İlkel ya da modern…
Parçalı ya da birleşik olanından.
Hani derler ya, „en kötü sistem olmayan sistemden daha iyidir“ diye.
En kötü devlet de olmayan devletten daha iyidir.
Gerçi Kürtlerin, kötü de olsa bir devletleri olmadığı gibi, ideal olan bir devlete de sahip olmak istemiyorlar.
Birileri tarafından Kürtlerin beyinlerine adeta şırınga edilmiş olan bu düşünce, her geçen gün bir virüs gibi çoğalarak, yaygınlaşıyor.
Neymiş efendim, devlet çok kötü bir organizasyonmuş…
Baskı ve zulüm üretiyormuş…
Sadece azgın bir azınlığa hizmet ediyormuş…
Eril bir karaktere sahipmiş…
Devlet denilen organizasyonu her türlü kötülüğün kaynağı olarak tanımlayıp Kürtlere haram kılanlar, her nedense dost olarak tanımladıkları Filistinliler için de vazgeçilmez bir hak olarak görüyor ve istiyorlar.
Hatta Türklerin sahip oldukları „kötü“ olan devletlerinin temiz bir devlete dönüşmesi için, zindanlarda ömür çürütmeyi göze alıyor…
Yapılan temizlik için ihtiyaç duyulacaksa, su ve deterjan yerine Kürt gençlerinin kanı kullanılarak, bunun insanlık adına yapılmış bir hizmet olarak sunmaktan beis görmüyor…
Yeri geldiğinde, insanların gözlerinin içine bakarak, Türk devletinin kendilerinin de devleti olduğunu söylemekten utanmıyorlar.
Kürtlere haram kıldıkları sadece devlet mi?
Milet olmanın temelini oluşturan her şeyden de uzaklaştırmaya çalışıyorlar.
Anadan kalan dil mi?
Ya da babadan kalan tarihi miras mı?
Eğer ümmetin ya da halkların kardeşliğine hizmet ediyorlarsa, aksi takdirde çöpe atılmaları gereken şeylermiş…
Görünen ya da var olan Kürt siyasetinin dili de, duruşu da halkların ya da ümmetin kardeşliğine hizmet etmekten ibaret.
Maazallah ya bir de olmamış olsaydı, kim bilir ne hallerde olacaktık.
İşte tam da bu nedenle, insanlar hiç olamamasındansa eksik ya da fazla olarak görseler bile böylesi bir siyasete şükreder durumdalar.
İnsanların hiç yoktansa kötü olana bile şükreder durumda olduklarını yadsımıyorum.
Çünkü Türkler gibi ‘Devlet, Millet, Sakarya’ edebiyatıyla yatıp kalkan Kürtler de, bu söylemlerine uygun davranmadıkları gibi, bu konuda hala var olan umutların tükenmesine de neden oluyorlar.
Kürt siyasetinin yansıttığı bu havadan umutsuzluğa kapıldığım anlarda, yönümü “kardeş” olarak belletilen Türklerin her yerde bolca rastlanılan stratejistlerine çeviriyorum.
Konuşma tarz ve üslupları…
Kürtlere yönelik hitap biçimleri…
Hata Kürt kelimesine olan alerjilerine rağmen söyledikleri şeyler, onlara ve de sahiplerine duyduğum öfkenin çoğalıp kabarması kadar, gelecek ile ilgili umutlarımın canlanıp güçlenmesine neden oluyor.
Çünkü Kürtler, bırakın kendilerine ait bir devlete sahip olmayı, sahip olabilme fikrine bile karşı çıkarlarken, Türk olan stratjistlerin her biri Kürtlerin önce her parçada birer devlete, sonuçta da büyük ve birleşik bir Kürdistan’a sahip olacaklarını, inanarak iddia ediyor.
Kendileri için kaos, benim gibi Kürtler için birer müjde olarak kabul edilen iddialarıyla ilgili ileri sürdükleri argümanlar, hiç de yabana atılacak şeyler değil.
Mesela içlerinden eski bir asker ve istihbaratçı olan biri, Türkiye’nin Rojava’ya yönelik olası bir operasyonuna ilişkin olarak katıldığı bir programda şöyle bir belirlemede bulunuyordu.
“Sınır ötesi operasyonlar tek başına nihai amaca hizmet etmezler, geçmişten bugüne yapılanlarla bu görüldü. Çünkü yapılan operasyonlar bir stratejiden yoksun. Oysa Amerika bölgede bir Kürt devleti kurma konusunda uzun vadeli bir stratejiye sahip ve bu stratejisini ilmik, ilmik olarak örüyor…“
Bu konudaki argümanını, Kürtlerin de kafalarında hep varlığını koruyan, “Madem Amerika bir Kürt devletinin kurulmasını istiyor, niye somut bir adım atmıyor“ sorusuna da cevap olabilecek bir söylemle sözlerini şöyle noktalıyordu; „Amerika’nın nihai olarak bölgede bir Kürt devleti kurma amacı ve bu amaca yönelik bir stratejisi var. Ha bunu şimdi mi, önümüzdeki 20 ya da 50 yılda mı gerçekleştirecek, bu da tümüyle Amerika’ya bağlı…“
Eski asker ve istihbaratçısı olan bugünkü stratejistin bu söylediklerine bir Kürt devletinin özlemiyle yanıp tutuşan kimi Kürtler dudak bükebilir.
Ancak karşıt saflarda yer almış olsalar bile, birçok Kürd’ün de bu konuda bu stratejistle aynı paralelde düşündüklerini, bu düşüncelerini benzer argümanlarla ve de sabırla sürdürdüklerini biliyorum.
“Amerika, sahip olduğu bu stratejisini niye hemen hayata geçirmiyor da, zamana yayıyor” sorusuna, böylesi bir stratejinin olduğuna inananlardan biri olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Amerika salt Kürtler bir devlet sahibi olsunlar diye, kendi çıkarlarına uygun gördüğü için bölgede bir küçük ya da büyük bir Kürdistan’ın kurulmasını stratejik olarak hedefliyor.
Zamanı mı?
Türk stratejistin de üzülerek belirttiği gibi, Amerika ne zaman uygun görürse…
O an geldiğinde bir Kürdistan kurulur…
Bugün bir ulusal devleti kendine haram kılan Kürtler gibi, devlet sahibi olmayı isteyen tek bir Kürt dahi kalmasa bile…
07.06.2022