Türkiye’nin büyük gazeteleri, doksanlı yıllarda satışlarını artırmak için okurlarına promosyon olarak tencere-tabak veriyorlardı.
Öyle bir iki tencere de değil, 12 ya da 24 parçadan oluşan tencere seti…
Televizyonlarda bunu duyan ev kadınları, sabahın erken saatlerinde gazete bayilerinin önünde kuyruğa giriyor, gazatesini alan tencere setinin bir kısmına sahip olmanın mutluluğuyla evinin yolunu tutuyordu.
Otuz kuponu kazasız, belasız biriktirdikten sonra, bu kez tencere setini alacağı gazetenin yoluna koyuluyordu.
İlk denemesinde gazete binasına adım atıp, bir ay boyunca özenle sakladığı kuponları karşılığında setini kucağına alan kadın, kendisini dünyanın en mutlu ev kadını olarak görüyordu. Çünkü o duyguyu yaşamak, ilk günde herkese nasip olmuyordu.
Sabah namazının ardından gazete yoluna koyulmayanlar, ancak birkaç gün kuyruk çilesini çekerek setlerine kavuşuyorlardı.
Bu yöntemle gazete satışları artıyor, bu artışla da ev kadınlarının mutfak kulturu hayli gelişiyordu. Hangi gazetenin verdiği tencereyle çorba, hangisiyle kurufasulye ya da pilav daha kolay ve erken pişer gibi…
O günkü gazetelerin kimileri battı, kimilerinin sahipleri değişti, ancak onların promosyon yöntemleri bu gün farklı bir mecrada, devletin güvenlik konsepti çerçevesinde devam ediyor.
15 Temmuz Darbesi ile şehit olmaya hazır eleman bulmakta sıkıntıya giren Türk Devlet yöneticileri, devletin bekaası için şehit olanların peygambere komşu olacaklarını promosyon olarak müjdelediler. Ancak bu müjde soyut bir söylemden ibaret kaldı, kimsenin fazla ilgisini çekmedi ve artı bir talep zaratamadı.
Bu kez devlet yöneticileri elle tutulur daha somut şeylere yöneldiler.
TOKİ’yi bu işle görevlendirdiler. Son yılların en yaratıcı kurumu olan TOKI:
„Şehit belgesini getirine, bedeva ev!“ kampanyasını başlattı.
Beklenen düzeyde karşılık bulunmamış olmalı ki, bu kez ilim-itfan yuvası olan YÖK devreye konuldu. FETÖ’den tecrübeli olan YÖK:
„Şehit belgesini getir, sınavsız, hatta diplomasız istediğin fakülteye kayıt yap, artı statü ve masraflar da bizden!“
Üstelik sınav sorularını çalma yönteminden daha yaratıcı ve olabilecek her türlü darbe riskine karşı da devletten sigortalı.
İlim ve irfan yuvasının bu promosyon kampanyasını duyan din ve diyanet yuvası bundan geri kalır mı?
Elbette kalmaz.
Din ve diyanet dışında her yol ve yöntemi gören Başkan Görmez, geç kaldı ancak yılın promosyon bombasını da patlattı:
Televizyon ve gazetelere verdiği reklamlarla kampanyayı şehirlerde, köylerde her eve kadar kadar ulaştırdı.
„Şehit belgesini getirene, kurasız Hac kontejanı, üstelik gidiş–dönüş bileti, hediyelik tesbih, hurma ve zemzem suyu da bedava!..“ spotuyla farklılığını ortaya koydu.
Hemen ilk günde talep patlamsı yaşandı, birer şehide sahip olanlar cami ve müftülüklerin önünde kuyruğa girmeye, olmayanlar da şehit olmaları için çocuklarıni ikna etmeye başladılar…
Yanlış duymadınız.
Devlet garantili promosyonlar.
Şehit olması için kocasını savasa gönderen kadına TOKİ’den bedeva ev!
Şehit olması için babasını, yoksa abisini savasa gönderen başarısız öğrenciye, YÖK’den üniversiteye sınavsız giriş hakı, hem de istediği bölüme!
Şehit olması için oğlunu, yoksa kızını savasa gönderen yaşlı anne-babaya ise, Diyanet’den kurasız, masrafsız Hac kontejanı!..
Doksanlı yıllardaki gazete promosyonlarından farkı mı, dediniz.
Fark, devlet garantili…
Üstelik bir ver, üç al…
16.02.2017
firataras@navkurd.net