Aralık ayından iki haberle giriş yapalım konuya: Birinin başlığı “Kürt Diaspora Kongresi Hewlêr’de toplandı“, diğerininki „Erforen im Wald“, yani ormanda donmak.
Peki nerede bu orman? Belarus ile Polonya sınırında.
Donanlar kim? Hewlêr ve çevresinden gelen Kürtler.
Hewlêr’de toplanan „Kürt Diaspora Kongresi’ne katılanlar kimler? Kürtler.
Peki nereden gitmiş bu „delegeler“ Hewlêr’e? Belarus ile Polonya’nın sınır komşusu farklı Avrupa ülkelerinden.
Mekân ve özneye netlik kazandırdık, geriye kalıyor zaman.
O da örtüşüyor, hem de günü gününe, saniyesi saniyesine ve denk geliyor Aralık ayının ilk günlerine.
Hewlêr ve çevresinden gelen Kürtler Belarus ile Polonya arasındaki ormanda donarken, bu iki ülkenin sınırdaşı ülkelerden Hewlêr’e giden Kürt Diasporası‘nın „temsilcileri“ otellerin sıcak lobilerinde Avrupa’daki „başarılarını“ anlatıyorlar, Kürt dünyasında yaşanan trajediye fazlaca takılmadan.
Yıl 2021, mevsimlerden kış, aylardansa Aralık. Hani „Dumanlı havayı kurt sevsin // Asfalttan yürüsün Aralık // Sevmem, netameli aydır“ der ya büyük Ozan ve devam edip „Dört yan, on altı rüzgar // Ve yedi iklim, beş kıta // Kar altındadır,“ diye anlatmaya çalışır ya tekin olmayan o ayı, işte o ay ve o mevsimdir yaşanan.
Evet, kar altındadır kuzey yarımküre. Ve böylesi bir havada yola çıkanlar varsa çoluk çocuğuyla şayet, can havlindedir ve kaçmak zorunda kalmıştır çakalların önünden! Böyle düşünür insan. Ve doğrudur bu, bir yönüyle. Ama eksik kalır yine de, tabloda küçük bir parça.
Yollardalar binler halinde Kürtler, hem de üç kuşak bir arada. Bir aile düşünün, on bir kişilik, üç nesilden oluşan koca bir aile. Altlarında karla örtülmüş çalı-çırpı, sırtlarında naylon kaban, bacaklarını koydukları yazlık uyku tulumları. Ve hepsi bu, ne başlarını soktukları bir çadır, ne sırtlarını dayadıkları bir duvar, ne de zalimin zulmünden koruyan bir dağ ve mağara var etrafta. Düzlükte bir orman içindeler, kışı çırılçıplak karşılayan ağaçlar arasında, binlerce kilometre uzakta, yaban ellerde ve adını, suyunu, huyunu bilmedikleri Avrupalarda.
Terk eder insanlar yer ve yurtlarını, tarihten bu yana. Sığınmak için çalar kapısını komşusunun ya da vurur kendini yalçın dağlara, uçsuz çöllere, engin denizlere insan. Ve korumak için sevdiklerini, atar kendini alevler arasına her daim biri, oldukça fedakâr, gözü kara. Ve bulmak için bir yol, çıkar bir yolculuğa pusulasız, adresi olmayan.
Tüm bunları yaşadı, tattı Kürtler, hem de her parçada, asırlar boyu, onlarca kez. Yakın tarih şahittir, Başur’da, Bakur’da, Rojhilat ve Rojava’da. Kaydetti insanlık bunları son kırk yılda birçok kez. Ama bugün yanı başımızda, Avrupa‘da yaşananlar bir başka, benzemeyen öncekilere.
Ana, baba yolculadı oğullarını huyunu suyunu bilmedikleri yaban ellere; kurtulsun, belki kol kanat gerer geride kalanlara diye. Nene ve dede çıkarmadı torununu oğlu ve geliniyle adresi belli olmayan pusulasız bir yolculuğa. Geçim derdiyse, en direngenini gönderdi çığır açmaya, göz gözü görmeyen tipilerde. Şayet çıkıyorsa Kürdistan’ın güneyinden üç nesil bir arada kar ve tipi altında maceralı bir yolculuğa, bilin ki aşınmaya başlamıştır toplumdaki kimi köklü değerler.
„Siz de gelin. Almanya ve Avrupa’da çalışmaya ihtiyaç yok. Devlet doyuruyor, bolca para veriyor“ demiş parazitin, kenenin biri ailesine. Ve yolda can veriyor, hiçbir bedel ve karşılık ödemeden „kurtarmaya ve doyurmaya“ çalıştığı kardeşi.
