Biliyorum, Erdoğanlı başlıklar çok ilgi çekmiyor. Çünkü Türkiye’de çıkan her gazete, sayfalarını onun söyledikleriyle dolduruyor. Her televizyon kanalı, gün boyu haberlerini onun konuşmalarıyla başlatıp, onun açıklamalarıyla bitiriyor.
Her yerde canlı ve ya cansız, insanların karşısına çıkıyor, evlerine, beyinlerine giriyor.
Buna rağmen yine de Erdoğanlı bir başlıkla yazmaya karar verdim. Çünkü söylediklerini bu güne kadar herkes söylemiş olsa da, onun ağzından çıktığı için önemli. Taraftarı olan Kürtler, hatta karşıtları bile belki bir ders çıkarır da, böylelikle söylemiş olduğu sözleri de bir hayra alamet olmuş olur.
Önce, Erdoğan’ın Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen 8. Uluslararası Türk Dili Kurultayı’ndaki konuşmasından kıssa bir alıntı: „Kültürlere ve medeniyetlere saldırılar önce dilden başlıyor. Dilini aldığı anda o milleti çökertiyor. Biz işte böyle bir suikasta maruz kalmış bir milletiz…“
Dil hassasiyetini belediyelere yaptığı çağrıyla ortaya koyan Erdoğan: „Bütün bu tabelaları sökün, bu senin hakkın, en doğal hakkın. Neyi müsaade edersen onu asmak zorunda“ diyor.
Tarihte 16 Devlet kurmakla övünen, 5 yıl sonra başında bulunduğu devletin 100. Kuruluş yıldönümünü kutlamaya hazırlanan Erdoğan, dil ile ilgili hassasiyetini ülkesiyle, halkıyla paylaşarak, dilin kaybolmaması ve yaşaması konusunda seferber olmalarını istiyor.
Erdoğan’ı en fazla eleştiren, karşı olduklarını aleni bir şekilde açıklayan, eleştiri ve karşıtlıklarını Erdoğan’ın anadiliyle yazıp-çizen Kürtler, ne yazık ki, Erdoğan’ın başında bulunduğu devletin yasakladığı, yoketmeye çalıştığı ana dileri konusunda duyarlı davranamıyor, dillerini sahiplenme konusunda en ufak bir çaba gösteremiyorlar.
Dün, söz konusu konuşmayla ilgili haberi okuyunca, Erdoğan’ın apansız karşıtları olan Kürtler gözümün önünde canlandı.
Bir an kendi kendime dedim, „Keşke Erdoğan belediyelere yaptığı çağrının bir benzerini de valiliklere yapsa ve o çağrıda da, ‚bundan böyle herkes kendi anadilinde konuşup yazmalı. Buna uymayanlar olursa, Valilerin talimatıyla polis-asker bunların kolundan tutup toplum dışına itmeli’…“ derse, ne olur bir düşünün…
Böyle bir kararnameyle Kürtlerin kazançlı çıkacağına pek ihtimal vermiyorum, ancak Erdoğan’ın karlı çıkacağı kesin.
Çünkü kendi sömürgecilerinin diline de aşık olan Kürtler, ana dillerini öğrenme yerine, sessiz ve dilsiz kalmayı bile tercih ederler.
Bunların sessiz ve dilsiz kalmalarıyla da, Erdoğan, her gün gazete ve televizyonlarda kendisini eleştiren, hata sosyal medyada kendisine küfreden bir sürü karşıtından da böylelikle kurtulmuş olur…
Kürtleri çok iyi tanıdığını düşündüğüm Erdoğan, bir kararnameyle böyle bir karar alır mı?
Eğer bu yazıyı okursa, hiç bir tereddüte kapılmadan, önce İbrahim Kalın’a bir açıklama yaptırır, ardından Burhan Kuzu’ya da bir kararname hazırlama talimatını verir…
Olan, yine ana dilinden yoksun Kürtlere olur!..
24.05.2017
firataras@navkurd.net