Kürt Ulusal Kongresi bir kez daha ertelendi.
15-17 Eylül tarihleri arasında Güney Kürdisan’ın Hewlêr kentinde yapılması planlanan Kürt Ulusal Kongresi bir kez daha ertelendi.
Kürdistan’ın dört parçaıı ile Avrupa’da yaşayan Kürtlerin temsil edileceği kongrenin 24-26 Ağustos tarihleri arasında toplanması hedeflenmişti. Daha önce Hewler’de Kürdistan’ın dört parçasından biraraya gelen Kürt örgüt temsilcileri, vardıkları mutabakat gereği Kürt Ulusal Kongresi’ni gerçekleştirmek amacıyla bir hazırlık komitesini oluşturmuşlardı. Oluşturulan komite kısa bir hazırlık çalışmasından sonra Kongre’nin 24-26 Ağustos tarihleri arasında yapılmasını kararlaştırmış, daha sonra hazırlık süresinin kısalığı gerekçe gösterilerek 15-17 Eylül’e ertellenmişti. Bu kez de 21 Eylül’de Güney Kürdistan’da yapılacak seçimler gerekçe gösterilerek, 25 Kasım tarihine ertellendiği kamuoyuna duyuruldu.
Her ne kadar resmi açıklamanın gerekçesi Güney’de yapılacak seçimler olarak gösterilse de, asıl gerekçenin bu olmadığı, örgütlerarası çekişmenin ertelemede belirleyici rol oynadığı iddia edilmekte…
Bu gerekçelerden bir tanesinin delege dağılımı konusundaki anlaşmazlık, bir diğer gerekçenin de Rojava’dak yaşanan Kürtlerarası sorun olduğu ileri sürülmektedir.
Gerekçe ne olursa olsun Kürtlerarası tarihsel bir ilk adım olarak kabul edilen kongrenin ikinci kez ertellenmesi, tüm Kürtler adına üzücü bir durum.
Ancak bu üzücü durumun yanısıra, bu, dışımızda da bizimle ilgili farklı bir algının oluşmasına neden oluyor, o da şu:
„Kürtler yine beceremediler…“
Kürtlerin beceriksizliği üzerine politika yapanlar ise, bununla da yetinmiyor, adeta alay edercesine başka sözler de sarfediyorlar.
Mesela:
„Dünya’da devletleşmeyen tek ulus…„
„Birlik olmayı beceremeyen tek halk…“
„Anadillerine sahip çıkmayan, düşmanlarının dilleriyle konuşmaktan utanmayan tek millet…“ gibi…
Aslında bu söylediklerinde haksız da değiller.
Bırakın devlet kurmayı, biraraya gelip, basit bir birlik bile oluşturamıyorlarsa, Kürtlerin oturup uzun uzadıya düşünmeleri gerekir…
Kolay ve gelişmelere içerden bakılınca başkalarınca söylenen bu ve benzeri sözler, bir hakaret gibi algılanabilir, hatta Kürtleri baskı altında tutan egemen güçlerin Kürtleri aşağılamak ve onları peşinen başarısızlığa mahkum etmek için uydurdukları safsata olarak da değerlendirilebilir.
Ancak dışarıdan gözlemleninca işin rengi farklılaşır. Bu ve benzeri söylemler, egemenlerin Kürtlere bakış açısının bir sonucu da olsa, Kürtlerin içinde bulunduğu gerçeği değiştirmiyor.
Eğer Kürtler hala özgür olamamışlarsa, özgür olmalarının önkoşulu olan ulusal birliktelliklerini örememişlerse, dost ve düşmanlarının zaman zaman söyledikleri gibi, Kürtlerin bu konuda beceriksiz olmalarının bir sonucudur.
Bunu böyle kabullenmeleri de gerekir.
Ancak bu acı gerçeğe rağmen, Kürtlerin her konuda beceriksiz olduğunu ileri sürmek mümkün mü?
Elbette ki hayır…
Çünkü Kürtlerin de oldukça becerikli oldukları alanlar var. Hatta kimi alanlardaki bu becerileriyle, olumsuz anlamda da olsa, çevrelerindeki kesimler tarafında kimi zaman örnek ola, kimi zaman da alay konusu rak gösteriliyorlar.
Hangi alanlarda mı diyecekseniz, bunlar saymakla bitmeyecek kadar fazla.
Ancak ben, bunlar arasında sadece bir kaç tenesine değinmek istiyorum.
Mesela din ve ideoloji konusunda…
Din konusundan başlarsak, Kürtler, müslümanlığı en son kabul eden bir halk. Buna rağmen, müslümanlığın yayılmasında, bu güne kadar Araplar’dan daha çok maharet gösterdiler. İslam bayrağı altında yüzyıllarca savaştılar, savaşkanlıklarıyla tarihte Haçlı Orduları’nı bile dize getirdiler. Oysa din ve ümmet adına kendileri gibi Kürt olmalarına rağmen, farklı din ya da meshebe mensup olan kesimlere karşı ise hep cihad mantığıyla yaklaştılar.
Kürtler, din gibi sosyalizmi de herkesten sonra keşfettiler, hata sosyalizmin nemenem bir şey olduğunu dahi öğrenmeden, kendilerini dünya aleme sosyalist ilan ettiler. Başta Rusya olmak üzere uzun yıllar sosyalist rejimler tarafından yönetilen ülkeler bir bir sosyalizimden vazgeçerlerken, onlar bugün bile Ortadoğu’da sosyalizmin namus bekçiliğini yapmaya hala devam ediyorlar.
Sadece sosyalist olmakla da yetinmediler, mesela enternasyonalist olmayı da iyi becerdiler(!)
Kürtlerin önemli bir kesimi bu gün bile, „kimsin“, „nesin“, „necisin“ sorularına, tıpkı bir dindarın „Allah’a şükür müslümanım“ demesi gibi, „insanım“, „dünya vatandaşıyım“ şeklinde cevap veriyorlar.
Kürt ve Kürt kimliğini sahiplenmyi ise, kendileri için neredeyse bir hakaret olarak kabul ediyorlar .
Dilleri, kültürleri, tarihi zenginlikleri yok olmayla karşı karşıya iken, ülkeleri dört parçaya bölünmüşken, üstelik bu süreci değiştirmek için yıllardan beri ölümüne savaşan, güç ve kuvvet sahibi olan Kürtler de bu anlayışın doğal bir sonucu olarak, „biz ulus devlet kurmak istemiyoruz, çünkü ulus devlet ilkelliktir, miadını doldurmuştur“ diye avaz avaz bağırıyorlar…
İşte bu nedenlerden dolayıdır ki, bir türlü milli bir anlayışa sahip olmayı beceremeyen Kürtler, bırakın devlet kurmayı, biraraya gelmeyi bile beceremiyor, bu beceriksizliklerini kongre ertelemeriyle adeta ispat ediyorlar
10.09.2013