Seçim öncesi yazdığım bir kaç yazıda, bugüne kadar hiç bir seçimde oy kullanmadığımı, bu seçimde de kullanmayacağımı belitmiş, referandumda evet ya da hayır sonucunun Kürtler açısından bir kayıp, ya da bir kazanım oluşturmayacağı yönünde düşüncelerimi paylaşmıştım.
Nihayet günü geldi ve referandum, çok yüksek bir katılımla gerçekleşti.
Sonuç, bir çok kişinin tahmin ettiği gibi, bıçak sırtı, yani çok az bir farkla, evet lehine sonuçlandı.
Bu sonucu tek bir cümle ile ifade etmek gerekirse; Erdoğan’ın dün olduğu gibi, yarından sonra da yoluna devam edeceği ve bir süre sonra, en geç, 2019 yılında da Binali Yıldırım’ın „Başbakan“ sıfatını „Başkan Yardımcısı“na dönüştürerek, yine birlikte TC Devleti’ni yönetmeye devam edecekleri anlamına geliyor.
Biliyorum, diğer yazdıklarıma kızdıkları gibi, bu yazıma da kızan arkadaşalarım, dostalarım olacak. Bu konuda verecekleri tepkileri şimdiden saygıyla karşılıyorum. Ancak kesin olmasa da, beliren sonuçtan hareketle, Kürtler açısından sonucun neden bir anlam ifade etmeyeceğini, bir iki örnekle izah etmek istiyorum.
Evet cephesinde yeralan AKP ve MHP, „Hayır çıkarsa ülke bölünür, son Türk Devleti yıkılır“ argümanını kullanıyor, bunlarla birlikte hareket eden Kürtler de, „Hayır çıkarsa, Erdoğan’ın bize bahşettiği kimi avantajlar ortadan kalkar“ diye, Erdoğan ile Bahçeliye destek çıkıyorlardı.
Hayır çıkmadı, Erdoğan ve Bahçeli’nin dediği oldu. Ne ülkeleri bölünecek, ne de devletleri yıkılacak. Dolayısıyla „evetçi“ Kürtlerin, varsa, avantajları da devam edecek.
Hayırcı Kemalistler, „Evet çıkarsa Güneyde Kürdistan Devleti kurulacak, Türkiye ise eyalet sistemi sonucu yerel devletçiklere dönüşecek ve bunlardan bir tanesi de Kürdistan olacak“ argümanını ileri sürüyorlardı.
Bunlarla aynı dalga boyunda yer alan Kürtler ise, ortaklarının argümanlarını, „Ortak Vatan, Demokratik Cumhuriyet“ sloganıyla örtülü bir biçimde kullanıyorlardı.
Nihayet beklenen gün geldi, bu gün, 16 Nisan akşamı itibariyle referandum, az bir farkla da olsa „evet“ ile sonuçlandı.
Bu sonuçtan hareketle, hayırcıların seçim öncesi kullandıkları argümanın gerçekleşeceğini var sayarsak, yani komşu bir Kürt Devleti kurulursa, Türkiye’nin eyaletlere bölünüp, bu eyaletlerden birisi de Kürdistan Eyaleti olursa, bundan dolayı Kürtlerin sevinmeleri mi, üzülmeleri mi gerekir?
Her Kürd’ün kendince bu soruya verebileceği bir cevabı olabilir, hatta seçim öncesi “evet“ ya da „hayır“ tavrına gerekçe olarak gösterebileceği binbir argüman ileri sürebilir, çıkan sonuca sevinip, üzülebilir.
Ancak, ben, bir Kürt olarak ne üzülüyor, ne de seviniyorum. Çünkü ne Kemalistlerin, ne de Kemalist Devleti bugün yönetenlerin argümanlarını gerçekçi buldum. Her iki kesim de, devletlerini korumak için çabalıyor, olası tehlikeleri bertaraf etmek için de Kürtleri öcü göstermek şartıyla, istedikleri sonucu almaya çalışıyorlardı. Kürtler ise, kendilerini kardeş ya da dindaş gördükleri Türklere göre konumlandırıyorlardı.
Yarından sonra da, bugüne kadar olduğu gibi, Türkler yine devletlerini yönetmeye devam edecekler. ‚Kardeş‘ ve ‚Dindaş‘ Kürtler ise, farkına varmaları halinde, gerçekleriyle bir kez daha yüzleşip, hayıflanacaklar…
16.04.2017
firataras@navkurd.net