10 Kasım Atatürk’ün ölüm yıldönümü. Sabah saat 09.05’de sirenlerin çalmasıyla çoluk-çocuk, genç ve yaşlıların sokak ortasında, saygıdan çok zorunluluktan dolayı oldukları yerde dikilip durdukları …
Küçük çocukların daha ilkokuldayken döktükleri göz yaslarının tesiriyle hıçkırıklar arasında „Atam, Atam sen kalk ben yatam“ diye bağırdıkları…
Öğretmenleri tarafından „Ata“nın ölümüyle yetim kaldıklarına inandırıldıkları çocukların Ata’dan çok yetim kaldıklarına içerlendikleri o hüzünlü gün.
10 Kasım, ilkokullarda küçücük çocukların hıçkırıklarıyla kutlanırken, Ortaokul ve Liselerde ise „Ata“’nın Türk ulusuna bıraktıkları mirasın kollanıp korunması üzerine yapılan anma ve Atatürk’ün tarihte oynadığı rol ve tarihi kişiliği üzerine yapılan konuşmalarla geçerdi.
Dün Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla yaptığı haftalık görüşme notlarını okuyunca akılma 10 Kasım ve o güne ait bir anım aklıma geldi.
10 Kasımla ilgili anımı anlatmadan önce, Öcalan’ın Atatürk ile ilgili söylediklerinden kısa bir alıntı yapmak istiyorum.
Abdullah Öcalan avukatlarına; „Dersim‚in durumu ortada. Kendi tarihini bilmeden, kendi katillerini tanıyamadan yürüyemezsiniz. Sizi öldüren, bitiren bu zihniyeti tanıyacaksınız. Seyit Rıza’yı şafak vakti, daha Mustafa Kemal’i beklemeden asıyorlar. Kim asıyor? Kürt-Türk uzlaşmasını istemeyenler asıyor. Seyit Rıza’yı Mustafa Kemal’i beklemeden asmalarının nedeni, Kürtlerle uzlaşmasının önüne geçmekti. Yine Mustafa Kemal’i Kürt düşmanı olarak göstermek… Hitler, bunlar için ‚benim hocamdır‘ diyor. Hatta Hitler, bunlar Ermenileri öldürdüler de ne oldu, bir şey olmadı biz de bunu yapabiliriz diyor.‘
1906’larda Abdulhamit’i tahttan indiren bu zihniyet, daha sonra Mustafa Kemal’i de etkisizleştirmeye çalışan zihniyetle aynıdır. İşte o zamanın zihniyetidir bu gün devam eden. Mustafa Kemal’in etrafını sarıp etkisizleştiren ekip aynı ekiptir.“
Lise’de okuduğum yıllarda, sınıftaki diğer öğrenciler gibi Atatürk’ü anma programı çerçevesinde bana da bir görev verilmişti.
Bir Kürt olarak atam olmayan „Ata“yı ne anmak istiyor, ne de verilen görevden kaçabiliyordum. Bana verilen bu zoraki görevi yerine getirrmek için bulunduğumuz şehrin kütüphanesinde günlerce kitap taraması yaptım.
Hazırlayacağım sunumda atam olamayan „Ata“’nın kimi olumsuz yanlarını bulup satır aralarına yerleştirmeyi kafama koymuş ve böylelikle bir taraftan „Ata“yı anarken, diğer taraftan vicdanımı da rahatlatmayı düşünüyordum.
Nihayetinde Milli Eğitim Yayınları arasında çıkmış olan küçük bir kitapçık buldum.
Adı; „Atatürk için diyorlar ki“ idi.
Kitapta, Atatürk dönemi ve sonrasının dünyadaki birçok siyaset ve devlet adamlarının, ünlü şair ve yazarların, kültür ve sanat adamlarının Atatürk ile ilgili kısa vecizleri yer alıyordu.
Bunlardan biri de Alman Diktatör Adolf Hitler di.
Hitler, Atatürk için aynen şöyle diyordu: „Kendime öğretmen olarak üç tarihi kişiliği örnek aldım. Bunlardan ilki Mustafa Kemal Atatürk’tür“.
Hitler’in Atatürk ile ilgili söylemiş olduğu bu sözü görünce derin bir nefes aldım ve 10 Kasım’da yapacağım sunumu hazırlamaya koyuldum.
Ünlü Müslüman şair Muhammed İkbal’in sözleriyle başladım. Yapacağım sunumun ortlarına Hitler’in sözünü yerleştirip, hazırlığımı tamamladım.
10 Kasım günü yapılan törende sıra bana gelince, kürsüye çıktım. Muhammed İkbal’den Hitler’e kadar Atatürk hakkında söylenen sözleri okudum. O anda dindar ve dindar olduğu kadar da modern olan okulumuzun müdürü ayağa kalkarak yaptığım sunumu bitirmemi emretti. Ben, elimdeki mikrofonu bir sonrakine bırakarak usulca dinleyicilerin arasına karıştım. Hitler’in söylemiyle de olsa, söylemeyi hedeflediğim sözü söylemiş olmanın iç huzuruyla törenin geri kalanını keyifle izledim.
Bana göre, Hitler bu değerlendirmesini salt iş olsun diye yapmamıştı. Atatürk’ün içinde yer aldığı ittihat Terakki iktidarının Erminelere yönelik yapmış olduğu katliam, yine Atatürk Cumhuriyeti’nin Şeyh Said isyanından, Dersim isyanına kadar olan süreçte Kürtlere yönelik uyguladığı yoketme politikası ile Hitler Faşizmi’nin Yahudilere yönelik uygulamaları arasında birçok yönüyle benzer yanlar vardı. Hitler’in kendisini Atatürk’ün bir öğrencisi olarak adlandırmasının nedeni de Atatürk yönetimindeki devletin Türkiye’deki azınlıklara yönelik uygulamalarıydı.
Bir 10 Kasım arifesinde Öcalan’ın avukatları aracılığıyla bir kez daha Atatürk’ü günahlarından arındırıp, onu bir Kürt dostu olarak, üstelik Hitler’in Atatürk ile ilgili sözlerini bile ters-yüz ederek, sunmaya çalışması nedensiz değil.
Yıllar önce ben bir Kürt olarak, Hitler’in Atatürk ile ilgili o meşhur sözünü, Atatürk’ü anma programında yaptığım sunumun içine serpiştirip vicdanımı rahatlatmaya çalışırken, „Kürt Halk Önderi „ olarak anılan Öcalan bugün kendini kurtarmak için, Hitler’in o sözünden Atatürk’ü vareste tutarak tüm Kürtlerin vicdanını karartmaya çalışmaktadır.
Vicdan sahibi olan Kürtlere duyurulur…
10 Kasım 2009