Sömürgeci ülkelerde iktidarın el değiştirmesiyle dokunulmayan tek şey, sömürge ülke ve o ülkede köle gibi yaşayan yerli halkın, ya da modern çağın tanımıyla ezilen ulusun statüsüdür.
Çünkü sömürgecilik olarak adlandırılan ezen ve ezilen ulus ilişkisi, bir sistem ilişkisidir.
O sistem temelinden sarsılıp yıkılmadıkça, farklı değerlere ve düşüncelere sahip olan partilerin iktidarıyla herhangi bir değişime uğramaz.
Kürtlerin yaşadıkları ülkelerde, özellikle de Türkiye ve İran’daki konumlarını da bu çerçevede ele almak gerekir.
Her iki ülkede de iktidar el değiştirir, hatta rejim ve yönetsel bazda sistem değişikliği yaşanır…
Ekonomi de…
Eğitim de…
Bunlara bağlı olarak toplumun yaşam biçimi değişir.
Ama Kürtlerin statüsü değişmez, iktidar ya da rejimdeki değişimden payını almaz.
Yüzyıl önce Osmanlı İmparatorluğundan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçiş yapılırken de, dört yıl önce parlamenter sistem den başkanlık sistemine geçiş yapılırken de Kürtlerin Türkiye denilen ülkede, Kürt olarak hizmetçi ve köle olmaktan başka hiçbir şey olma statüleri değişmedi.
Aynı durum İran için de geçerli.
1979 İran İslam Devrimi öncesi Şahlık döneminde statüleri ne idiyse, sonrası dönemde de o dur.
Şahlık döneminde de Kürtler hizmetçi ve köle olarak muamele görüyordu, Ayetullahlar döneminde de aynı muameleyi görüyor.
Bugün ilginç olan şey, her iki ülkede de oluşan gündemin ilk sırasında Kürtler yer alıyor, bazen yaptıklarıyla, bazen de kendilerinden bağımsız olarak…
Ancak her iki koşulda da günün sonunda kurulan iktidar masasında sadece meze olarak kullanılırlar.
Birileri ana menüden önce yemeyi tercih ederken, birileri de sona bırakarak.
Burada ilginç olan başka bir şey ise, Kürtlerin de bu ülkelerin iktidar masalarında meze olmaya teşne olmaları…
Son günlerde, İran’da katledilen Kürt kızı Jîna Amînî’nin katledilmesiyle birlikte başta Kürtler olmak üzere, rejimden rahatsızlık duyanlar ayakta, Mollalar hedefte.
Kürtlerde de öne çıkan slogan: Jin, jîyan, azadi (Kadın, yaşam, özgürlük).
Hiç kuşkusuz bu sloganın gereği olan özgürlüklerin tanınmasıyla İran’da yaşayan her kadının çarşafa girme zorunluluğu ortadan kalkar.
Başta kadınlar olmak üzere herkes toplumsal ilişkilerinde özgür olur ve dilediği şekilde yaşar.
Peki ya Kürtler?
Kürt olmaktan kaynaklanan ulusal haklarına sahip olarak yaşayabilecekler mi?
Genel anlamıyla slogan doğru, ancak Kürtler için yeterli ve kapsayıcı değil.
***
Ha keza Türkiye’de yaklaşsan seçimler nedeniyle Kürtlere biçilen rol…
İktidar, muhalefeti Kürtlerle elele göstermekle iktidarını elde tutmaya…
Muhalefet Kürtlerden uzak durmakla, iktidarla aynı dalga boyunda hareket ettiğini yansıtmakta.
Aradaki tek fark, iktidar Kürtleri seçim öncesi sindirmeyi hedeflemekte, muhalefet ise aynı işi seçim sonrasına bırakmakta.
Kürtler ise bu sürece, Emek ve Özgürlük İttifakı ve “Hep birlikte kazanacağız” sloganıyla kendilerini meze olarak sunmakta.
Hiç kuşkusuz Türkiye’deki iktidar değişiminde Kürtlerin de emek ve sermaye, cinsel ve sınıfsal anlamda Türklerle birlikte kayıpları gibi kazanımları olacaktır.
Ancak bu kayıp ve kazanımlar Kürtlerin ulusal anlamdaki statülerinde bir değişikliğe yol açar mı?
Kendisini Türk görmediği…
Ya da Türkleşmediği sürece, bir Türk ile eşit veya bir Türk gibi Kürt ulusal kimliğini özgürce yaşayabilir mi?
Yaşayamaz…
Çünkü Kürd’ün temel sorunu bir ulus olan Kürt, bir ülke olan Kürdistan sorunudur.
Dolayısıyla…
Ne, “Jin, jîyan, azadi”
Ne de, “Emek ve özgürlük” sloganının yaşam bulması Kürd’ün sorununa nihai çözüm olur.
Doğru slogan: Kürt ve Kürdistan’a özgürlük’tür!
26.09.2022