Başmuhtar, başcumhur, başmemur, başişçi, başköylü…
Her gün, her saat bu sıfatlarından biriyle televizyon ekranlarında boy gösteren Erdoğan’da devletin yüzyıllık korkusu hastalık derecesinde nüksetmeye başladı.
Küçülme korkusu…
Erdoğan, gittiği her yerde, katıldığı her toplantıda, duruma göre ya Rakka’ya gireceğini, ya da Musul’a dalacağını açıklıyor.
Öyle görünüyor ki Musul’u Kağıthane, Rakka’yı da Kasımpaşa ile karıştırıyor.
Tıpkı Şam’daki Emevi Camisi’ni, Fatih Camisi ile karıştırdığı gibi…
Ney miş Efendim…
Her iki tarafa da seyirci kalınması durumunda Türkiye küçülecekmiş.
Dikkat ederseniz, Rakka ve Musul’a dalmakla Türkiye’nin büyüyeceğinden bahsetmiyor, seyirci kalınması halinde küçüleceklerini avaz avaz bağırarak söylüyor.
Erdoğan’ın korkulu rüyası haline gelen Rakka’nın, geçmişte olduğu gibi gelecekte de ex-kardeşi Esad’ın yönetiminde kalması ya da Musul’un hakeza gelecekte Irak merkezi yönetimine dahil olması da değil.
Korkusunun asıl nedeni, Rakka ve Musul’un Kürtlerin yönetimine geçiyor olmaları.
Bu korkusunu, başcumhur olarak katıldığı bakanlar kurulunun son toplantısında da, “Türkiye ya ileriye doğru hamle yapacak ya da küçülecek” diye buyurmuş.
Başbakan’ın, „Başika’daki askerlerimiz Peşmerge’nin Musul saldırılarına destek oldular“ yalanı ile dışişleri bakanının, „El Bab’a doğru harekete geçtik“ beyanı, başcumhurun korkularını bir nebze de olsa azaltmamış olmalı ki, emre amade savcılar tarafından Diyarbakır hamlesi yapıldı.
Gece yarısı operasyonuyla belediye eş başkanları gözaltına alındı. Bu, önümüzdeki günlerde başta büyükşehirler olmak üzere, HDP’li diğer belediyelere de benzer operasyonların yapılacağına işaret etmektedir.
Devletin yüzyıllık korkusu, bugüne kadar bir sonuç vermedi, hatta kartopu gibi büyüyerek bugünlere kadar geldi.
Yapılan yanlış hesap Bağdat’tan döner misali, devletin yüzyıllık korkusu sonucu yaptığı hesap bu kez Musul ve Rakka’dan geri teper.
Ne içe yönelik baskı ve zulüm politikası, ne de başcumhurun Musul ve Rakka’ya yönelik dilinden düşürmediği ucuz tehditler işe yarar.
Erdoğan istese de istemese de Kürtler yoluna devam edecek.
Musul, tarihsel olarak ait olduğu topraklara dahil olacak, Rakka içinde yer almasa da, yüzyıl önce cetvelle çizilen suni sınırın alt kısmında, eninde sonunda bir Kürt koridoru oluşacak.
Türk Devleti’nin başı ve kuyruğu dahil olmak üzere bir bütün olarak küçülmek korkusundan kurtulmak istiyorlarsa, yapmaları gereken tek şey var.
Güney ve Batı Kürdistan’da oluşmakta olan Kürt yönetimleriyle dost olmak ve Kuzey Kurdistan’da yaşayan Kürtlerle, eşitlik temelinde ortak bir gelecek inşa etmek için adım atmak.
Yüzyıllık korkunun son bulması da, küçülmemenin ilacı da budur.
Başmuhtar’ın topluma pompaladığı gazla, Musul ve Rakka’nın kaderi değişmeyeceği gibi, küçülme korkusu da korku olmaktan çıkar, yapılan ucuz kahramalıklara rağmen bir realiteye dönüşür.
27.10.2016
firataras@navkurd.net