Dün dünya iki kutuplu ve birbirine muhtaçken başarılamayan bağımsızlık sadece Kürdistan’ın Kuzeyi için değil, tüm parçalar için de artık oldukça zor, neredeyse imkansız. Hele de birleşik bir Kürdistan.
Bu soğuk gerçeği dile getirdiğim için ağızlarını açıp gözlerini yumanların küfür ve hakaretlerini hissediyorum. Aynı duyguları, bu soğuk ve nahoş satırları yazan ben de taşıyorum, nereden nereye geldik diye!
Hani dün çokça bahsettiğimiz somut durumun somut tahlili var ya, işte buna bugün, dünden daha fazla ihtiyaç var.
Soğuk kanlılıkla somut durumu gözden geçirip ona göre sonuç çıkarmak durumundayız.
Örneğin birleşik ve yekvucüt Kürdistan’ın şartları bugün ve yakın bir gelecek için var mı?
Mesala tek tek parçalar planında, babında Bağımsız Kürdistan içinde bulunduğumuz koşullarda gerçekçi mi?
Ya da Kuzey parçası için silahlı mücadele bugün artık gerekli ve zorunlu mu?
Ulusal kurtuşun tek tek partiler aracılığıyla, mücadelesiyle başarıya ulaştığı dönemler tarih olmadı mı?
Tersine, ulusal birliğe, ortak bir cepheye ne kadar hazırız?
Bu soruyu sorduktan sonra bir örnek vermekte abesle iştigal etmiş olmam sanırım.
Kaç tane KDP Irak’a yakın parti ve oluşum var Kürdistan’ın Kuzeyi’nde sadece?
Bunlar aynı amaçlar uğruna mücadele ettiklerini belirtikleri halde, neden birleşme yoluna gitmiyorlar?
Dünün, 1970’li yılların orak çekiçli ve tırpanlı amblemlerin bugün de kimi partiler tarafından kullanılması döneme, sürece uygun mu örneğin?
Kaldı mı Kürdistan’da tırpan ve orakla biçilen topraklar?
Soruları çoğaltmak, ard arda dizmek olanaklı. Sanırım buna ihtiyaç da yok.
Şimdi geçelim günümüze ilişkin sorulara.
Dünkü mücadele yöntemlerinde ısrar etmek, diretmek asimilasyon değirmenini durduramıyorsa, bunun önünü bugün nasıl alabiliriz?
Tek tek başaramıyorsak, neden birleşmemek, güçlerimizi yan yana getirmemek için ısrarla gerekçe arıyoruz?
Unutmayalım ki her geçen günle eriyoruz, Kürdistan dumura uğruyor.
Bunun önünü alabilmek için naçizane önerilerim ise şunlar:
HDP’nin yanlışları, zaman zaman kızdığımız yönleri dün de vardı, bugün de var, yarın da olabilir. Ne var ki hakkını da teslim etmek gerekir.
HDP ve öncülleriyle Kürt halkı yerel yönetimlerde iktidar oldu, gücünün idrakına vardı, Kürtlerin önünü almak için oluşturulan baraj ve sedler yerle bir edildi. Bu özgüveni perçinleyip biledi.
HDP önemli ve varlığı inkar edilemez, yadsınamaz bir kazanımdır. O varlığını sürdürmeli, saldırıya uğradığında elbirliğiyle sahip çıkılmalıdır.
Sorunun asıl büyüğü sabah akşam bir şey yapmadan, elini taşın altına sokma zahmetine katlanmadan HDP’yi eleştirenlerde, ona uzak duran kitle ve oluşumlarda. Onlar bir balans tutturamadıkları ve denge unsuru olamadıkları müddetçe, eleştiri ve sızlanmanın bir anlamı olmaz ve boşuna kürek sallanmış olur. Birleşik yeni bir hareket oluşturulduğunda bir denge sağlanarak karşılıklı yanlışların önü alınmış olunur.
İlk yapılması gereken, varolduklarını iddia eden partilerin tek çatı altında buluşmaları için çaba sarfetmektir.
