Hürriyet Gazetesi’nin 20 Nisan 2007 tarihili nüshasında çıkan bir haber, geçmişte kalan kimi yaralarımın yeniden depreşmesine neden oldu.
Haber, Rusya’nın Irak ve Güney Kürdîstan politikasıyla ilgili.
Daha birkaç yıl öncesine kadar „yoldaş“ olarak saygıda kusur etmediğimiz kişilerin yönetimindeki Rusya, kurulması muhtemel olan bir Kürt Devleti’ne karşı olduğunu açıkça ilan ediyor.
Haber şöyle:
Rusya Güvenlik Kurulu Başkanı İgor İvanov, Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürt devletinin kurulmasına karşı olduklarını söyledi. Rusya Güvenlik Kurulu Başkanı İvanov, „Biz Irak’ın tek bir ülke olarak kalmasından yanayız ve ayrılıkçı eğilimlerin ve bunlara verilen desteğin, Irak’taki zaten zor olan durumu daha da güçleştireceğine inanıyoruz. Biz tek bir Irak’tan yanayız.“
Terörle mücadele konusunda Türkiye ile Rusya arasında yapılan işbirliğini de değerlendiren İvanov, „İlgili Türk güvenlik teşkilatları ile birlikte çalışıyoruz ve işbirliğini geliştirmek istiyoruz“ dedi.
Denilebilinir ki, şimdiki Rusya’nın sosyalizim ile ne alakası var?
Doğrudur…
İdeolojik pencerden olaylara bakıldığinda, bu günkü Rusya da tıpkı diğer kapitalist bir ülke. Hatta işleyişi itibariyle daha da geri ve diktatoryal bir karekteri içerisinde barındırıyor.
Ancak Kürt Devleti’ne karşı olan sadece bu günkü Rusya değil. Tarihe karışan Sosyalist Blok’un patronu olan Sovyet Sosyalist Cumhuryetler Birliği de Kürtlerin bir devlet kurmalarına karşıydı.
1925 Şeyh Said önderliğindeki Kürt Ulusal direnişinde Kemalist yönetimden yana tavır almaları, 1945’de Mahabad Kürt Cumhuriyetin yıkılışına sesiz kalmaları ve iktidarı süresince Saddam rejimine kızıl tanklarıyla destek vermeleri, bu karşıtlığın bir sonucuydu.
Hatta Rusya’nın bugün Kürt Devleti konusunda takındığı tavır da, Sovyet dış politikasından kendisine kalan bir mirastır.
Ama ilginç olan, dünün Sovyet Sosyalist Cumhuryetler Birliği ile bu günkü Rusya’nın tavrı değil. İlginç olan onların geçmişteki bu yaklaşımlarına karşı sürekli bir bahane arayışı içerisine girip, anti-kürtçü politikalarını hep haklı göstermeye çalışmamızdı.
Yok efendim, „Dünya sosyalist sisteminin çıkarı“…
„Küçük parçanın büyük parçaya feda edilmesi“ gibi önümüze konulan uyduruk ve içi boş hikayelerle avunmamızdı…
Bu nedenle Sovyetlerin yıkılışıyla yas ilan edip kimimiz gözyaşı döktük…
Hala dökenler de var…
Ancak akan gözyaşlarımızın ardından kimi gerçeklerin de farkına vararak, tıpkı düşmanlık gibi dostlukların da ancak bir karşılık esasına dayandığını kavradık.
Bu anlayıştan hareketle yeni dostlar edindik…
Dost gürünen düşmanlarımızı farkettik…
Farkettikçe kazandık, kazanıyoruz…
20 Nisan 2007
firataras@navkurd.net