10 Ekim 2021 tarihinde Irak’ta parlamento seçimleri yapıldı.
Seçimlerden umduğu sonucu alamayan kimi Şii gruplar, seçimlerin iptali için harekete geçtiler.
Ancak yapılan girişimler Irak Yüksek Federal Mahkemesi tarafından ret edilince, Bağdat’ta kapalı kapılar ardında devam eden post edinme kavgası da kızışmaya başladı…
Kürtler, Şiiler ve Sünniler kendilerine verilen postları kendi aralarında anlaşarak edineceklerine, birbirleriyle kavga ederek ve sürekli kavga halinde olduklarıyla da geçici antlaşmalar yaparak sahip olmaya ve grupsal çıkarları için kullanmaya çalışıyorlar.
Sünnilerin payı olan Meclis Başkanlığı postunu, Muhammed Helbüsi, diğer Sünni grupları pas geçerek, Sadr ve PDK’nin desteğiyle bir kez daha ele geçirdi.
Kürtlerin payı olan Cumhurbaşkanlığı postunu ise, PDK diğer Kürt gruplarıyla anlaşacağına Sadr ve Helbüsi gruplarının desteğiyle edinmeye çalışıyor. YNK’nin aynı yöntemi bir önceki dönemde kullanarak Behram Salih’i o posta oturttuğuna şahit olmuştuk…
Şiilerin payı olan Başbakanlık postu ise, bu durumda haliyle PDK ve Helbüsi grubunun desteğiyle Sadr grubuna bırakılacak.
Görünüş itibariyle adil bir dağıtım gibi görünse de Cumhurbaşkanlığı postunun sembolik bir statüden ibaret olmuş olması nedeniyle, diğer iki posta göre bir ağırlığı yok.
Ancak Kürtlerin kendi aralarında anlaşarak, bu postu elde etmeleri durumunda bir ağırlığı söz konusu olabilir ki, o da sistemin merkezi otoriteye karşı Kürtlere sunduğu birlikte hareket etme imkanını sağlamış olmasıdır…
Ancak Kürtler, kendilerine sunulan birçok fırsat gibi, bunu da grupsal çıkarlarına feda ederek, harcıyorlar.
Yaklaşık üç dönem bu imkânı doğru ve yerinde kullanan Kürtler, hem birlikte hareket edebilme kabiliyetlerini geliştirdiler, hem de merkezi otoriteye karşı, ciddi kazanımlar elde ettiler.
Birlikte hareket edebilme kabiliyetini gösterdikleri için, Kerkük de dahil olmak üzere sorunlu bölgeler olarak adlandırılan Kürt yerleşim yerlerinin tümünü kontrol etme durumuna sahip oldular.
Bir önceki seçimde o kabiliyeti yitirmeleriyle birlikte, elde ettikleri post gibi kendileri de Arapların nezdinde sembolik bir güce dönüştüler. Birbirleriyle olan rekabetlerinin çatışmaya dönüşmesiyle, Şii ve Sünnilerin tam da istedikleri bir konuma düştüler.
Aynı hatayı bu dönemde de tekrarlıyorlar.
Oysa 5 Ocak’ta bir araya gelen PDK ve YNK temsilcilerinin yaptıkları toplantı sonrası, ortak komisyonlar kurma konusunda fikir birliğine vardıklarını, birlikte hareket etme konusundaki kararlarını bir kez daha teyit ettiklerini açıklamış, Cumhurbaşkanlığı seçiminde de birlikte hareket edeceklerini kamuoyuna ilan etmişlerdi.
Ancak ne olduysa, bir hafta içerisinde oldu ve ortak açıklamalar, hedef ve niyetler unutuldu.
Her parti kendi adayını ilan ederek, Arapların ortak beğenisine sundu.
5 Ocak’ta yapılan ortak toplantı sonrası, ‘Bağdat’ta birlikte hareket edeceğiz’ diye açıklama yapan PDK’li Hoşyar Zebari, 12 Ocak’ta Irak Cumhurbaşkanlığına aday olduğunu ilan etti.
Bir gün sonra, 13 Ocak’ta ise, Irak’ın mevcut Cumhurbaşkanı ve YNK’li Berhem Salih, Irak Cumhurbaşkanlığı’na bir kez daha aday olma başvurusunu yaptı.
Her iki adayın adaylık açıklamalarından 10 gün sonra da, bu kez YNK Başkanı Bafil Talabani, Irak Cumhurbaşkanlığı için adaylarının mevcut Cumhurbaşkanı Berhem Salih olduğunu açıkladı.
Bugün de, PDK Başkanı Mesud Barzani, “Krizleri çözmek ve Irak’ta siyasi süreç için elverişli bir ortam yaratmak için siyasi bir girişim başlattım” açıklamasını yaptı.
Bu açıklamanın akabinde Bölge Başkanı ve PDK Başkan Yardımcısı Neçirvan Barzani’nin, Sünni lider Muhammed Helbüsi ve Sadr ile Necf’te bir araya geldiği haberi basına yansıdı.
Buna karşılık YNK yetkililerinin de birkaç gün içerisinde diğer Şii ve Sünni gruplarla bir araya gelmeleri de sürpriz olmayacaktır.
Ancak Kürtler kendi aralarında anlaşmadan, kimi Şii ve Sünni grupların desteğiyle Cumhurbaşkanlığı postuna oturtacakları bir kürde sağlayacağı tek şey, olsa olsa Şii ve Sünnilerin Irak’ın geleceğine yönelik plan ve programlarını onaylayan noter memuru olma vasfı olacaktır.
7 Şubat günü yapılacak seçimde o posta oturacak olan ismin Hoşyar Zebarî ya da Behram Salih olmuş olması, bu acı gerçeği değiştirmeyecektir…
312.01.2022