Bugünkü yazıma, NavKurd’un sadece Kürtlerden oluşan okurlarına soracağım bir soruyla başlamak istiyorum.
En çok sevdiğiniz bir Kürd’ün dahi devlet başkanı olduğu Türkiye Cumhuriyeti’nde mi, yoksa en nefret ettiğiniz bir Kürd’ün dahi devlet başkanı olduğu olası bir Kürdistan’da mı yaşamak isterdiniz?
Eğer NavKurd’un okurları arasında tek tük Türk olsa bile, soru da sorunun cevabı da onları pek ilgilendirmiyor.
İki şıktan oluşan bu sorunun cevabı basit, ancak cevap veren her Kürd’ün gelecekle ilgili niyet beyanını ifade etmesi itibariyle de önemli.
Dolayısıyla her Kürd’ün de bu soruyu kendi kendine sorması ve bu soruya vereceği cevaba göre, kendisine bir yol haritası çizmesi gerekir.
Kürtlerin bu soruya verebilecekleri net bir cevapları yoksa, günübirlik kazanımları da, kimi şartlara bağlı olarak dile getirdikleri talep ve istemleri de sadece bir hikayeden ibaret kalır.
Başkalarının estirdiği rüzgarda koparılan fırtına diner, Kürtler yine kendi kaderleriyle baş başa kalır.
Türk devleti, yerel düzeydeki yöneticilerini belirlemek üzere seçimlere gidiyor.
Bu nedenle, tam 50 gün sonra bir kez daha sandıklar kurulacak.
Türkiye’nin 81 il ve onlara bağlı ilçelerde yaşayan halk, o il ve ilçeleri yönetecek belediye başkanlarını seçecekler.
Türkiye’yi yöneten AKP, yanına aldığı MHP ile kurduğu Cumhur ittifakıyla, CHP ise İYİ Parti ile oluşturduğu Millet İttifakıyla seçimlere katılıyorlar.
Her iki ittifak da Kürt oylarına talip olmakla beraber, Kürt partilerine kapılarını kapatmış, onlara yaptıkları cüzamlı muamalesi ile seçmenlerine şirin gözükmeye, onların desteklerini almaya çalışıyorlar.
Kürtlere gelince, her zaman oldukları gibi dağınık ve çaresiz…
HDP Kürt illerinde seçime katılırken, Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı metropollerde, Millet İttifakı’na mensup adayları desteklemekte.
Birer tabeladan ibaret olan kimi Kürt partileri, listelerinden birer adamlarını aday göstermesi karşılığında HDP’in kuyruğuna takılırlarken, geriye kalanlar da bazı il ve ilçelerde bağımsız adaylarla seçimlere hazırlanıyorlar.
Cumhur ve Millet ittifaklarının adayları, seçilmeleri halinde, bugünden itibaren elde edecekleri rantın hesabını yaparlarken, HDP adayları ise, seçilmeleri halinde ne zaman görevden alınıp hapse atılacaklarının sancısını yaşıyorlar.
Çünkü seçilecek Türk adayların arkalarında bir devletleri, HDP’li Kürt adayların ise karşılarında kendilerini düşman gören bir Türk devleti var.
Bu nedenle yukarıda sorduğum sorunun cevabı, her Kürt açısından büyük bir önem arz ediyor.
Eğer amaç, hiçbir garantisi olmayan ve günübirlik kimi çıkarlar elde etmekse, seçimler nedeniyle Kürtlerin bir kez daha tedavüle soktukları hayin – şahin kavramlarıyla birbirlerini suçlamalarının belki bir anlamı olabilir.
Ancak güdülen amaç, bir halkın özgürlüğü ve geleceğini kendi iradesiyle belirlemesi ise, yerel seçimlerin sonucu hangi yönde olursa olsun, bugünden koparılan fırtına Kürtlere yarardan çok zarar verir.
Her seçim sonucunda kazanan Türkler ve Türk devleti, kaybedenler de sahipsiz, devletsiz Kürt halkı olur…
11.02.2019
firataras@navkurd.net