldadır Mam Celal de. Çalar kapısını “yeğenimiz” dediği Turgut Özal’in, Paris ve Washington’un. Uçuşa yasak bölge ilan edilir ortalarında Nisan‘ın. Geriye dönüş yolu açılır yavaş yavaş. Mülteci ve göçmendir Kürt halkı yaşadığı topraklarda. Kürdistan yerlebir edilmiş, beşbin köy yakılıp yıkılmış, kentler ve kasabalar yağmalanmış, yaklaşık çeyrek milyon insan hunharca katledilmiştir, üç yıllık zaman diliminde.
İş başındadır Kürdistan Cephesi. Koyulur güvenliğin sağlanması, yaşamın yeniden şekillenmesi için hummalı bir çalışmaya. Başdiplomatı ise Bereyê Kurdistan’ın, Celal Talabani’dir, Avrupa, Amerika ve Arap yarımadasını tarayan.
İlk seçimler ve fifty fifty dönemi
Karar verir Bereyê Kurdistan, Kürdistan Parlamentosu seçimleri için. Tarih 19 Mayıs 1992’dir. Özgür bir yarış içindedir tüm partiler, Kürdistan‘sa renga renk. Belirlenir yüzde yedi baraj olarak. Çıkar iki parti sandıktan. Mevzilenir KDP ve YNK permergeleri, sonuca itiraz olduğundan. Girer devreye Amerika ve anlaşır taraflar fifty fifty’de.
Keşke belirlenmeseydi baraj yüzde yedi olarak. İkili bir parlamentodansa dört-beş partili bir parlamento engellerdi belki, yeni sorunları. Ve dağıtılmasaydı keşke Bereyê Kurdistan, kalsaydı bir istişare ve denetim mekanizması olarak.
Haziran başında biraraya gelir parlamento, ilan edilir 4 Ekim’de Federe Kürdistan. Bir gün sonra ise başlar yeniden kardeş kavgası, bir yanda KDP-YNK, diğer yanda PKK. Yüzlerce yurtsever gerilla ve peşmerge can verir, adına birakujî denen iç savaşta.
Fazla sürmez fifty-fifty dönemi. 1994’ün Mayıs ayına gelindiğinde çatışmaya başlar ortaklar yeniden. 1998 yılına kadar sürecek KDP-YNK birakujî çatışmalarında can verir binlerce peşmerge, her iki taraftan. Washington’da biraraya gelen Celal Talabani ve Mesud Barzani vararak anlaşmaya 17 Eylül 1998’de, sonlandırırlar birakujiyi. Yaşanmaz o günden sonra birakujî Kürtler arasında. Yemin ederler yaşanmaması için yeni birakujîlerin, oldukça geç olsa da.
Bir hükmü kalmamıştır artık, Saddam’ın Kürdistan’da. Olur beşiği Kürdistan her renkten Arap muhalefetinin. Tüylenir Arap muhalafeti Kürdistan’da, özgür ortamda. Kolay olmaz yüzlerce yıl karşı saflarda konumlanmış Şii ve Sunni Arapları biraraya getirmek, onlara ayar verip ortak amaçlar doğrultusunda yönlendirmek. Ama Kürt yönetimi, Mam Celal ve Kak Mesud, her yolu deneyerek başarırlar, zor olanı da.
Mam Celal ve Kuzey yakası
Kırım ve kıyım sürmektedir Kuzey’de. Binlerce yerleşim birimi yerlebir edilmiş, milyonlarca Kürt ana-baba ocağından sürülmüş, onbinlerce insan yaşamını yitirmiş olmasına rağmen, başedemez tüm kirli yöntemleri de kullanan Nato’nun ikinci büyük ordusu, direnenlerle çıplak yürekleriyle. Aracılar girer devreye, yoklanır nabızlar usulca. Ve ilan eder PKK, 1993’ün Mart ortalarında ateşkes. Ardından Kürt partileri biraraya gelir Suriye ve Lübnan’da. Yeni bir dönem başlamıştır, savaş ve çatışmadan dialog ve müzakereye evrilmesi amaçlanan. Başarılı bir diplomasi çalışmasıyla Mam Celal’dir aracı. Özal ve PKK lideri Öcalan’la görüşerek, vesile olur yeni bir dönemin başlamasına.
Türk devletinin karanlık dehlizlerinde, kozmik odalarında hüküm sürenler biçerler faturayı Özal’a. Zehirlenen Özal, göçer bu dünyadan ateşkesten tam bir ay sonra. Kokuyu alanlar “bu işin çözümü silahla olmaz” noktasına gelen ve Özal’a yakınlığıyla bilinen Eşref Bitlis’i parçalayarak havada, mesaj verirler Özal’a Şubat ortalarında. Kararlılık gösterir Özal ve devam eder çıktığı bu yeni yola. Üç önemli olay yaşanır ard arda, üç ay içinde, Şubat, Mart ve Nisan. Tümünün ortak noktası 17’sidir ayın, her ne ‘tesadüfse’!
Bu tesadüfler etkiler Mam Celal’i. Ancak her ihtiyaç düştüğünde, kapısı çalındığında ondan sonra da devam eder TC ile PKK arasında aracı olmaya, barışçı bir yol bulmaya. Kapısını çalanlardan biri de Erdoğan’dır sıkça, devreye girsin diye 2006’dan buyana.
İkinci Körfez savaşı, yeni ve federal Irak
Baba Bush’un yarım bıraktığı işi sonlandırmak için kararlıdır oğul Bush. Hüküm verilmiş, kalemler kırılmıştır artık. Saddam gidecek, saltanatı darmadağın edilecek ve yeni bir dönem başlayacaktır. Öyle de olur. Düğmeye basılır 2003’ün Mart’ında. Nisan geldiğinde Saddam kaçacak delik arar kendine. Ve sığınmak zorunda kaldığı inde, kıstırılarak son verilir sultasına.
