En iyi Türk kimdir?
Böylesi bir soru, genel olarak her millete mensup olanlar için sorulmuş, sorulacak olan bir sorudur.
Soru tek ve soruluş biçimi aynı olsa da, cevap, çoğu zaman yanıtlayan kişinin mensubiyetine göre değişir.
Eğer soruyu soran kişi, soruda belirtilen millete mensup biri ise, hiç kuşkusuz kendi sorusuna vereceği ya da başkasından beklediği cevap ta müspet olur.
Soru sahibi ile soruda yer alan millet arasında bir aidiyet ilişkisi yoksa, o zaman da sorunun soruluş maksadı farklı, soru sahibinin vereceği ya da verilmesini istediği cevap ta kinayeli olur.
Mesela Türklerin, „En iyi Kürt“ sorusuna, „Ölü Kürt“ cevabını verdikleri gibi.
Tabi her sanat gibi, kinaye sanatının düzeyi ve kalitesi de, onu icra eden kişinin düzeyi ve kalitesiyle orantılıdır.
O nedenle bazen ince bir zekâ ya yapılan bir övgüye işaret edilir.
Bazen hafif bir aşağılamayı da içerse, içinde bir nezaket yanı da barındırır.
Bazen de “En iyi Kürt ölü Kürt’tür” cümlesinde olduğu gibi kin ve nefretle yoğrulmuş, süzme bir ırkçılık duygusunun dışavurumunu yansıtır.
Dolayışıyla burada da kinaye sanatı sahibinin kötü niyet ve de kirli emellerine hizmet uğruna bir araca da dönüşebilmektedir.
Son dönemlerde televizyonlarda bolca görülen, her soru ve soruna karşılık ezber bir cevabı olan stratejistleri, her yerde biten akademisyenleri, bunlar üzerinden biri birlerine bağırıp karşılıklı hakaretlerde bulunan siyasetçileri gördükçe, ilk aklım gelen şey “En iyi Türk kim?” sorusu oluyor.
Gürcü Erdoğan mı?
Kürt-Alevi Kılıçdaroğlu mu?
Kerameti kendinden menkul Devlet’in Bahçelisi mi?
Yörük ile Serok’u birbirine karıştıran Davutoğlu mu?
Yoksa Asena’dan Ceylana evrimleşen Akşener mi?
Etrafıma dönüp, çevreyi kolaçan diyorum.
Ne sağda ne de solda, efsanelerde tarif edilen cinsten bir Türk göremiyorum.
Yönümü tarihe çeviriyorum, yakın ve uzak tarihte de aynı manzarayla karşılaşıyorum.
Hakiki ya da sahte, gelmiş veya gelecek olan tüm Türklerin atası olarak tanımlanmasının bir sonucu olarak kendisine soy adı olarak ‘Atatürk’ unvanı verilen Mustafa Kemal mi?
Milli Şef olarak adlandırılan İsmet mi?
Yoksa Demokrasi kahramanı olarak tarihe geçen Celal Bayar mı?
Daha yakınlara göz gezdiriyorum.
Karşıma Karaoğlan olarak Kürdizade Mustafa Şükrü Efendi’nin torunu Ecevit…
Çemişgezekli Hafize Hanım’ın oğlu Turgut Özal çıkıyor.
Çoban Süleymanlı devirlerde, arada bir Laz Mesut, Ümmetçi Necmeddin, Sarışın Çiller görüntü vermiş olsalar da hiçbiri Türk değil.
Dolayışıyla Türk olmayanlar arasında en iyi Türk’ü bulmak, adeta çok bilinmeyenli bir denkleme dönüşüyor.
Denklem çözülemeyince de, denklemin bilinmeyenleri arasında, bırakın iyisini, sıradan bir Türk bulmak dahi imkansızlaşıyor.
Buna rağmen herkes Türk ve Türklüğüyle övünüyor.
Kimi soy ve sopunu Türk olmayan imparatorluğun son padişahına…
Kimi de son Türk devletinin Türk olmayan kurucusuna dayandırıyor.
Türkleşme evrimlerini tamamlamış Kürt, Laz, Rum, Arap, Çerkez, Arnavutlar arasında taşıdığı sıfat itibariyle de her ne kadar ilk sırayı alan Atatürk olmuş olsa da, iyi Türk hep zamana ve de mekana göre değişebiliyor.
Kimi zaman bir Laz, Çerkez ya da Gürcü…
Kimi zaman da bir Alevi hata Sünni Kürt de, “en iyi Türk” olma şerefine nail olabiliyor…
Eğer adına şeref denilecekse!
19.06.2022