56 Üyeli İslam İşbirliği Teşkilatı, 13’cü İslam Zirvesi, geçtiğimiz günlerde İstanbul’da toplandı. Ev sahibi T.C. Cumhurbaşkanı Erdoğan’dı. Erdoğan yaptığı kapanış konuşmasında, Mezhepçilik, Irkçılık ve Terör’ün İslam’la alakasının olmadığını söyledi. Acaba Erdoğan’ın dili bu doğru sözleri söylerken, kafası neleri düşünüyordu?
Acaba Erdoğan’ın sık, sık tekrarladığı, “Tek Devlet“, „Tek Bayrak“, „Tek Millet“, „Tek Dil“ ve „Tek Din“ sözleri yukarda söyledikleri ile çeliştiğini biliyor muydu?
Sanıyorum bilmiyordu, bilseydi koskoca Cumhurbaşkanı kendi, kendisiyle çelişirmiydi?
Ayrıca babası kendisine, „sana sorarlarsa, ben Müslümanım de“demiş. Babası doğru söylemiş, çünkü bir müslüman mezhepçilik ve ırkçılık yapmaz.
Ayrıca Erdoğan; „İŞİD, El Kaide, Boko Haram ve Taliban gibi terör örgütleri, asla İslam’ı temsil edemezler“ diyor. Elbetteki bu örgütler İslam’ı temsil edemez. İslam’ı ancak, Erdoğan’ın ayrıca Ankara’da ağırladığı, İran Cumhurbaşkanı Ruhani temsil edebilir. Çünkü Ruhani de Erdoğan da asla mezhepçilik yapmazlar. Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani „ Kürd meselesinde fikir ayrılığımız yortur“ derken, Cumhurbaşkanı Erdoğan da kafa sallıyordu. Görüldüğü gibi her ikisi de hakiki müslümandırlar, ırkçılık da yapmazlar. Acaba bu iki müslüman lider, kendi söylediklerine, kendileri inanıyorlar mı?
Kemalist Devlet sadece Hanefi Mezheb’ine hizmet vermektedir ve ayrıca diğerlerini Hanefi Mezhebi’nden olmaya zorlamaktadır. Türkiye’de 20 milyon civarında Şafı Mezhebine mensup insan olmasına rağmen, sadece Diyarbakır’da bir Cami’nin yarısı Şafılere verilmiş, onun dışında Türkiye’de tek bir Şafı Camisi yoktur.
Kemalist Devlet’in din işleri memurluğu (DİB) 160 bin çalışanı ve yüz binin üzerinde Camisi ile sadece Hanefi Mezhebi’ne hizmet vermektedir, kadrosunda bir tek Şafı imam yoktur. Şafı Mezhebi resmen yasak olmasa da icraatta yok sayılır.
Türkiye’de 20 milyon civarında Alevi yaşıyor. Kemalist Devlet 1925 yılında Tekke ve Zaviyeler yasası ile bu inancı yasaklamış ve mülklerine el koymuştur. Bu gün bunların ibadethaneleri, Cemhaneler hala yasaktır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu konuda verdiği kararlar, Anayasa’nın 90. maddesinin ikinci fıkrasına göre kanun hükmünde olmasına rağmen, bu kanunlar uygulanmıyor. Kısacası Kemalist Devlet’de, Alevilik resmen yasaktır ve uygulanması suçtur.
Türkiye’de açıkça mezhepçilik yapılıyor. Eddoğan’a göre mezhepçiligin İslamla alakası yoktur. Buna göre Kemalist Türkiye’de uygulanan İslamcılığın, İslamla alakası yoktur.
Kemalist Devlet’in Din İşleri memuru Mehmet Gömez, Edirne’de yaptığı bir açıklamada „peygamberlikten sonra en yüce makam, şehitlik mertebesidir“ diyor. Kürdistanda çatışmalarda ölen asker ve polisleri kast ederek, İslam’daki yüce makamını tarif ediyordu. Bay Görmez, İslam’ın kutsal kitabı Kuran-ı Kerim’e göre, sadece Cihadçılar şehit sayılıyor, o çatışmalarda ölenlerin, hiç biri de şehit sayılmıyor. Görmez Kemalizm’in kitabına şehitliği uydurmaya çalışıyor, çünkü Kemalist sistemin fetvacısı, yoksa geride kalanlar şehidlik yasasından nasıl yararlanacak ?
