Teorik olarak yanyana gelmemeleri gereken, ancak pratikte birbirini besleyen ve birbiriyle bütünleşen iki kavram.
Ortaya çıkışları itibariyle teorik olarak tüm dinlerin ortak özelliği, insanları tüm kötülüklerden arındırmak ve bunun için din adına konulan kurallara uyanları, öbür dünyada cennette gideceklerine dair müjdelemektir.
Terörü bir araç olarak kullananların amacı ise, kendileri gibi düşünmeyen, kendileri gibi yaşamayan, kendilerine ait dini inancı paylaşmayan herkesi düşman kabul edip, yaşam haklarını ellerinden almaktır.
Yine söylem olarak din, birbirinden farklı özelliklere sahip insanların birarada yaşayabilecekleri ortak bir değerin etrafında buluşmalarını esas alırken, terör, insanların birbirinden farklı özelliklerinden hareketle, kin ve nefreti esas almaktadır.
Ancak pratikte tüm dinlerin vaaz ettikleri o yüce değerlerin havada kaldığını, aksine yaşam hakkını ortadan kaldıran savaşlara ve teröre kaynaklık ettiğini ve etmeye devam edeceğini dinler tarihi bize açıkça göstermektedir.
Çünkü, din, insan ile vicdanı arasında kaldığı sürece masumiyeti ifade eder, insan ile hayatı arasına girdiğinde ise şiddet ve teröre dönüşür.
Eğer insan ile vicdanı arasında kalsaydı, İbrahim ateşe atılmazdı.
İsa çarmıha gerilmezdi.
Ali ile Muaviye’nin iktidar savaşı yaşanmazdı.
Ortaçağ’da Avrupa’yı yakıp-yıkan din savaşlarına dönüşmezdi.
Aynı Allah’a inanan, aynı peygamberin peşinden giden Ptrotesanlar, Katolikler ve Ortodokslar birbirleriyle düşman olmazlardı.
Yine aynı Allah’a inanan ve aynı peygamberin izinden giden Şiilerler Sünniler arasında yaşanan katliamlar yaşanmazdı.
Humeyni’nin İran’ı, Taliban’ın Afganistan’ı, Usame Bin Ladin’in El-Kaidesi, El-Bağdadi’nin İŞİD’i, Nijerya’nın Boko Haram’ı olmazdı.
Hatta Erdoğan ile Gülen’ın çıkar çatışması bile bu denli keskin cereyan etmezdi…
Buna rağmen eğer bugün dini terör gündeme geldiğinde sadece İslam akla geliyorsa bu da nedensiz değildir.
Çünkü yüzyıllarca mezhep savaşlarına kaynaklık etmesine rağmen Hirstiyanlık kendi iç reformunu yapmıs ve kendine bugünün yaşam koşullarıyla uyumlu bir alan yaratmıştır.
Oysa İslam, hergeçen gün biraz daha siyasallaşarak, hayatın her alanına müdahale eden bir inanca dönüşmektedir.
Üstelik onu kullananların niyet ve amaçlarına göre farklılaşarak…
Dolayısıyla birileri inkar etse de, yadırgasa da, İŞİD’in Kürtlere karşı uyguladığı katliamlar da, El-Kaide ve Taliban’ın eylemleri de, son olarak Paris’te Charlie Hebdo dergisine yönelik baskın da birer İslami terör örnekleridir…
Hristiyanlıkta olduğu gibi Müslümalıkta da köklü reform yapılmadığı sürece, birileri İslam adına teröre başvuracak, İslam dini de hep terörle özdeş olarak anılmaya devam edecektir…
08.01.2015
firataras@gmail.com