Erdemli insan hatası ile yüzleşen insandır. T.C. özellikle son zamanlarda, çok fena bir şekilde, asabileşti. Yöneticiler, ona, buna ağzına geleni söylüyorlar. Elin adamı naz çekmez, söylemez ama yapar. Bu yüzsüzlükle T.C.’yi çok kötü sonuçlar bekliyor. Eminim yöneticiler de bunun farkında. Asabiyetin nedeni de bu olsa gerek.
AB Parlamento Başkanı Martin Schulz, Türkiye’deki gelişmelerden dolayı, „Türkiye’ye karşı, ekonomik yaptırımlar gündeme gelebilir“ ve „görüşmeleri askıya alabiliriz“ dedi.
T.C. Cumhurbaşkanı Erdoğan, „terbiyesiz herif, senin her tarafın yaptırım olsa ne yazar“ diye gayet müsait ve yerinde bir dille cevap verdi. İyi de dedi, Martin Shculz denen herif de haddini bilsin.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu; Almanya’ya ateş püskürerek, Almanya’yı PKK „terörüne“ yardım ve yataklık yapmakla suçladı. Neymiş; efendim 4500 PKK’li „terörist“ Almanya’da yaşıyormuş da Almanya da bunları Çavuşoğlu’na vermiyormuş ki sallandırsın. Aslında Almanya’da bir milyondan fazla Kürd yaşıyor, Çavuşoğlu bunların hepsini isteyip de sallandırsaydı daha iyi olurdu. Türkiye’de Kürd Milleti’ne yapılan zulüm, sallandırmaktan daha kötü, yüzbinlerce Kürdün evini başına yıktılar.
Bu asabiyet ve bu sözler, T.C. yöneticileri için yeni değil. Eski Maarif Bakanı Mahmut Esat Bozkurt „Bu ülkede Türk olmayanın bir tek hakkı vardır, o da Türklere hizmetçi olma hakkı“.
Bir Cumhurbaşkanı 27 Mayıs kutlamalarında, „Kürdüm diyenin yüzüne tükürün“ afişlerini Ankara caddelerine astırmıştı.
T.C. Parlamentosu Yenikapı ruhu içerisinde, geçtiğimiz günlerde on Kürd Parlamenteri, zindana gönderdi. CHP şimdi gayet ciddi roller içerisinde muhalefet rolünü oynuyor. Mayıs 2015 tarihinde „bütün dokunulmazlıkları kaldıralım“ önerisi CHP’nin değil mi?
Kılıçdaroğlu şimdi de başlamış demokrat rolünü oynuyor ama çok da komik oluyor. İşte yüzsüzlük buna derler. Kendini fazla zorlama Kılıçdaroğlu, çok da komik değilsin, sen gönderdin onlar da zindana attı.
Yüz yıldır Kürd Milleti’ne karşı, baskı, zulüm, hakaret ve aşağılamalar devam ediyor. Kürd Milleti’nin suskunluğu korkudan değil, içine biriktirdiği kin ve nefretten dolayıdır. T.C. yöneticilerinin asabiyeti de korkudan olsa gerek. Ne yazık ki korkunun da ecele faydası yoktur. Parlamentoda kalan Kürd Parlamenterlerin, hizmetçi olma hakkını kullandıklarını da kimse düşünmesin, Kılıçdaroğlu hariç.
Erdoğan düşünebilir ama AB ile ilişkileri askıya alınmış ve ekonomik yaptırımların uygulandığı bir Türkiye’yi kimse düşünmesin. Türkiye ihracatının % 50’inden fazlasını AB ülkelerine yapıyor. İstanbul Borsası’nın %60’ı Avrupalıların elinde. Türkiye’deki fason sanayinin % 50 kadarı AB ülkeleri için üretiliyor. Türkiye’ye gelen turistlerin yarısı, AB ülkelerinden geliyor. Görüldüğü kadarı ile Yenikapı ruhu AB’ye blöf yapıyor. AB’nin de bunu yutacağını hiç sanmıyorum ve restini görme ihtimali çok yüksek. Türkiyesiz bir AB’ye birşey olmaz ama AB’siz bir Türkiye olmaz.
Türkiye; AB kurallarına aykırı bir biçimde, devletin sadece Hanefi Din İşleri memurluğuna her yıl bütçeden, üçüncü büyük payı ayırıyor. Türkiye’de yaşayan 20 Milyon Şafi-i müslüman için ne bir din adamı var ve ne de bir cami. 2015 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, mecburi din dersi insan haklarına aykırıdır ve Cemhanelerin mecburi ibadet hane sayılması kararı, Anayasa’nın 90’nıcı maddesine göre, Anayasal bir hak olmasına rağmen, T.C. uygulamıyor. Diğer bütün dini azınlıklar üzerinde, devletin baskıları devam ediyor.
