Kullanıldıkları zaman, akan sular bile durur.
Hele ki amacından farklı ya da kimi kötü emelleri gizlemek için kullanmaya kalkışarak…
Bugün kimi efsunlu kavramları kullanarak, kötü emellerini perdeleyenlere karşı bir kelam edebilmek için bin dereden su taşımak gerekir ki, buna da her kesin gücü, kuvveti yetmiyor.
O kavramlardan biri de „Ulusal Birlik“…
Tıpkı Kürdistan gibi…
Bağımsızlık gibi…
Önderlik…
Şehitler…
Partiler vs…
Son günlerde en fazla dolaşımda olan iki kavram Kürtlerin gündemini işgal ediyor.
Biri, 25 Eylül’de yapılacak olan Güney Kürdistan’ın Bağımsızlık Referandumu…
Bir diğeri, Kürdistan’ın bağımsızlığına, Kürtlerin devlet sahibi olmalarına karşı, sömürgeci devletlere mensup olan Türk, Arap ve Farslarla kardeş olmayı esas alan kesimlerin Süleymaniye’de gerçekleştirdiği Ulusal Kongre Çalıştayı…
Birincisi, niyet ve amaç itibariyle, Ağrı Dağı kadar somut, Dicle ve Fırat’ın suları gibi berrak…
Önce, 25 Eylül’de referandum, ardından çıkan sonuca göre ise Kürdistan’ın Güney parçası için bağımsız devlet ilanı…
Somut olduğu kadar, her şeyiyle net olan bu hedef için, Bağımsızlık Referandum’una karşı hiç kimsenin cepheden karşı çıkmaya ne cesareti, ne de karşı çıkmayı haklı gösterebilecek bir argümanı var…
Ancak, anayoldan çıkıp, yan yollara sapanların ileri sürdükleri iki argüman var ki, onları da ne sahipleri inanarak ileri sürüyor, ne de ileri sürmekle başkalarını inandırabiliyorlar.
Argümanlardan biri, „referandumun aceleye getirilmemesi, zaman henüz erken oluşu…“
İkincisi ise, „Barzani’nin kendine devlet kuruyor olması…“
Erken diyenlere, Sayın Barzani’nin bir kaç gün önce Avrupa’nın başkentinde; „Uygun zaman şimdi değilse, ne zaman…“ şeklinde beş kelimeden oluşan net ve kısa cevabı fazla bile…
Çünkü, bu argümanı ileri sürenlerin niyeti kötü değilse, uygun zamandan da kasıtları, eğer sorunsuz ve de rengarenk güllerle bezenmiş bir gül bahçesi gibi Kürdistanı altın tepside sunacak birilerinin çıkacağını beklemek ise, ne öyle bir zaman gelecek, ne de öyle birileri çıkacak…
“Barzani devleti kendisi için kuruyor” argümanı ise, doğru ama kullananların niyeti kötü.
Bence de Barzani kendisi için bir devlet kuruyor.
Adı Kürdistan olan bir devleti kurup, yönetmek de istiyor.
Keşke başkaları da kendileri için bir Kürdistan kursa da, biz de Barzani’nin kuracağı devlet kadar ona da sevinsek, onları da baş tacı yapsak…
Bağımsız bir Kürdistan’ın kurulması için mücadele üçüncü neslin bir temsilcisi olan, tıpkı dedesi ve babası gibi ömrünün yarısını Kürdistan dağlarının kucağında geçiren Barzani, kendisi için devlet kurmayacak da, Atatürk’ün, Saddam’ın, Humeyni’nin çocukları için mi kuracak…
Ya da zora gelince, xal û xwarzî, ap û birazî hikayeleriyle paçasını kurtarmaya çalışan soysuzlara mı teslim edecek…
Bir diğer gündem konusu ise, geçen hafta sonu başlayıp biten Ulusal Birlik Çalıştayı…
Niyet okuyuculuğunu yapmadan, çalıştayın sonuç bildirgesine bakacak olursak, söylenebilecek tek bir şey var.
O da, Bağımsız Kürdistan kadar efsunlu olan bir kavrama sarılarak, Barzani’nin ve onun önderliğinde kurulacak devletin kuruluşunu engellemek…
Çalıştayı organize eden kesimlerin açıklamalarına göre, Kürdistan’ın dört parçasından 60 parti, toplamda da 350 delege katılmış…
Yazıya başlamadan önce internetten saatlerce tarama yaptım, belli başlı partilerin dışında katılan partilerin isimlerini öğrenemedim. Kaç tanesi gerçekten Kürt partisi, ya da kaç tanesi uydu olmayan partiler, o ayrı bir mesele…
Ancak sonuç bildirgesinde organizatörlerin niyeti net ve açık bir şekilde ifade ediliyor. Bugüne kadar beyan ettikleri niyetlerinden farklı olan tek şey, sömürgeci kardeşlerine Belucileri de eklemiş olmaları…
Ve, “yaşasın halkların kardeşliği“ sloganıyla, sadece Kürtlerden oluşan Kurt Ulusal Kongre Çalıştayını kapatmaları…
Kimin, kim ile kardeş olduğuna ya da olmak istediğine kimsenin itirazı yok.
Ancak, kardeş olarak varsayılanların tanımadığı ve de adı Ulusal Birlik olan bir toplantıyı, halkların kardeşliği sloganı ile kapatmanın anlamı nedir?
Gerçekten amaç Kürt Ulusal Birliği ise, bunu ete ve kemiğe büründürmenin ilk adımı olarak referandumu görüp, destekleme yönünde bağlayıcı bir kararı almış olmak, tam da çalıştayın amacına uygun bir çıkış olmaz mıydı?
Diğer taraftan Kürtlerle kardeş olmak istemeyenlerin kardeşliğinde ısrar etmek, Kürtleri üvey babaya razı etmeye zorlama anlamına geliyor ki, onun da detayına girmeye gerek yok…
18.07.2017