Bu da nereden çıktı, şeklindeki itirazları duyar gibiyim.
Evet, tam da dediğim gibi, Berberoğlu’na cezaevi kapısını ardına kadar açan Kılıçdaroğlu, o kapıyı ona açtıran ise, Kürt ve Kürdistan sorunu…
21 Mayıs 2016 tarihinde milletvekillerinin dokunulmazlığı TBMM’inde oylanarak kabul edilidi. Yasanın hazırlık aşamasında Kılıçdaroğlu; „Yasa antidemokratik bir yasa, buna rağmen kaldırılması yönünde oy kullnacağız“ diyordu.
Öyle de yaptı.
Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarının desteğiyle dokunulmazlıklar kaldırıldı, ardından HDP’li milletvekilleri teker teker içeri alındılar.
Bugün, HDP’in Eş Genel Başkanları ve 10 civarında Kürt milletvekilleri içerde.
Kürt milletvekilleri içeri alınırlarken, bırakın sokakta yürümeyi, Kılıçdaroğlu meclis koridorunda bile yürüyüş eylemine kalkışmadı, hatta „olur da bu iş HDP’in kapatılmasına kadar varırsa, hepsi olmasa bile, bir kısım solcu Kürt bize yönelir“ gibisinden bir beklenti içerisine de girdi.
Ancak, bugüne kadar yapmış olduğu tüm hesapları gibi, bu hesabı da yanlış çıktı. Berberoğlu’nun cezaevine konulmasıyla, aslında Kılıçdaroğlu, kendi kendine kesmiş olduğu faturadan payına düşen ilk taksidini ödüyor.
Çünkü Kılıçdaroğlu’nun CHP’si söz konusu yasaya destek verirken, bu yasayla faturanın sadece Kürtlere kesileceğini düşünüyor, hatta elde edilecek kazancın bir kısmının kendi hanelerine de artı-değer olarak yazılacağını umuyordu.
Ne de olsa devleti kuran parti…
Devlet kazansa, onlarda kazanacak misali…
İşler karışınca, hesaplar da alt üst oldu.
Kar ile zarar yer değiştirdi…
Ancak son yamanlarda hesap hatası yapan sadece CHP değil. AKP ve „herşeyin başı“ olan Genel Başkanı Erdoğan da aynı hatayı yaptı, yapıyor.
O da Gökkubbe altında bir Kürt devleti kurulmasın diye, dünya da ne kadar başı boş „it-köpek“ varsa, onlarla sarmaş dolaş oluyor.
Aslında iyi de oluyor.
Aynı tutumlarını sürdürmeleri için teşvik etmekte gerekir…
Çünkü bunların hesap hataları ve ipini koparan yaratıklarla iş tutmaları, Kürtlerin işine yarıyor, değerlerini artırıyor.
Çünkü Kürtler eski Kürtler değil.
Tıpkı Dünya’ın eski Dünya, Ortadoğu’nun da eski Ortadoğu olmadıgı gibi…
Güney’de parlamaya başlayan Kürt yıldızının parlaklığı diğer parçalarda da görülüyor.
Ne Erdoğan’ın „Rabiası“, ne de Kılıçdaroğlu’nun „Altıokları“ parlayan bu yıldızı engeleyebiliyor.
Aksine onların huzur içinde bir yaşam sürdürmeleri de, her gün biraz daha yükselen, yükseldikçe belirginleşen bu yıldızın yansıttığı ışığın kalıcılaşmasına bağlı.
Tıpkı Başkan Barzani’nin; „Bağımsız Kürdistan olmadan Ortadoğu’ya isaikrar gelmez“ sözü gibi, Kuzey Kurdistan halkı da özgür olmadan, kendi geleceği konusunda özgürce karar verebileceği bir ortam oluşmadan, ne Türkiye’ye istikrar gelebilir, ne de Kılıçdaroğlu ve TC Devleti’ni kuran partisi huzurlu olabilir.
Bugün Berberoğlu’nun başına gelen, yarın Kılıçdaroğlu’nun başına da gelebilir…
Kürt olup ta Kürdistani görünmemek de, Kürtlerle aynı saflarda yeralmaktan kaçınmakta, atık kurtuluş değil..
Bizden söylemesi…
Tercih sizin…
Hata yapmanız işimize yarar.
Kendinize kestiğiniz faturanın bir kısmını gönüllü olarak üstlenen kimi Kürtlerin varlığına rağmen…
16.06.2017