Kürd dili üzerindeki eğitim ve her türlü yayının yasağı, en sert biçimde devam ediyor. TRT de yayınlanan Kürdçe yayınlarla ilgili hala yasa çıkmadı, bu yayınlar hala yasak kapsamındadır. Devlet; terörü gerekçe göstererek, yüzbinlerce insanın barındığı, 8 – 10 Kürd kentini yerle bir etti ve hala bu kentlere giriş, çıkışlar yasak. T.C. Parlamentosu Yenikapı ruhu ile 10 Kürd parlamenteri, götürüp zindancılara teslim etti.
Yakın zamanda önce devletin gözü önünde kazılan hendekler ve oluşturulan barikatlar, gerekçe gösterilerek, yerle bir edilen Kürd şehirleri. Türkiye’nin özellikle Suriye ve Irak sahnesinde oynamaya çalıştığı oyunlar. Bu nedenle ABD ve Rusya başta olmak üzere, dünyadan soyutlanması. Böylece Türkiye’nin içerisine sürüklendiği, yalnızlık korkusu.
Yakın zamana kadar, Cemaat’in lideri „Fettullah Hoca Efendi’ye“ laf söyleyenler, cezalandırılıyordu. Bunlara Erdoğan ve kadrosu da dahil. Bu gün bunlar, zindanları FETÖ’cülerle doldurdular. Avrupa’da FETÖ’cüler üzerinde sürek avı başlattılar. Avrupalılara bunları bize verin sallandıralım diyorlar. Acaba ABD bir gün FETÖ’yü getirip Erdoğan’a teslim etse, Erdoğan ne yapacak?
Bunlar sadece Türkiye kaynaklı bazı sorunlar. Bunları çoğaltmak mümkün. Cumhuriyet döneminden beri, Türkiye kendi hatası ile yüzleşmek istemediği için yüzsüzleşiyor. Acı sirke küpüne zarar verir. Türkiye hala kendi hatalarıyla yüzleşmek istemediği sürece, daha kötü sonuçlarla karşılaşacak. AB ile ilişkileri koparmak, Türkiye için hiç bir önemi yoktur.
Türkiye’nin güney sınırları, Misak – ı Milli siyaset belgesi ile Lozan’da belirlenmiş sınırlardır. Kısa bir süre sonra, Araplarla sınırdaş olmadığını görecek. Yeni komşuları, Kürdler olacak. Siyasette rest çekmek biraz riskli bir hesaplaşma olur. Sükunet siyasi kararların çok önemli bir ilacıdır. Siyasiler bu doğrultuda görüş geliştirirlerse, herkes için çok daha iyi olacak kanısındayım. Başarıyı terbiye etmek, bir siyasetçinin olmazsa, olmasıdır.
Bir asırdan beri, inanç alanında, Atatürkçülerin yaratığı kaotik sonuç ortada. Devlet bu iş için her yıl bütçeden büyük paralar ayırmış olmasına rağmen. Öyleyse; devlet bütün inanç kesimlerine aynı mesafede durmalı ve bütün kesimler, kendi din adamını kendisi finanse etmeli. Din bilgisi herhangi bir alan için asla sınav konusu ve eğitim aracı olmamalı. Vatandaşın dini bilgisi, devleti asla ilgilendirmez.
İsviçre’de üç ayrı Millet nasıl bir arada, huzur içerisinde yaşıyor? Türkiye bu canlı örneği alarak, Türk ve Kürd Milleti’nin huzur içerisinde bir arada nasıl yaşayacağını oluşturabilir. Atatürk’ün bir asırlık inkar ve imha politikası iflas etmiştir. Bu gün yaşanan sıkıntıların başlıca sebebi budur. Türkiye’de yaşayan diğer bütün azınlıklar, çoğunluğun sahip olduğu bütün haklara eksiksiz sahip olmalı. Bunları yapmak zor olmasa gerek.
Türkiye AB’nin tarım üretimi ile ilgili, verdiği faizsiz kredileri aldı kullandı ama asıl görevlerini de yerine getirmedi. Türkiye şu gerçeği bilmeli ki sırtında bu sorunları, AB’nin içerisine taşıyamaz. Osmanlı iflas etti, yeni Osmanlı iflas etmeden, Türkiye kendisini gözden geçirmek mecburiyetindedir. Türkiye’nin bölünmesi AB yöneticilerinin umurunda değil. Komşunun çocukları kızamık hastalığının ateşi ile inlerken, bizim çocuklara kızamık bulaşmaz demek, anlamsız ve gülünç olmaz mı?
Bu gidişat Türkiye’nin sınırlarını, Atatürk’ün Şark Islahat Planı ile belirlediği yere çekebilir.
Kasım 2016
İbrahim Aksoy