Faşist ve ırkçılığı babadan tescilli Ümit Özdağ nihayet Kürtlerin de gündemine girdi.
Zafer Partisi’ni kurduktan sonra, ilk atışını Suriyeli göçmenleri hedef tahtasına koyarak yapmış…
Arzuladığı hedefe de ulaşmış…
Faşist ve ırkçı söylemleri halktan ilgi görmüştü.
Bu çıkışından dolayı basın yayın organları düşüncelerine yer veriyor.
Televizyon kanalları peşinden koşuyorlardı.
Süleyman Soylu bile Özdağ’ın popülaritesini kıskanmış, kıskançlıktan dolayı adeta sinir krizleri geçirmişti.
Derin devletin labirentlerinde büyümüş olan Özdağ sokakta buluştuğu ırkçı damarla muhalefete de iktidara da göçmenler üzerinden ayar çekiyordu.
Özdağ’ı kaygılandıran aslında göçmenler değil.
Göçmenlerin Türkiye gelmesinin nedeni uluslararası bir sorun haline gelen Kürt sorunu, Özdağ’ın göçmen karşıtlığının temelini oluşturan şey de onun genlerinde var olan Kürt düşmanlığıdır.
Ve nihayetinde genlerinde taşıdığı bu düşmanlığı, Şeyh Said’e yönelik kin ve nefret kokan sözlerle dışa vurdu.
Günlerdir Kürtler de onu konuşuyor ve onun Şeyh Said’e yönelik sözlerine tepkilerini dile getiriyorlar.
Hiç kuşkusuz Kürtlerin her şeyden önce Şeyh Said’i sahiplenmeleri ve ona yapılan saldırılara karşı seslerini yükseltmeleri takdire şayan bir tutum.
Ancak yeterli mi?
Orası biraz tartışmalı…
Çünkü Kürtlerin değerlerine, liderlerine, tarihi şahsiyetlerine hakaret eden Özdağ ne ilk ne de son kişidir.
Özdağ’ın ilham aldığı ırkçı faşist devleti, on yıllarca Kürtlerin varlığını ret ve inkâr etti.
Dilini…
Türkülerini…
Ağıtlarını…
Hatta din ve mezheplerine göre ibadet etmelerini bile yasakladı.
Devlet bu Kürt halkına bu zulmü yaparken, dindarı ve dinsiziyle Kürtlerin bugün kardeş olarak gördükleri Türk halkı da devletinin yanında saf tuttu.
Hatta yer yer devletin Kürtlere yönelik baskılarını bile yetersiz bulan „kardeş halk“, Kürtsüz bir dünya için harekete geçti. Buna uygun olarak ta; „En iyi Kürt ölü Kürt’tür“ sloganını üretti.
Ortalama her Türk bugün de aynı yaklaşımını sürdürüyor.
Ümit Özdağ’ın ortalama Türklerden farkı ise, Kürtlere yönelik beslediği kin ve düşmanlığını sesli bir şekilde dillendiriyor olması…
Aksi takdirde Özdağ’ın Şeyh Said üzerinden Kürtlere yönelik düşmanlığına karşı Kürtlerden önce Türkler karşı çıkar ve ondan farklı düşündüklerini ifade ederlerdi.
Dolayısıyla sorun sadece Özdağ değil…
Özdağ’ın da ortalama her Türk’ün de Kürtlere karşı besledikleri düşmanlık duygularını oluşturan, besleyen, dışavurumunu sağlayan devletin Kürt siyasetidir.
Bu siyasetin bir figürü Şeyh Said döneminde rol alan Ümit Özdağ’ın, Ertuğrul Kürkçü’nün dedeleridir.
Yirminci yüzyılın ikinci yarısında Türkeş’tir, Özdağ’ın babası gibi devşirmelerdir…
Bugün, dünün dostları olarak Kürtlerin el üstünde tuttukları Yalçın Küçik ve Doğu Perinçekgiler’dir…
Bu nedenle Şeyh Said’e sahip çıkmak, ona saldıranlara karşı tepki göstermek önemli ve de değerli…
Ancak yeterli değildir.
Kürtlerin eksikliği de tam bu noktada karşımıza çıkmaktadır.
Kürtler eğer Şeyh Said öncesi ve sonrası liderlerine sahip çıkıp, onların bıraktıkları yerden yola devam etmiş olsalardı, ne kendileri bugün bu durumda olurlardı, ne de Ümit Özdağ gibi faşistler onların isimlerini ağızlarına alırdı.
Kürt ulusal mücadelesinde birer sembol olan Şeyh Said ve arkadaşlarına sahip çıkmak: Ancak onların konuştukları dili konuşmakla…
Bağımsız bir devlete sahip olma hedeflerini sahiplenmekle…
Bugün o hedefi gerçekleştirmek için bir dürüş sergileyip, gerçekleşmesi için mücadele etmekle anlamı olur…
Özdağ’ın küfürlerine, salt küfürle karşılık vermek ise, onun reklamına kürdi bir katkı olur…
20.08.2022