Milletler kendi soylarını sürdürebilmek için, üremek, çoğalmak ve nüfuslarını artırmak zorundadırlar. Yer yüzünde kayıp olmuş ve de olmakla yüz yüze olan değişik halklar ve kültürler bulunmaktadır. Kürt halkının karşı karşıya olduğu, durum alarm vermektedir.
Diyarbakır’da, Kürt partilerinin aldıkları Kürt dilini yaygın kullanma kararı, gelecek umutlarımızı büyütme ve diri tutmak anlamında sahiplenilmelidir. Ulusal güçlerimizi birleştirmek için yeni fırsatlar yaratabilir. Halkımızın haklı mücadelesini yükseltmek ve direniş kıvılcımını yaygınlaştırmak için tetik işlevi görebilir.
Ülkesini koruyamamış, devletini kuramamış halklar ve uluslar işgalcilerin istilası altında mutsuzca yaşarlar. Bu işgalci ve asimilasyoncu kültüre karşı koymanın en büyük silahı kendi dil ve kültürlerine sahip çıkmak ile mümkündür.
Kürt halkı yakın bir geçmişte devlet düzeyinde bir örgütlenmeyi becerememiş, ortak bir alfabe etrafında farklı lehçeleri kendi ulusal potasında yeni bir ana dile evirememiştir. Bundan dolayı ağır bedeller ödemiş ve bugün ulusal kayıplarla karşı karşıyadır.
Aynı toprak parçası üzerinde sömürgeci devletin baskıları altında ve hakim ulus ile beraber yaşamak zorunda olması, kurtuluş mücadelesini olumsuz etkilemeye devam etmektedir.
Bu coğrafi iç içelik büyük bir zorluk, ciddi bir engel ve dezavantaj olarak zuhur etmektedir. Sömürgecilerin dilini ve dinini benimsemek veya aynı dinden olmak mücadeleyi daha da zaafa uğrattığı bir hakikat olarak karşımıza çıkmaktadır. Kürt halkının mücadelesi siyahi olan köle, beyaz olan efendisinin, mücadelesine benzememektedir. TC devletinin ağır zülüm politikasına rağmen, çelişkimizin dozajı eski jargon deyimle, aramızdaki antagonizma keskin değildir.
PKK’nin yürüttüğü yanlış silahlı mücadele ve diğer Kürt güçlerinin gerçekçi olmayan, kararsız tespit ve stratejilerinin de içinde bulunduğumuz olumsuz duruma katkı sunmuştur.
Lehimize Olmayan Evlilikler
Büyük şehirlere göç eden veya yerleşen insanlarımızın büyük bir kısmı orda yerleşik yaşarlar. Sömürgeci devletlerin eğitim kurumlarında okuyan, egemen ulus dilini kendi ana dillerinden daha iyi öğrenen okumuş, birazda kendi kültüründen uzaklaşmış bir kesim oluşur. Sırf ekonomik amaçlarla şehirlere gelmiş insanlar da kendi kültürüne yabancılaşma daha yavaş bir ivme izlerken, okuyan diplomalı kesimin büyük çoğunluğu bu kültürel baskının altında kendini korumayıp, kendi değerlerine yabancılaşıyorlar.
Yurtdışına ekonomik amaçlarla gelmiş insanlarımızın adaptasyonu nerdeyse bir nesil almakta iken, okullarda eğitim görenlerin tam tersi olduğunu görmekteyiz.
Kendi kültüründe olmayan insanlarla yapılan evlilikler de bu yabancılaşmayı hızlandıran bir etki yaratmaktadır. Eskiden beyaz ırktan birinin, siyah ırktan biriyle evliliği özel kanunlarla yasaklanmıştı. İnsanlığın bu engelleri aşması, önemli bir kazanımdır. Bugün nerdeyse sayıları birkaç ülke büyüklüğünde olan bu evlilikler sonucu bir melez insan topluluğu ve kültürü oluşmuştur. Oysa evlilik kurumu, çiftlere iyi günde kötü gün de karşılıklı sahiplenmeyi, diline ve dinine bakmadan eşit olmayı öğütleyip, bu kuruma insani bir değer biçmektedir.
Ancak Kürt halkının bireyleri olarak evlilik konusunda da eşit olmayan bir adaletsizlikle karşı karşıya bulunmaktayız. Özellikle Arap, Acem ve Türk’ler ile yapılan evliliklerde kültürel sorunlar sert şekilde Kürt olan tarafın aleyhine yaşanmaktadır. Kürt siyasetinde yer almış olan ileri düzeydeki kadroların bile ne denli asimle olduklarını ve egemen ulus kültür ve politikasından etkilendiklerini üzülerek gözlemlemekteyiz. Sadece çocuklarına Kürtçe adlar konulmasına indirgenmiştir, Kürtçülük.
Bu da çok şey ifade eder mi?
Siverekli bir arkadaş, İstanbul’da evli olan kardeşimin çocukları annemi ziyarete geldiklerinde onunla Türkçe konuşamamaları onu hiddetlendirmiş, “bunlar hangi gezegenden gelmişler, dilimizi bilmeyenler aileden sayılmazlar oğul” diyerek yakarmıştır, diyor.
Tabi ki bizi ailemize ve milletimize bağlayan yegâne araç dilimizdir. Dili bilmemek tek gözle dünyaya bakmak gibidir.
Kürt halkı özgürlüğüne kavuşmadan, statü sahibi olmadan, ağırlıkta ülkede yaşayan insanlarımız değişik parça ve lehçeleri kullanan, ortak kültüre sahip Kürtlerle evlenmeli ve çokça çocuk yapmalıdırlar.
Ekonomik şartların verdiği, otokontrol durumu, nüfus gelişimini olumsuz etkilemektedir.
Ayrıca devletlerin Kürt nüfusunu hızla aşağı çekme planı ve projeleri ciddi olarak uygulanmaktadır
Yaşadıkça umutlu bir gelecek için çabamız devam etmeli..
İnsanı diğer canlılardan ayıran umut var olma özelliğimiz olduğu unutulmamalı.
Doğru pusula bizi hedefe götürür…