Birlik kelimesi bana hiç cazip gelmiyor. Kimi zaman kelimenin kendisi olmasa bile, yüklenilen içerik bana çok itici bile geliyor, özellikle de siyasi amaçlı kullanıldığında…
Siyasi anlamda birlik kelimesi; belli bir amaç doğrultusunda benzer düşünen kimi kesimlerin ortak hareket etmeleri, rakiplerine karşı üstünlük sağlamak için güçlerini birleştirmeleri, hedefledikleri potansiyel kitlenin nezdinde daha güçlü görünmek için moral üstünlük sağlamaları anlaşılmaktadır.
Dolayısıyla biraraya gelen güçlerin sayısına göre, yapılan birlik en az o birliği oluşturan güçlerin toplamı kadar olması gerekir. Ancak bugüne kadar biraraya gelen ve birlik oluşturan Kürt siyasi hareketleri, güçleneceklerine, hep güçsüzleştiler. İnsan malzemesi itibariyle çoğalacaklarına, daha da azaldılar.
Birden fazla grubun biraraya gelmesiyle oluşturulan birliktellikler, belli bir süreden sonra daha çok bölünmeye temel teşkil ettiler. Birlik öncesi konumlarını bile koruyamadılar, toz duman olup tarihe karıştılar
Birlik kelimesinin bana itici gelmesinin bir diğer nedeni de, birliği en fazla güçsüz ve mecalsiz kalan örgütlerin istemeleridir. Güçlü dönemlerinde birlik taleplerine hep burun kıvırarak yaklaşanlar, ne hikmetse güçten ve kuvvetten düştükleri andan itibaren birlik kelimesine sarılmakta ve onu mücadelenin temel şartı olarak ileri sürmektedirler.
Örnek mi?
Alın size PKK ve onun türevi olan gruplar. PKK içerisindeyken birlik taleplerine karşın kendi partilerini adres olarak gösterenler, kendilerinden başka yurtsever olabilme hakkını bile başkalarına tanımayanlar, PKK’den ayrıldıktan sonra feryad û figan ederek ateşli birer birlik taraftarı oluyorlar. Üstelik herhangi şart-şurt ileri sürmeden, kendilerini dayatmadan…
Oysa birlik kağıt üzerinde ve arada bir yayınlanan bildirilerle olmaz, bir.
Daha güçlü görünmek için istenmez, iki
Koltuklardan fedakarlık yapılmadan gerçekleşmez, üç.
Birlik, ancak asgari bir güce sahip olanlar arasında oluşur ve hayat bulur, dört.
Kendilerinden güçlü olanın sayesinde gündeme gelmek, ya da kendinden zayıf olanı yutmak amacıyla da yürümez, beş.
Simdi somuta gelelim, son günlerde tekrar gündeme gelen PDK, PSK ve PWD’nin birlik çalışmaları ve yayınladıkları birlik deklerasyonu, farklı bir sonuç doğurabilir mi, hiç sanmıyorum.
Yine üç partinin, Kürdistanı kurtarmalarını bir tarafa bırakıyorum, Kürdistanın herbir il ve ilçesinde en az birer kadrolarını biraraya getirbilecek güçleri var mı, bunu da sanmıyorum.
Hedeflerinden biri olan bir legal partiyi kurarlarsa, şu an mevcut olan Hak-Par’dan daha etkili ve daha güçlü olabilir mi, bunu da sanmıyorum.
Maddi ve manevi güçlerini birleştirerek, bir günlük gazete çıkarmak ya da bir televizyon kanalı açıp, en azından daha güçlü bir propoganda yapabilirler mi, ellerindeki mevcut araçları kullanabilme becerilerine baktığımızda ne yazik ki bunu da yine sanmıyorum diyecem.
Tüm bunlardan sonra beni, belki de birlik düşmanı ya da hafif deyimiyle birlik karşıtı sanabilirsiniz.
Asla…
Aksine Kürt özgürleşmesinin ancak ve ancak birlikten geçeceğine inanıyorum. Hatta bu sözkonusu partilerin mensuplarından daha fazla, bu partilerin bir araya gelmesini istiyorum, çünkü bunların birlik oluşturmalarıyla en azından birlik kavramının iticiliğinden geçici bir süre için bile olsa kurtulmuş oluruz.
Bana itici gelmeyen birlik nasıl olur, onu da bir-iki cümleyle ifade edeyim.
Aynı amaca hizmet eden düşünce ve nüans farklılıklarına saygı göstererek, başkalarının yaptıklarından ziyade kendi doğruları doğrultusunda adım atarak…
Daha gerçekleşmeyen kazanımın kavgasını değil, kazanmak için kavgayı paylaşarak…
31 Ağustos 2006