„Biz Kürdistan’ı Çok Seviyoruz“ sözünü ABD’li oyuncu Richard Gere söylüyor.
KGB’nin eski komutanı „Bağımsızlık Kürdistan’nın hakkıdır“ diyor.
Amerika’da, Rusya’da, ve Avrupa Birliği’nde hatta bütün Dünya’da, sokakdaki insanlara sorulsa, eminim ezici çoğunluğu Richard Gere ve Rus Komutan gibi cevap verecektir. Tabi ki; Türkiye, İran, Suriye ve Irak hariç.
Kürdler arasında, „siz bu konuda ne düşünüyorsunuz“ diye bir anket yapılsa, Kürd Milleti’nin ezici bir çoğunluğu büyük bir heyecanla „Bağımsız Kürdistan“ diyecektir. Elbetteki karşı çıkan Kürdler de olacaktır ama bunlar da ciddiye alınmamalı. Elbetteki bunlar sahipleriyle kalmayı, tercih edeceklerdir.
100 yıl önce Birinci Sykes – Picot antlaşması petrolun hatırı için Ortadoğu’yu parselledi. Bu parselasyonu yapanlar iki Milleti görmediler, Yahudiler ve Kürdler. Bu bakarkörlüğün cezasını Yahudiler iliklerine kadar yaşadılar. Özellikle İkinci Dünya Savaşı’nda Atatürkün hayranlarından Hitler, Yahudilerin üzerine içindeki kin ve nefretini kustu. 1948 yılında İsrail Devleti’nin kuruluşu ile Yahudiler huzura kavuştu ve bütün dünyada yaşayan Yahudiler itibar görmeye başladılar. Dünya’nın en mazlum milleti, dünya insanlığının onurlu, şerefli ve itibarlı bir bireyi oldular.
Birinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra, Atatürkçülerin Kürd Milleti’ne yaptıkları da aklın ve vicdanın kabul edemiyeceği boyutlarda oldu. 1925’den sonra Atatürkçülerin devreye soktuğu, İstiklal Mahkemeleri, Takri-i Sükün, Şark Islahat Planı ve 1925 Piran’dan 1938 Dersim’e kadar uyguladıkları 13 katliam. Mazlum Kürd Milleti’nin varlığını inkar ederken, Kürd Milletine karşı insanlık dışı uygulamalar yaptılar.
Celal-i isyanları adı ile 300 yıl boyunca Osmanlılar ve 90 yıldan beri de Atatürkçülerin yaptıklarını yazmaya kalksak kağıt kalem yetişmez. Zilan Katliamı’nda asker olan amcamın anlattıkları var.
„Bir gün askerler bir köyü kuşattı, yakaladıkları erkekleri kadınların ve çocukların gözü ününde kurşuna dizdiler. Kadınları ve çocukları büyük bir havşuya doldurdular, erkek bir mandanın sırtına ot bağladılar, mandayı da havşuya koyup kapıyı kapattılar ve mandanın sırtındaki otu yaktılar. O insanların çığlık sesleri hala kulaklarımda çınlıyor“ derdi.
Düşünün bir havşunun içerisi kadın ve çocuk dolu ve bunların arasında sırtında ot yanan bir manda? Bu gün de yapılanlar dünü aratmıyor. Cizre’de, Şırnak’da, Silopi’de, Nüsaybin’de ve Sur’daki insan çığlıkları hala kulaklarda çınlıyor.
Atatürkçüler sadece Kürdlere karşı, zulüm yapmadılar. Anadolu’da yaşayan gayri müslümler de Atatürkçülerin zulmüne uğradı. Tehçir (zorla göçürme) adı altında Ermeni Katliamı, 1934 Trakya Olayları, 1936 Vakıf mallarına el konması, 1941 Amele Taburları, 1942 Aşkale Toplama Kampı, 1955 6-7 Eylül Olayları ve 1964 Sürgünleri. Bunun gibi daha bir çok insanlık dışı olay da gayri müslümlere karşı yapıldı.
100 Yıl sonra İkinci Sykes – Picot devrede, Ortadoğu’yu yeniden parselleme çalışmaları yapılıyor. Elbetteki bu sefer Petrol için değil, Petrolsuz bir Ortadoğu’yu şekillendirmeye çalışıyorlar. 30 – 40 yıl sonra yerin altında petrolu tükenmiş bir ortadoğunun siyasi manzarası nasıl görünür ve ortaya çıkacak kaos. Günümüzde dünya devletleri, daha küçük bir kaosla, bölgeyi şekillendirmeye çalışıyorlar.
İsrail bölgenin kadim ve kalıcı bir devleti olarak, elbetteki gelişmelerin seyircisi olamaz. Bu nedenle İsrail’in rızası olmadan, yeni bir parselasyon yapılamaz. Sıkıntılarını belli etmemeye çalışan, Türkler ve Farslar son derece rahatsız ve İsrail ile çelişiyorlar. Ortadoğu haritasının değişmesine karşılar. Ancak bu değişiklikte yarın onların da menfaati olacağını göremiyorlar.