Bir diğeri dokuz aylık hamile, göç yollarında. Önce gün yüzü bekleyen ve günleri sayan bebek can veriyor ana rahminde, ardındansa ana. Ve geriye kalıyor üç yetimle baba, ağaçlar arasında, çıplak bir ormanda.
Saralım makarayı yeniden başa, uzatmadan fazla. Üç neslin bir arada olduğu on bir kişilik bir ailedir „Ormanda donmak“ta olan, Polonya sınırında Belarus ormanlarında, Narewka‘da. (Süddeutsche Zeitung, 10.12.2021)
Bedava getirmiyor şebekeler insanları binlerce kilometre uzaklıktaki diyarlardan Avrupa’nın varoşları sayılan Avrupa Birliği üyesi olmayan ülkelere. Bu işin de bir piyasası var, karşılığı dolar ve avro ile ölçülen.
Hesaptan anlamam fazla, meraklısına sadece bir-iki soru. On bir kişiden her biri için Hewlêr çıkışlı Dubai veya İstanbul üzeri Minsk’e ulaşım “ederi” dört veya beş bin dolar veya avro diyor şebekeler. Sahi ne kadar ödemiştir konuğumuz olan ve üç nesilden oluşan on bir kişilik bu aile?
Başur’daki beş milyonluk nüfusun üçte biri maaşlı, yani muçe alıyor Kürdistan hükümetinden. Oran üçtebir olunca, kaç mûçe, maaş düşer on bir kişilik bir aileye?
Şayet Hewlêr-Dubai veya İstanbul-Minsk mecarası için en az elli bin dolar ödeme olanağı varsa konuğumuz olan bu ailenin ve en az üç mûçe-maaş alabiliyorsa fazlaca bir iş yapmadan Kürdistan makamlarından, derdi ne huyunu suyunu bilmedikleri yabancı iklimlerde?
Çıkıyorlarsa tüm bunlara rağmen maceracı ve sonu belli olmayan bir yolculuğa, bilin ki Baas’tan kalma, Kürt yönetimi tarafından da devam ettirilen, insanları hiçbir iş yapmadan asalak bir yaşama alıştıran bir politikanın, mantalitenin de etkisi vardır, Avrupa kıyılarına savuran!
Sorun işte bu. Yeryüzünde hiçbir çaba içinde olmadan yaşayabilecek tek bir canlı yok. Her canlı idame ettirmek için yaşamını, bir çaba içinde olmak zorunda.
Başka bir soruyla noktalayalım iç karartıcı bu yazıyı. 150 Delege katılmış Hewlêr’de toplanan Kürt Diaspora Kongresi’ne, her biri Almanya, Fransa, İsveç, Avustralya, Kanada ve Amerika’dan giden. Her biri için uçak bileti karşılığı olarak bin dolar veya avro ödense ve yine her birinin beş yıldızlı otelde konaklama bedeli için iki bin dolar veya avro harcanmış olsa, ne kadarlık maddi bir yükün altına girmiştir Kürdistan hükümeti sizce? Peki kaç öğrenciye burs olanağı sağlanırdı bu kadar parayla Hewlêr, Suleymaniye ve Duhok’ta?
Paraya takmışsın kafayı diyecekleri duyar gibiyim. Son birkaç soruyla noktalayayım o halde yazıyı, Kürt halkına ait olan ve berhava edilen kaynaklara fazlaca değinmeden.
Beş kıtadan, onlarca ülkeden Kürdistan’a sökün eden bu yüz elli delegeden kaçı bulundukları ülkelerde Kürt Göçmen Örgütlenmesi içinde olmuş? Kaçı dernek kurmuş, bildiri dağıtmış, bir etkinlik veya eylem örgütlemiş, lobi faaliyetlerinde bulunmuş veya kamuoyu çalışması içinde yer almış? Kaçının adres ve telefon defterinde bulundukları ülkeden üç politikacının, sivil toplum örgütü temsilcisinin adresi mevcut?
Ve neden 150 kişilik bu Kürt Diaspora grubundan tek bir insan bile, “Hewlêr’den gelenler yanı başımızda Belarus-Polonya sınırında donar, Manş denizinde boğulurken işimiz ne Hewlêr’de” demez ve vurmaz kendini Polonya sınırına, birkaç Avrupalı dostuyla, çantasında bebelere vermek için üç avroluk mamayla?
Güney Kürdistan’da gendeli olduğu, hırsızlık ve yolsuzluk yapıldığı kesin. Bir kısım insanın geçim güçlüğü çektiği için terk ettiği de doğru ülkesini. Oradan Avrupalara çıkmak için ölümü dahi göze alanların ödedikleri deste deste dolarlara bakıldığında, hepsinin kötü yaşam koşullarından dolayı Avrupa’ya yönelmedikleri de başka bir doğru. Bunda örselenen ahlaki ve etik değerlerin de payı olsa gerek!
13.12.2021
msahin1@web.de