Kemal Burkay 31 yıllık sürgün yaşamından sonra nihayet ülkeye döndü. Sevenleri ve yakınları tarafından coşkuyla karşılandı. Havaalanında ne kendisine ne de onu karşılayanların coşkusuna herhangi bir müdahalede bulunulmadı. Hatta karşılayanlar arasında Istanbul Vali Yardımcısı da vardı ki, bu, bir anlamda düşük düzeyde de olsa Burkay’ın aynı zamanda bir devlet protokolüyle de karşılandığı anlamına geliyordu.
Dönüşünden iki gün sonra Burkay, Avrupa Birliği’nden sorumlu Bakan Egemen Bağış, onun akabinde de Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay tarafından kabul edildi. Her iki görüşmenin ardından bakanlarla birlikte basının karşısına çıkmaları, bugüne kadar alışık olmadığımız bir tabloydu. Keza Başbakan Yardımcışı ve Hükümet Sözcüsü olan Bülent Arınç’ın kendisinden övgüyle sözetmesi ise bu tabloyu daha da renklendirdi.
Burkay’ın gelişi ile oluşan bu tablo, aslında Türkiye’nin 31 yıl aradan sonra geldiği nokta itibariyle devletin Kürtlere ve Kürt sorununa bakışın değişimini çok somut bir şekilde ortaya koyuyor.. Çünkü dönüşünde Burkay’ı koruyan, bakanlarla yaptığı görüşmelere giderken ona eskortluk yapan polisler, 31 yıl önce Kürtlere kan kusturuyorlardı. Burkay’da bir çok Kürt gibi onlara av olmamak için ülkesini kaçarak terketmişti.
Kemal Burkay ve son yıllarda ülkeye dönüş yapan sürgünlerin herhangi bir sorunla karşılaşmamaları, Türkiye’deki iklim değişikliğinin de somut bir göstergesi. Kemal Burkay’ın değişiyle her ne kadar „Akdeniz olmadıysa“ da, iklim epey değişti.
Bu iklim değişimini görmeyenler, değişimden bihaber olanlardır ki, zaten onlara göre bir şeyin ya siyah ya da beyaz olması gibi, mevsimler de yaz ve kıştan ibarettir. Eğer bu gün kar lapa lapa yağmıyorsa onlara göre mevsim „yaz“, ufukta güneş görünmuyorsa demek ki „kış“dır.
Dolayısıyla kamuoyuna yansıyan her olayda görüldüğü gibi, Kemal Burkay’ın dönüşünü de farklı yorumlayan, hatta şimdiden kimi ciddi sonuçlar çıkranlar da var. Bu da gayet doğaldır.
Doğal olmayan bir şey varsa o da, bu farklı değerlendirmelerin sığ ve yaşanan somut gerçeklerden uzak, önyargılı duygulardan ibaret olmalarıdır..
Burkay’ı kendilerine rakip gören Kürtler, Burkay’ın dönüşünden beri açıkça dile getirdiği niyetinden ziyade, devletin ona yaklaşımını esas alarak değerlendiriyorlar. Onlara göre Burkay’ın gelişi, „bir devlet projesidir ve bu proje ile birkez daha Kürtlere karşı bir tasviye programı ugulanacaktır“.
Aynı hata farklı bir anlayışla Burkay‘ı sevenler, siyasi anlamda ona yakın duranlar tarafından da yapılmaktadır. Bunlara göre ise, Burkay’ın gelişi ile devletin aradığı Kürt muhatap sorunu çözülmüş, böylelikle Kürt sorunu çözüm sürecine girmiş ve çok kısa bir zaman diliminde ise herşey toz-permbe bir tabloya dönüşecektir.
Gerek Burkay karşıtlarının ve gerekse ona yakın duranların bu farklı değerlendirmeleri, kuşkusuz sadece onları bağlar ve bu konuda bir yargıda bulunmak için henüz erken…
Devletin, daha çok da bugünkü hükümetin Burkay’ın dönüşünden kendisi için çıkarmak istediği bir sonuç yok mudur?
Elbette ki vardır.
Ancak Burkay’ın bugünkü konumu ve siyasi temsil gücü, ne yazık ki hiç bir tarafın istem ve yaklaşımlarına cevap olabilecek bir sonuca yolaçmaz.
Bu dönüşün, genel olarak Kürt sorununun çözümü için bir katkıya dönüşmesine, Burkay’a karşı ne devletin hoşgörülü yaklasımı, ne karşıtlarının ağır eleştirleri, ne de ona yakın duranların abartılı değerlendirmeleri belirleyici olur. Eğer olacaksa olumlu bir katkı, o katkının ne düzeyde olacağını belirleyen tek şey, Burkay’ın bireysel duruşu ve buna bağlı olarak bu yöndeki çabaları olacaktır.
Eğer Burkay, şair-yazar-aydın ve siyasi bir aktör olarak kendisini gruplarüstü bir bir şekilde konumlandırır ve herkese eşit mesafede durursa, Devlet ile Kürtler arasında en azından bir aracı rolünü oynayabileceği gibi, son yıllarda Kürtlerle Türkler arasında oluşan olumsuz tablonun olumluya dönüşmesine önemli katkılar sunabilir.
CNN Türk’teki programda „Hak-Par’a destek verecem“ anlayışıyla hareket ederse, -ki, dışardan da öyle görünüyor- Burkay’ın sorunun çözümüne yapacağı katkının boyutu da olsa olsa Hak-Par’ın bugünkü temsil gücüne paralel düzeyde olur.
Umarım Burkay, önümüzdeki süreçte yapacaklarıyla ilgili CNN Türk de belirttiği gibi acele karar vermez. Yılların birikimi ve tecrübesiyle ülkeyi dolaşır, gelişmeleri yerinde gözlemler ve ona göre karar verir.
Bunu yapmayıp ta karşıtlarının söylemlerine göre konumunu belirlerse devlete yakınlaşır, kendisine yakın duranların abartılı değerlendirmelerine göre hareket ederse, atacağı ilk adım da sol ayağı havada kalır.
Dolayısıyla Burkay’ın ülkeye dönüşüyle, geçici de olsa kendisiyle ilgili ülkede oluşan havanın seyrini de bizzat Burkay belirler ki, bu havanın kalıcı olması da onun vereceği karara bağlıdır.
Bu karar, ya değişen iklimi Akdeniz’e dönüştürür, ya da mevsimin Akdeniz olması bir başka bahara kalır…
07.08.2011