Bu olmuyorsa, ki olmadığı son kırk-elli yılda çıplak gözle görüldü, o zaman da Kürdistan’da sürece uygun, içinden geçtiğimiz döneme denk gelen yeni bir başlangıca ihtiyaç var.
Bunun için de tek tek kentlerde, kasaba ve köylerde forumlar, tartışma platformları oluşturulmalı, ortak, legal ve demokratik bir örgütlenme zemini yoklanmalıdır.
Böylesi bir yola meyil edildiğinde dağarcığında bir şeyler kalmış tecrübeli yurtsever kadrolar ellerinden geleni esirgemeyeceklerdir.
Ortak talepse sanırım ortada:
Amaç merkezi ve üniter bir devlet yerine, dezentral, adem-i merkezi, federatif veya konfederatif, demokratik, adil ve eşit haklar temelinde yeni bir devlet olmalıdır. Anayasal çerçeve için ise Güney Kürdistan ile Irak örnek alınabilir. (Irak’taki sorun anayasal çerçeveden kaynaklanmıyor. Sorun, Şii Arapların bencil çıkarları için anayasayı ayakları altına almaları, Kürt halkının anayasal haklarına tecavüz etmelerinden kaynaklanıyor.)
Türkiye’nin bir avuç Türk için Kıbrıs’ta sahip olduğu ve talep ettiği tüm hakları, 25 milyon Kürt için de yüksek sesle talep etmek gerekir. Ne eksiği ne de fazlası!
Türkiye Cumhuriyeti’nin Türki Cumhuriyetlerle ilişkilerde kullandığı tüm argümanların, ölçülerin farklı parçalarda yaşayan Kürt halkı için de geçerli olduğu savunulmalıdır!
Ve bu taleplerin gerçekleşmesi için legal demokratik platform her şart altında zorlanmalıdır!
Sonuç olarak:
Bunları Kürt Mahallesi’nde sesli dile getirmek afaroz edilmek için başlı başlına yeter. Ne var ki verili durum bunları dile getirmeyi gerektiriyor. Zira Kürt halkının tek başına mücadele etmesi, ne kadar direngen olursa olsun, başarıya ulaşmakta yetersiz kalıyor.
Birleşik ve Büyük Kürdistan’ı kurmak ise yarının değişebilecek koşullarına bağlı. Kaldı ki bu da Ortadoğu ve Ön Asya’nın tümden demokratikleşmesine ve geçişken sınırların oluşmasına bağlı. Bu olmuyorsa bile, varsın dört parçada çocuklarımız ağız dolusu gülsün. Sadece böylesine bir gülücüğe ise dünyanın tüm varlığı armağan olsun!
Biz bugün içinde bulunduğumuz durumu pozitif bir yöne çevirebilme ile ilgilenelim. Biz görevimizi başardığımızda çocuk ve torunlarımızın işi çok daha kolaylaşmış olur. Üzerimize düşen görevi savsaklamamız ise çocuk ve torunlarımıza lanetli bir tarihi miras olarak bırakmamız anlamına gelir.
Bu nedenle de gün, yeni bir başlangıç için kolları sıvama günüdür!
Gün, döneme uygun legal, demokratik, yurtsever ve birleşik ortak bir oluşumu elbirliği ile yaratma günüdür!
Gün, çocuklarımıza, torunlarımıza armağan olarak bırakabileceğimiz kurdewarî ortak bir evi oluşturma günüdür!
Ülkede, Kürdistanı’mızda yaşayan ve bugünkü durumdan hoşnut olmayan tecrübeli ve genç kuşak Kürt yurtseverlerine çağrımdır!
Yeni bir Başlangıç için harekete geçin, bir girişim başlatarak içinden geçilen bu edilgen duruma itiraz ve müdahale edin ve böylesine kutsal bir dava için kolları sıvayın!
Yarın, tarih tarafından lanetle anılmak istemiyorsak, Yeni Bir Başlangıç için tam zamanı!
msahin1@web.de