Kürtlerle ilgili okuduğum ilk kitaplardan birisi rahmetli İsmet Şerif Vanlı’nın; “Avukatsız Halk: Kürtler” adlı kitabıydı. Vanlı, o kitapta Kürtlerin geçmişten günümüze sahipsizliğini, kendi deneyimlerini de katarak anlatmaya çalışıyordu. O kitaptan olabildiğince etkillenmiş ve Kürt siyasetine ilgi duymaya başlamıstım.
O günden bugüne yılar akıp geçti.
Kürtlerin yaşadıkları ülkelerle ilişkileri ve de konumları ciddi bir şekilde değişime uğradı.
Küçülen dünyada, farklı parçalarda yaşyan Kürtlerin birbirleriyle ilişkileri zenginleşti, 90 yıl önce çizilen sünni sınırlar adeta kağıt üzerinde kaldı.
Kürdistan’ın Güneyi özgürleşti, Rojava hızlı bir şekilde özgürlüğüne kavuştu, kavuşacak…
Kuzey’de red ve inkar aşıldı.
Dün adı bile suç olan dil ile bugün, seçmeli de olsa, devlet okullarında eğitim yapılıyor. Kürtce televizyon kanallarında, radyolarda günün 24 saati yayın yapılıyor.
Kürtçe gazete, dergi ve kitaplar sorunsuzca yayınlanıyor.
Kürdistan’da yüz civarindaki il ve ilçe belediyelerinin yönetimi Kürtlerin elinde.
Kendisini Türkiye Partsi olarak tanımlasa da, üç buçuk Türk milletvekili dışında, taban ve tavanıyla Kürtlerden oluşan BDP, 35 milletvekiliyle parlametoda temsil ediliyor.
Kuzeyliler sorunsuzca Güney ve Rojava’ya girip çıkıyor, onlar da istedikleri zaman Kuzey’e gelip gidiyorlar.
Bunca değişime rağmen Kürtler hala, feodal derebeylikler gibi dar, ideolojik ve örgütsel kalıplarla olaylara yaklaşıyor ve hala o küçük pencerelerinin arkasına gizlenerek birbirlerine uzaktan bakıyorlar.
Ortak paydalarında buluşamadıkları gibi, kendileri için doğru olanı biribirine dayatma konusunda var güçleriyle adeta yarışıyorlar.
Oysa düne kadar kendileri bile üzerinde yaşadıkları toprakları, onları sömürgeleştiren ülkelerin coğrafik konumlarına göre telafüz ediyorlardı.
Güney Kürdistan Kuzey Irak, Batı Kürdistan Suriye’nin Kuzeyi, Doğu Kürdistan Îran’ın batısı, Kuzey Kürdistan ise Türkiye’nin doğu ve güney doğusu olarak adlandırılıyordu.
Bu süreçte sadece Kürtler ve konumları değişmedi, Kürtleri red ve inkar eden, onlara her türlü zulmü reva gören ülkelerde değişti.
Saddam’ın koltuğunda bugün bir Kürt oturuyor.
Suriye’nin yarınlarda ne olacağı belirsiz.
Türkiye’de Kemalizim her geçen gün biraz daha aşınıyor.
Îran değişiyor.
Dün, „Kürtleri nasıl ezeriz“, ya da „geleceklerini nasıl karartırız“ konusunda tüm çelişkilerini bir yana bırakıp biraraya gelen devletler, kendilerine karşı mücadele eden Kürtlerle, diğer parçalardaki Kürtlerle aleni bir şekilde görüşüyor, özellikle de Güney ile siyasi ve ekonomik ortaklıklar kurmak için Kürtlerin ayağına gidiyorlar.
Türkiye bir taraftan Öcalan ile görüşürken, Barzani ve Salih Müslüm ile de görüşüyor. Iran ha keza Barzani ve Talabani kadar, Güney ve Rojava Kürtleriyle, hatta PKK’nin temsilcileriyle de görüşüyor. Savaş koşullarında olmasına rağmen Suriye’nin bu konudaki tutumu da diğerlerinden farklı değil.
Hiç kuşkusuz dört devletin de, Kürtlerin de bu ilişkilerdeki niyetleri birbirinden farklıdır. Herkes bir çıkar peşinde ki, bu da gayet doğaldır.
Doğal olmayan Kürtlerin bu devletlerle olan ilişkilerinde ulusal çıkarlarından ziyade, ideolojok ve örgütsel fayda temelinde yaklaşmalarıdır. Bu yaklaşımın doğal sonucu olarak A’nın C ile ilişkisi iyi iken, B’nin C ile olan benzer ilişkisi yanlış, hatta ihanet olarak adlandırılabilmekte…
Herhangi bir örgüte göre kendilerini konumlandıran Kürtler de işin kolayına kaçarak, benzer eylem ve ilişkilerinden dolayı kendilerine yakın olanın ilişkisini hiç düşünmeden doğru veya olması gereken bir ilişki olarak değerlendirirlerken, diğerini yanlış olarak değerlendirebiliyorlar.
Eğer Kürtler için dört ülkeden herhangi birinin temsilcileriyle görüşmek suç ise, ilginçtir, aynı suçu işleyen iki Kürt liderinden biri fevkalade kahraman diğeri ise çok rahat bir şekilde hain ilan edilebiliniyor.
Bunca gelişmeye ve kazanıma rağmen Kürtlerin hala dar kalıplarla olaylara yaklaşıyor olmaları, davalarında haklı çıkmalarını sağlayacak avukatlar varken, dillerini bile doğru dürüst anlamadıkları üç buçuk arzuhalciye umut bağlamış olmalarının bir sonucudur…
12.11.2013
firataras@navkurd.eu