Belarus-Polonya sınırında bir drama dönüşen mülteci krizinin merkezinde yine Kürtler yer alıyor.
Çünkü mültecilerin büyük çoğunluğunu Kürtler oluşturuyor.
Üstelik diğer parçalara nazaran daha özgür ve 30 yıldan beri kendi toprakları üzerinde „yarı devlet“ denebilecek bir statüde yaşayan Güneyli Kürtler…
Kürdistan Bölgesel Yönetimi olarak uluslararası tanınırlığı olan, başta olmak üzere ABD, AB ve diğer gelişmiş ülkelerinin konsolosluk düzeyinde temsilcileri, parlamentosu, başbakanı ve bölge başkanı bulunan bir yarı devlet…
Ekonomik olarak ta birçok devletten daha iyi durumda olan, Uzakdoğu ve Afrikalı çok sayıda işçinin göçmen olarak gelip temizlik gibi işlerde iş bulabildiği, sokaklarında Avrupa şehirlerinde bile az rastlanan lüks arabaların dolaştığı bir bölge…
Bu arada çöp toplayan yabancı işçilerin anlatımlarına göre, topladıkları çöpteki artıkların önemli bir oranı tavuk eti oluşturuyormuş.
Diğer parçalarda yaşayan Kürtler et bulamazken, Güneyliler yedikleri kadarını da çöpe atıyorlarmış…
Buna rağmen Bölgesi merkezli mülteci işleri örgütü Lutke’nin verilerine göre, bu yılın ilk 10 ayında bölgeden göç edenlerin sayısı 25 bin. Yani ayda ortalama 2500 kişi, „özgür parça“ dediğimiz Kürdistan’ın Güneyi’nden Avrupa ülkelerine doğru ölümüne yola çıkarak, göç ediyor.
Yine Lutke’ye göre şu an Belarus’da bir krize dönüşen göçmenlerin yaklaşık 4 bini, Güneyden gidenler ve büyük çoğunluğu da kadın ve çocuklardan oluşuyor.
Dondurucu soğuğa rağmen, tel örgülü ve Polonya güvenlik güçleri tarafından da sıkı bir şekilde korunmaya alınan sınırda, uykusuz, aç ve susuz olarak hayatta kalmaya çalışıyorlar.
Sınır bölgesine giden Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) temsilcisi Mulusew Mamo, mültecilerin durumunu “felaket” olarak nitelendirerek acil çözüm bulunması çağrısında bulunuyor.
Sınır Tanımayan Doktorlar’da tıbbi acil durum müdürü olan Crystal van Leeuwen’in geçen hafta Guardian gazetesine yaptığı açıklamaya göre, son 2 ayda, yaklaşık 10 mülteci hayatını kaybetmiş.
Göçmenler açışından bir drama dönüşen durum, son yıllarda Belarus ile AB arasında oluşan gerginliğin had safhaya çıkmasına neden oldu.
Polonya İçişleri Bakan Yardımcısı Maciej Wasik, yaklaşık 15 binden oluşan bir askeri birliği sınırdaki çevik kuvvet polisi ve muhafızlara destek için gönderdiklerini açıklarken, buna karşılık Belarus Savunma Bakanlığı ise, göç kontrolünün böyle bir güce ihtiyaç duymadığını söyleyerek Polonya’yı sınıra “benzeri görülmemiş” bir askeri yığınak yapmakla suçladı.
Yaşanan kriz nedeniyle AB yönetimi, Belarus’u AB’yi istikrarsızlaştırmak için mültecileri bir araç olarak kullanmakla suçluyor ve bu nedenle Polonya sınırındaki krizin ardından Belarus’a yönelik uygulanan yaptırım rejiminin kapsamını genişletme kararı aldı.
Belarus yönetimi ise, AB’nin suçlamalarını reddederek, alınan kararı kınadı.
Avrupa ülkeleri ve Rusya’nın yanı sıra Amerika da konuya müdahil oldu.
ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Ned Price konuyla ilgili yaptığı açıklamada Alexander Lukaşenko yönetimini suçlayarak, Belarus yönetimini demokrasi, insan hakları ve uluslararası prensiplere saygı göstermeye davet etti.
ABD, AB ve Rusya gibi ülkelerin dahil olduğu krize yol açan ve çoğunluğu Kürt olan mültecilerden dolayı Kürdistan Bölge Başbakanı Mesrur Barzani de dahil oldu.
Barzani twitter hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, yaşanan manzaradan dolayı üzgün olduğunu ve Belarus’a giden Güneyli Kürtlerin insan kaçakçıları tarafından kandırıldıklarını belirtiyor.
Başbakan Mesrur Barzani bugün de, Duhok Kürdistan Amerikan Üniversitesi tarafından “Ortadoğu Barış ve Güvenlik Forumu” kapsamında düzenlenen bir panele katıldı. Forum’da The Guardian gazetesinden Martin Chulov’un konuyla ilgili sorusuna, Belarus-Polonya sınırındaki göçmenlerin bazı kesimler tarafından yanıltıldığını, Kürdistan Bölgesi’ni terk etmeleri için hiç kimseye baskı yapmadıkları cevabını veriyor.
Hiç kuşkusuz hiçbir yönetim, vatandaşlarına ülkelerini terk etsinler diye baskı yapmaz. Güney yönetiminin de böyle bir baskısı olamamıştır. Ancak ayda ortalama 2500 kişinin yerleşik düzenini bırakıp, geleceğini başka bir ülkede arama adına ölümü bile göze alarak yola çıkıyorsa, bunu birilerinin aldatmasıyla açıklamak, hiç te doğru değil. Hele ki bu açıklamayı yapan, ülkenin başbakanı ise…
Kaldı ki sorun bu kadar basit ise, insanları kandıran çeteyi çökertmekle hem yaşanan dram son bulur, hem de oluşan uluslararası krizi çözülmüş olur…
16.11.2021