İslama göre „Tek Millet“ sözü asla kullanılmaz, bunun yerine Ümmet sözcüğü kullanılır. Erdoğan İslam Dünyası’na konuşurken, Ümmet sözcüğünü kullanır, Türklere karşı konuşurken de tek Millet kelimesini kullanır. Bu durum Kemalist İslam’a göre günah sayılmaz. Türklüğü savunmak ırkçılık sayılmaz, çünkü Gürcü kökenli Erdoğan’a göre, Türkler Alah’ın ayrıcalıklı kullarıdır.
İran ve Türkiye Cumhurbaşkanları, Ankara’da yaptıkları ortak basın açıklamasında, her ikisi de Kürd meselesinde görüş birliğinde olduklarını söylediler. İstanbul toplantısına katılan 56 İslam ülkesi temslcileri dünyadaki bütün Müslümanların sorunlarını tartıştılar ve sonuç bildirgesinde dile getirdiler. Kobani, Cizre, Sur ve diğer yerlerdeki Müslüman Kürdler kimsenin umurunda değildi.
Acaba Erdoğan’ın „Esedullah“ birliklerinin Cizre’de, Sur’da yaptıklarını, İsrail askerleri Gazze’de Filistinlilere yapsaydı, 56 İslam devletinin sonuç bildirgesine nasıl yansırdı?
Halbuki İslam’a göre, „Müslümanların, Müslümanlara silah çekmesi, küfre yakın en büyük günahlardandır. Müslümanlık ile esaret bir arada olmaz.“ Kuran-ı Kerim’in emirleri bu 56 Müslüman lider için geçerli değil, çünkü bu zulmü yaşayanlar, Müslüman ve Kürd. Dünyada hiç bir devlet, terörist avına çıkınca, yüzbinlerce insanın yaşadığı şehirleri yerle bir etmez. Bu muhterem Müslüman liderler, yukarda belirttiğim İslami emirlerin yerine, İslami Cihad’ın başarısı için, „Yakmak, yıkmak ve öldürmek için, yalan, hile, hurd’a dahil eldeki bütün vasıtalar kullanılır.“ Bu sözler İslam Ansiklopedisi Cihad bölümünde.
Görüldüğü gibi, bu 56 İslam ülkesi liderleri için, ulusal egemenlik (ırkçılık) her şeyin üstündedir. Bu Müslüman liderlerin yönettiği alanlarda, mezhep savaşları en hızlı sürecini yaşıyor. Dünya terörist hareketlerin olduğu en yoğun bölgeler, yine bu liderlerin yönettiği bölgeler. Bu olup bitenlerin hiç birinin de İslam’la alakası yoktur. Yoksa bölgeyi İslamcılık mı karıştırıyor?
Müslüman liderler bölgeyi başkalarının karıştırdığı kolayına kaçıyorlar. Acaba karıştırılacak boşlukları, liderler kendileri bırakmıyor mu?
İslam’ın Mezhepçilik, Irkçılık ve Terör belasından kurtulması için, Türklerin ortadan kaldırdığı İslam Hilafet’inin yeniden oluşması gerekiyor. Günümüzde bunun önündeki en büyük engel, Irkçı ve Mezhepçi yöneticilerdir.
Bunun için, İskenderiyedeki El Ezher Ünüversitesi merkez ve özerk olmalı. Her Müslüman ülkesi, bir görevli ile burada temsil edilmeli. Bu insanların kendi aralarında seçtikleri bir başkanın başkanlığında, İslami fetvalar hazırlamalıdır. İslam ancak böylece, Irkçı ve Mezhepçi liderlerden kurtulur. Yalan yanlış ve menfaate dayalı fetvaların olmadığı bir ortamda, terör de olmaz. Müslümanın Müslümana karşı cihadı da ortadan kalkar.
Müslüman olduğunu iddia eden T.C. Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan inciler.
„Siz adam öldürmesini iyi bilirsiniz“ (Davos).
„Misli ile intikamımızı alacağız“,
„Son terörist öldürülünceye kadar, mücadelemiz devam edecek.“
„Mezhepçilik Irkçılık ve terörizm İslamda haramdır.“
„Bu Anayasa’nın verdiği kararı tanımıyorum ve uygulamıyorum.“
„Tek Devlet, Tek Millet, Tek Bayrak, Tek Dil.“
Bu incileri çoğaltmak mümkün. Bu sözlerin sahibi de elbetteki Müslüman.
İslam bir din ve yönetim biçimidir. İlk Müslüman devlet 632’de Mekke’de kuruldu ve 661 yılında Halife Ail’nin öldürülmesi ile son buldu. O günden beri de hiç bir İslam devleti olmadı. Var olanların hiç biri de Müslüman değil, Irkçı ve Mezhepçi devletlerdir.
Nisan 2016
İbrahim Aksoy