Ekonomiden anlamayan, faizin nasıl bir günah olduğunu bilmeyen akılsızların yarattığı tahribatın cezasını bir asgari ücreti dahi olmayanlar çeker…
Ekonominin temel kurallarından biridir.
„Kötü para iyi parayı piyasadan kovar!“
Peki nasıl kovar?
Kovma kelimesinden hareketle, kötü paranın eline sopa alarak iyi parayı kovaladığı, iyi paranın da dövülmekten kurtulmak için bir ücra köşeye kaçıp saklandığı anlaşılmasın.
Eğer bir piyasada birden çok para birimi işlem görebiliyorsa, o paralardan en değerli olana yönelik bir talep artışı olur.
O piyasanın kenarında, köşesinde yaşayan herkes, cebinde, kasa ve banka hesabındaki değersiz parasını değerli olana dönüştürmeye çalışır.
Bu dönüşümün hacmine göre, değerli olan para piyasadan alınıp saklandığı için, daha çok değerlenir, değersiz olan da piyasadaki bolluğundan hareketle daha çok değersizleşir.
Değerli olan para kendini güvenli bir limana atarak, değerli olmuş olmanın tadını çıkarır, değersiz olan para ise, değerli olanın peşinden koşuşturmuş olmanın bedelini, ayaklar altında ezilerek öder.
Örnek mi?
Piyasa Türkiye.
Piyasadaki kovalamacayı yaşayanlar ise, Dolar ile TL…
Türkiye denilen bu piyasada işçi ve emekçinin harcadığı emeğin karşılığı olarak aldığı para TL.
İşveren ve zenginin ihale karşılığı olarak aldığı para ise Dolar.
Dolar saray ve villalarda, TL sokak ve varoşlarda yaşıyor.
Arada bir gezintiye çıktığında Dolar, varoşlardaki TL’nin saldırısına maruz kalarak, can havliyle kendini tekrar saray ya da villaların gizli mahzenlerine atarak, saklanıyor.
Azınlığın azgın değeri olan Dolar kendisini gizlerken, çoğunluk olan asgari değerlilerin değeri olan TL’nin kovalamasıyla daha da değerleniyor.
Misal, 1 Eylül Dünya Barış gününe kadar kendi halinde bir değere sahipken, o gün asgari değerli çoğunluğun sokağa çıkmasıyla değeri 8,32 TL ye çıktı.
2 Aralık olan bugünkü değeri ise, 13,38 TL oldu.
Üç aylık sürede yaşanan fark: 5,06 TL
Bu artışın oransal olarak miktarı ise, tamı tamına %60.
TÜİK verilerine göre Türkiye’de istihdam edilenlerin, yani ücretli olarak çalışanların sayısı yaklaşık 30 milyon. Bu 30 milyonun yaklaşık üçte biri olan 10 milyon kişi ise asgari ücretle çalışıyor.
1 Ocak 2021 tarihinden geçerli olmak üzere net olarak aylık ücret ise, sadece 2.825 TL.
Başka bir deyişle bugün Türkiye’de çalışan yaklaşık 10 milyon kişi aylık 2.825 TL ücret karşılığında çalışarak, bu parayla kendisinin ya da varsa ailesinin geçimini sağlamaya çalışıyor. Tabi buna geçim denebilirse…
Bu asgari ücretin uygulamaya konulduğu 1 Ocak 2021 tarihinde 1 Dolar’ın TL karşısındaki değeri ise, 7,42 idi.
Asgari ücretle çalışan 10 milyon kişiden her birinin aldığı aylık ücret ile:
1 Ocak 2021’de 380 Dolar.
1 Eylül 2021’de 340 Dolar alınırken…
2 Aralık 2021’de ise sadece 211 Dolar alınabiliyor.
1 Ocak 2022 tarihinde geçerli olmak üzere belirlenecek olan asgari ücretin kaç TL’ye çıkacağını ve onunla kaç Dolar’a alınabileceğini ise, bu dünyada Erdoğan öbür dünyada ise ancak Allah bilir.
Hiç kuşkusuz, eski Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın dediği gibi asgari ücretle çalışanlar ücretini dolar üzerinden almadıkları için, doların değer kazanması ya da kaybetmesi teorik olarak onları pek de ilgilendirmiyor.
Ancak onlar bilerek ve de isteyerek bu sorunun bir parçası olamaya çalışıyor ve bu yaptıklarının karşılığını da extra bir haz yaşayarak, ödüyorlar.
Çünkü dolarla bir alacak verecek ilişkileri olmamakla birlikte, her asgari ücretli, aylığını alır almaz kira ve benzeri ödemelerini yaptıktan sonra, salt zevk olsun diye, elinde geriye kalan servetiyle piyasaya fırlayıp dolar avına çıkıyorlar.
Piyasaya yabancı olan bu yaratıkların dalışıyla dolar kaçmaya, onlar da kaçan doları kovalıyorlar.
Dolar güvenli bir liman bulup, kendini gizleyip garantiye alana kadar, bu kovalamaca devam ediyor…
Yani anlayacağınız doların köşe bucak saklanıp değer kazanmasının nedeni de yine asgari ücretli vatandaşlar.
Halbuki Allah’ın Erdoğan aracılığıyla kendilerine ulaştırdığı rızkla yetinip şükretseler, her fırsatta sokağa fırlayıp ellerinde kalan rızklarıyla dolar avına çıkmasalar ne kendileri yorgunluktan helak düşer, ne de dolar sığındığı sırça saraylarda bu denli değer kazanır.
Yani anlayacağınız, akılsız başın cezasını ayaklar çeker misali, Allah’ın verdiğiyle yetinmeyip şükretmeyi bilmeyen asgari akıllıların yol açtıkları tahribatın cezasını da, Washington karşısında ezilen Atatürk çeker…
02.12.2021