Hararetli tartışmalar başlar, Bağdad ve Hewlêr’de. Hazırlıklıdır Kürtler. Birlikte yaşamın birçok seçeneği defalarca gözden geçirilmiş, anayasal bir taslak hazırlanarak, kesilmiştir önü oldu-bittilerin. Köklüdür Şiilerle Sunnilerin düşmanlığı, geçmişi yüzyıllara dayanan. Nufüs oranlarını masaya süren Şiiler, yolunu tıkamaya, etkilerini azaltmaya çalışır Sunnilerin. Kürtlere düşer düşman kardeşleri biraraya getirmek. Aylarca süren tartışmalar sonucu bir formülde uzlaşıya varır taraflar: Yeni Irak, federal, seküler ve çoğulcu bir yapıya sahip olacak, Kürtçe ikinci resmi dil olarak tanınacak, etnik ve dini azınlıkların hakları korunacak.
Kürtlerin imzasını taşır Irak’ın yeni anayasası, başta da Mam Celal Talabani’nin. 6 Nisan 2006’da Federal Irak Cumhuriyeti’nin başkanı seçilir, Mam Celal. Silah arkadaşı ve eşi peşmerge Hero Xan First Lady’dir başkanlık sarayında. Şiilere düşer Başbakanlık, Sunnilerse Parlamento başkanlığıyla yetinmek zorunda kalırlar, varılan uzlaşı sonucu. Kürdistan’a bütçeden yüzde onyedilik pay ayrılacak, Kerkük dahil tartışmalı Kürt bölgelerinde halk oylamasıyla halkın iradesi belirlenecek ve herkes buna saygı gösterecek.
Zor bir iş yüklenmiştir Mam Celal. Birikimi, deney ve tecrübesi, kıvrak zekası ve yaratıcı uslübuyla farklı tellerden çalan taraflara orkestra şefliği yapar, sağlamaya çalışır ortak bir uyumun oluşmasını, ustaca. Bu başarılarından ötürü 2010 yılında ikinci kez seçilir Mam Celal, Cumhurbaşkanlığı koltuğuna.
İki yıl sonra, Aralık 2012’de geçirdiği beyin kanamasından sonra farklı tellerden çalmaya başlar orkestra, ne uyum, ne de makam kalmıştır geriye. Züccaciye dükkanına giren fil misali, dağıtır Maliki ortalığı. Sunniler dışlanır, Kürtlere diş gösterilir. Ve Irak dağılmanın eşiğine gelip dayanır.
Kürdistan’da referandum ve KDP ile PKK’ye düşen tarihi misyon
Anayasaca belirlenen hükümlere bağlı kalınmadığından, referanduma gitmek zorunda kalır Kürtler. Halkın yüzde 92’sinin tercihi bağımsızlıktan yana olur, 25 Eylül tarihinde. Ve yeni bir dönem başlar hem Kürt ve hem de Irak tarihinde.
İyi değil Kürtler arası ilişkiler ve Mam Celal’se yok artık. Kürdistan’sa baştan başa çakal sürüleriyle çevrili. Arşa çıkıyor ulumaları, akıttıkları salyalarsa cabası. Üç önemli ve başat örgütü var Kürtlerin. Biri ve halk desteği bakımından en büyüğü PKK, diğerleri ise KDP ile YNK, çeyrek asırdır, doğru yanlış, yön veriyorlar Güney Kürtlerinin geleceğine.
Hangi parçada olursa olsun, Kürt sorununu ilgilendiren konularda bu üç partinin uyumu ise belirleyici. Görüyoruz bunu uzun zamandır Güney’de. Kürtler önemli bir güç Rojava’da, direngen ve örgütlü. Komşuların niyetiyse belli, tartışmak ise fuzuli. Dünya’nın irilerinin ajandalarında ise ne var, bilmiyoruz henüz. Savaşan, çakal sürülerini söküp atan ve yaşamlarını verense yine Kürtler.
1975 yenilgisi, 1991’de orta yerde bırakılan söz ve vaadlerse aklımızda. Tartışılması gereken soru şu: Birlik ve beraberlikte mi, yoksa ayrılık ve husumette mi Kürtlerin çıkarı?
Adımız gibi biliyoruz. Tartışmasız her Kürt birlik ve beraberlik der. Büyüklük ve güçlülük zayıf ve güçsüzün hak ve hukukunu gözetmeyi gerektirir. Bir de empati yapma, kendini karşısındakinin konumuyla gözden geçirme. Taht kurar halkın gönlünde, bu yönde ilk adımı atan bu zor dönemde.
Ulusal Birlik için Öcalan, Barzani ve Talabani’nin 2013 yılında yaptığı ortak çağrı her zamankinden daha güncel. Ayrılık ve farklılıkların bir tarafa bırakılarak kazanımların korunma ve geliştirilmesi, olmalı günün ana gündem maddesi. Ya birlik olup kazanacağız, ya da heba edeceğiz güç ve enerjimizi, uğraşarak birbirimizle. İkinci, ara bir yol ise ne yazık ki yok.
Kürt halkı, büyük bir evladını, mücadele adamını, karizmatik bir lider ve yiğit bir peşmergesini kaybetti. Yanlız kaldı Hero Xan, kek Pavel ve Kubat. Hepimizin başı sağ olsun. Toprağı yumuşak, ruhu şad, yıldızlar arasında, nurlar içinde yatsın.
Özleyeceğiz seni Mam Celal…