Kürtler 30 Mart’da yapılacak yerel seçimlere üç-büçük parti ile katılıyorlar.
Bunlar BDP, Hak-Par ve Hüda-Par ile, bunların dışında yarı Türk, yarı Kürt olan HDP…
Her ne kadar isimleri Türkçe ve kendilerini Türkiye partileri olarak tanımlasalar da, Kürtler tarafından kurulan, üyelerinin tümü Kürtlerden oluşan, katıldıkları seçimlerde sadece Kürtlerden oy alabilen, Kürt sorununun çözümünü esas alan politikalarıyla BDP ve Hak-Par birer Kürt partileridirler.
Hüda-Par’ın BDP ve Hak-Par’dan farklı iki yanından birisi, dini referans alan muhafazakar kimliği ise, bir diğer farkı da diğerleri gibi kendisini bir Türkiye partisi olarak tanımlamaması…
HDP’ye gelince, bur parti her ne kadar kendisini Türk ve Kürt solunun bir çatı partisi olarak adlandırsa da, BDP ve Hak-Par’dan tek farkı, partinin üst yönetiminde üç-beş eski tüfek Türk solcusunun yeralmış olmasından ibaret. Gerek parti tabanı ve gerekse hitap ettiği seçmen kitlesinin ağırlıklı kesimi, yine batıya göçmüş olan Kürtlerden oluşuyor.
Son seçim stratejilerini esas alıp değerlendirmek gerekirse, BDP bu seçim stratejisi ile kendisini Kürdistan ile sınırlandırarak, Kürdistan’daki Kürtlerin partisi, ikizi olan HDP ise, Kürdistan dışındaki Kürtlerin partisi olarak seçmenlerinin karşısına çıktılar.
Bu nedenle BDP Kürdistan’ın tüm il ve ilçelerinde seçimlere katılıyor, HDP ise Kürdistan bölgesi dışında Türkiye’nin tüm il ve ilçelerinde…
İlk kez seçimlere katılacak olan Hüda-Par da kendine biçtiği misyona uygun olarak sadece Kürdistan’ın 13 il ve 72 ilçesinde aday göstererek, Kürt seçmeninin karşısına çıkıyor.
BDP gibi 1990 yılında kurulan HEP’in bir bileşeni olan ve 12 yıldan beri bugünkü ismiyle Kürt siyasetinde yeralan Hak-Par ise, Türkiye ve Kürdistan’da toplam 55 il ve bu illerin kimi ilçelerinde aday göstererek seçime giriyor. Başka bir deyişle Kürdistan ağırlıklı olmak üzere, Türkiye’de Kürtlerin yaşadıkları bazı il ve ilçelerde de seçimlere katılıyor…
Bir çatı partisi olarak kendini tanımlayan, ‚Şehir senin‘ sloganıyla seçime katılan HDP’i bir tarafa bırakırsak, diğer üç Kürt partisinden BDP ve Hüda-Par’ın 30 Mart Yerel Seçimleri konusundaki stratejileri ile Kürt sorunu konusunda önerdikleri cözüm yöntemleri ve seçimde kullandıkları sloganlar, birbirleriyle bir uyumu yansıtıyor.
Sadece Kürdisatan’da seçimlere giren bu iki partiden bir olan BDP, „Demokratik Özerklik’ talebine uygun olarak; „Öz yönetimle özgür kimliğe“ sloganıyla seçmenlerinin karşısına çıkarken, Hüda-Par ise, BDP’nin bögedeki yerel iktidarına karşı, „Dürüst siyaset, gerçek hizmet“ sloganıyla alternatif olduğu iddiasıyla seçimlere hazırlanıyor.
Kürt sorununun çözümü konusunda federasyon yöntemini esas alan Hak-Par’ın bu seçimde izlediği strateji ise, ne ileri sürdüğü çözüm önerisi ile ne de kullandığı seçim sloganıyla bir uyumu oluşturuyor. Kürt sorununa çözüm formülü olarak parti programında federasyona yer veren ilk ve tek parti olmasına rağmen ne Türkiyelileşebiliyor, ne de Kürdistani bir parti olarak kalabiliyor. Seçim çalışmalarında kullandığı; „Güçlüye değil, doğruya oy verin“ sloganıyla, alternatif olduğunu ortaya koyabilmesi bir yana, cami önlerinde mendil açan, „Allah rızası için şu fakire de bir sadaka verin“ misali güçten, kuvetten ne kadar yoksun olduğunu peşinen kitlelere ilan ediyor.
Denilebilinir ki, „En büyük güç doğruluktur“.
Bazı konularda bunun bir doğruluk payı olsa da, sosyl ve siyasal alanlarda pek kiymeti harbiyesinin olmadığı da aşikardır.
Çünkü kitleler, kendilerini yönetmeye aday olan parti ve liderler arasında tercih yaparlarken, onların sadece doğruları söylemiş olmalarına göre değil, bu doğrularıyla kendilerini yönetebilecek güce sahip olup olmadıklarına göre karar verirler…
Yerel bir seçimden daha çok genel bir seçim havasına dönüşen 30 Mart seçimleri, Türkiye’nin genelinde iktidar ve muhalefetin geleceğini belirleyeceği gibi, Kürt partilerinin geleceği konusunda da bir ölüm-kalım sürecini ifade ediyor.
Hak-Par ve Hüda-Par’ın bu süreci başarıyla atlatmaları, Kürt siyasetinin çoğulcu bir yapıya evrilmesini sağlarken, sınıfta kalmaları ise, mevcut olan yapının daha da tek renkli ve tek sesli bir sisteme dönüşmesine yolaçar…
21.03.2014
firataras@gmail.com