Bölgesel Kürt Yönetimi’nin Başbakanı Mesrur Barzani dün Türkiye’deydi.
Türkiye’ye ikinci gelişi olan Başbakan Barzani, Erdoğan tarafından İstanbul’daki Dolmabahçe Sarayı’nda kabul edildi.
Türk basını görüşmeyi iki fotoğraf karesiyle birlikte kısa bir şekilde verdi.
Özenle çekilmiş ve de seçilmiş iki fotoğraf karesi…
Özenle çekilmiş fotoğraf karesi diyorum, çünkü her fotoğraf karesi olduğundan daha fazla şeyi anlatır.
Özenle çekilmiş ya da seçilmişse, anlatacağı daha fazla olur.
Erdoğan-Barzani buluşmasını yansıtan iki kare de olduğundan daha fazla şeyi anlatıyor.
Her sabah olduğu gibi bugün de Rûdaw’ın sayfaları arasında gezinirken karşıma çıktı söz konusu olan kareler…
Önce uzun uzadıya gördüklerime baktım, baktıkça da derin bir ah çekip içerlendim.
Ardından buluşmayı konu edinen kısa haberi okudum.
Her iki fotoğraf karesi adeta dile gelmişçesine bana farklı şeyleri, haber metni ise daha farklı bir şeyi anlatıyordu.
Rûdaw’ın da manşette çıkardığı çoklu kişilerden oluşan karede, arkasına dikilmiş iki Türk bayrağının önünde yer alan koltukta oturan Erdoğan, adeta çocuklarına olan kızgınlığını mimikleriyle ifade eden sinirli bir „Baba“ pozisyonunda…
Sağ tarafında başta Bölgesel Kürt Yönetimi’nin Başbakanı Mesrur Barzani, yönetimin dış ilişkilerinden sorumlu Sefin Dizayi, onun yanında da yan yana oturan ve ellerini nereye koyacaklarını bilemeyen üç Kürt yetkili…
Onların tam da karşısına Erdoğan’ın hesaplı olarak oturttuğu Türk İstihbarat Teşkilatı’nın başındaki zat olan Hakan Fidan.
İkinci karede ise kameralar karşısında tokalaşan Erdoğan ile Mesrur Barzani…
Bu karede de Erdoğan yine mimikleriyle adeta cezalı çocuklarını af eden, buna rağmen mağrur bir edayla kızgınlığını hala üzerinden atamayan bir tavır sergilerken…
Başbakan Mesrur Barzani ise, sanki cezalıyken af edilmiş olmanın sevinciyle ağzı kulaklarında…
Bu iki fotoğraf karesini görüp de benim gibi düşünmeyen, hatta Mesrur Barzani’nin Erdoğan tarafından kabul edilmiş olmasını başarılı bir diplomatik ilişki olarak açıklayan çok sayıda Kürd’ün olduğunu da tahmin ediyorum.
Ancak diplomasinin de diplomatik ilişkilerin de, karşılık esasına dayanan kuralları var.
Görüşmeyi yapan muhatapların statüsü, görüşmeye katılan heyette yer alan kişilerin denkliği ve sayıları gibi birçok kuralı sıralamak mümkün.
Türkiye başkanlık sistemiyle yönetildiği, Erdoğan da başkan olduğu için onunla Kürt Başbakan Mesrur Barzani arasındaki denklik farkının olduğunu, hatta bu nedenle görüşmede sadece ev sahibi ülkenin sembolü olan bayrağının yanına misafir ülkenin bayrağının olmamasını anlamak mümkün.
Peki ya görüşmede yer alanların karşılıklı sayı ve denkliklerini herhangi bir diplomatik kurala sığdırmak mümkün mü?
Hadi diyelim ki, bu ülkede başbakan olmadığı için Mesrur Barzani’ye denk bir muhatabın olmayışını es geçelim, Türk tarafında dışişleri ya da Kürt heyetinde yer alanların konumuna denk gelen bakan ve yetkililerin de o görüşmede olması gerekmiyor muydu?
Görüşmeye Kürt heyetinde Başbakan ve dört kişi katılırken, fotoğraf karesinde Erdoğan adeta hakem rolünde yer alırken, Türk tarafından sadece istihbaratçı başının yer almış olmasını herhangi bir diplomatik kurala uydurmak için ya Türk ya da muhatapları tarafından aşağılanmış olmayı bile diplomasi olarak algılayan Kürt olmak gerekir.
Benzer bir durum Kürt Başbakan Mesrur Barzani’nin Türkiye’ye yapmış olduğu ilk görüşmede de yaşanmıştı.
Görüşme sonrası Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile basın karşına çıkıp açıklama yapmaları için, Mesrur Barzani’nin Kürtçe konuşmaması şart olarak koşulmuş, o da Kürtçe konuşmayarak koşulan şarta uymuştu.
Belli ki, bu kez de görüşme için şart olarak Erdoğan’ın hakemliğinde, beşe bir formatı dayatılmış, Kürt heyeti de buna uymuş…
Üstelik Erdoğan’ın mağrurluğunu adeta pekiştirecek bir görüntünün tamamlayıcısı olarak …
16.04.2022