Hiç kimse ABD ve Rusya’nın başını çektiği dünya devletlerinin, bölgeyi böylece bırakıp, çekilip evlerine gideceklerini düşünmesin. Karar alınmış, işe başlanılmış, en az hata ve zaiatla bu işi bitirmeye çalışıyorlar. Elbetteki onlar da kendi menfaatleri için yapıyorlar ama engel olmak isteyenlerden, daha güçlüler.
Elbetteki bölge şekillenirken, Bağımsız Kürdistan yeni şeklin olmazsa olmazıdır. Kürdler de Yahudiler gibi bölgenin ayakta kalan kadim ve mazlum bir milleti. Yahudiler 1900 yıl devletsiz yaşadılar, Kürdler de 2200 yıldır devletsiz yaşıyorlar. Yahudiler 1948 yılında devletlerine kavuştular, Kürd Milleti de pek yakında, ikinci Sykey – Picot sayesinde bağımsız devletine kavuşacak.
2200 Yıldan beri devlet olamamış ve son 100 yılı da dört devletin işgali altında ve aralarına çekilen mayın tarlalarının arkasında yaşayan Kürd Milleti’nin ortak düşüncede buluşması elbetteki sanıldığı kadar kolay olmayacak, ama olacak. Özellikle Türkiye’de Atatürkçü zihniyetle beyinleri şekillenmiş okumuş Kürdler var, bunların kafalarına emperyelizm takılmış, kasnak boşa dönüyor. ABD ve İsrail düşmanlığı bunlar için solculuktur. Bu zihniyetten Kürd Milletinin hiç bir beklentisi olmasın.
Yukarda da belirttiğim gibi dünya birleşmiş, Kürd Milleti’nin yanında olduğunu söylüyor ama Kürdler hala darmadağın. Siyaseten bu görüntü hoş olmadığı fibi, dostları da tedirgin ediyor. Kürdistan’ın emperyalistleri yoktur, işgalcileri var. Dünya Kürdistan diye bağırıyor, Kürdler ise birbirlerine bağırıyorlar. İşte Kürd Milleti’nin temel sorunu budur. Sebebi de kendisini sol sanan okumuş, Atatürkçü Kürdler dir.
Acaba Ortadoğu’da Osmanlıdan kopmuş ,devlet olmuş, hangi devleti o devletin Ulusal Kurtuluş Gerillaları kurdu? Görülen lüzum üzerine bütün devletleri, „Emperyalistler“ kurmuşlardır. Aynı güçlerin bu gün görülen lüzum üzerine bir Kürdistan’a ihtiyaçları var. Kürd Milleti de görülen lüzum üzerine menfaatleri gereği, bölgedeki güçlerle işbirliği yapmak mecburiyetindedir. Kaldı ki; Kürd Milleti kesintisiz 100 yıldan beri, ulusal kurtuluş mücadelisi veriyor.
Partiler, örgütler ve bireyler kendinizi gözden geçirmenin zamanı gelmiştir.
Acaba Kürd olduğu için, ABD, Rusya veya AB’den zarar gören bir Kürd var mı?
Tam tersine Atatürkçülerden kaçan Kürdlere bu devletler kucak açtı ve yardımcı oldular.
Acaba İsrail, Kürd olduğu için kime kötülük yaptı?
Kürd Milletinin bu ülkelere düşmanlığı, sadece Atatürkçülerin kışkırtması, gelin bu sevdadan vazgeçelim. Kaldıki Kürdlere yardımcı olan bu ülkelerin hiç biri de Müslüman değil ama kucak açtıkları Kürdlerin önemli bir kesimi de Müslüman. Kürd Milletini yok sayan ve zülüm eden bütün devletler de Müslüman. Bütün Müslüman Kürdler, „Müslümanın; Müslümana zulmü haramdır“ sözünü çok iyi biliyorlar. Ayrıca nasıl ki Türkiye’de, ya da İran’da yaşamak Müslüman olmaya engel değilse, Kürdistan’da yaşamak da Müslüman olmaya engel değil.
Humeyni’nin İran’ı ortaya çıktığı günden beri, İslami örgütlerin de ortaya çıktığını görüyoruz. Soğuk Savaş’ın da sona ermesiyle birlikte, Ortadoğu’da muhalifler, Humeynivari ve FETÖvari bir yöntemle örgütlenmeye başladılar. İran rejiminin de bu İslami örgütleri desteklediği için bugün Ortadoğu’da istenmeyen bir devlet. Elbette ki Batılılar da bu durumdan son derece rahatsız.
Görüldüğü kadarıyla İran önümüzdeki sürecin hedefinde. İran dağılıp ulusal ruh öne çıkmadan, Ortadoğu’da sorun olmaya hep devam edecektir. Bu nedenle İran, Yogoslavya gibi bir kaç parçaya bölünecek. Türk aydınları Bayır Bucak Türklerini bırakıp, İran’daki 30 Milyon Azeri için düşünmeye başlasalar, daha iyi bir iş yapmış olurlar.
İkinci Sykes – Picot hareketi böyle düşünüyor, sanıyorum. Kürd bireylerin, örgütlerin ve partilerin de buna göre düşünüp kendilerini gözden geçirmeleri gerekir.
Kayıp edecek olandan yana olmak, başta kayıp etmiş olmaktır.
Şubat 2017
İbrahim Aksoy