Yazının başlığını Murat Belge’nin T24’de yayınlanmış olan yazısından aldım.
O da yazısında, bu sözün bir İngiliz siyasi vecizesi olan “Honesty is the best policy” den çeviri olduğunu belirtiyor.
Peki politikada dürüst olmak ya da dürüst davranmak mümkün mü?
Bugüne kadar edindiğim tecrübelerden hareketle bu soruya vereceğim cevap, koskocaman bir hayır olacak.
Bu sözün veciz haline geldiği İngiltere ve benzeri ülkelerde politikayı dürüstçe yapmak, yüzde yüz olmasa da, olanak dahilinde olabilir.
Ancak söz konusu olan toplum Türkiye ya da Kürdistan, dolayısıyla politikayı yapacak olanlar da Tükler ya da Kürtler olunca, durum biraz değişir…
Zaten siyaset kurumunun tarikata, siyaset yapanların da müride dönüştüğü bir yerde, bırakın dürüstünden, politikadan bahsetmek bile abesle iştigal etmektir.
Bu arada Türkiye ve Kürdistan’da politikanın dürüstlükten bu denli uzaklaşmış olmasının bir nedeni, politik aktörlerin nitelikleri ise, bir nedeni de bu aktörlerin akçeli işlerinden yararlanmakla birlikte, kendilerini tarafsız ya da moda deyimle akil adam olarak pazarlayanların toplumu yönlendirme amaçlı manipülasyonlarıdır.
Bir örnek üzerinden bunun nasıl yapıldığına hep birlikte bakalım.
Bilindiği gibi geçen hafta sonu Irak ve Kürdistan’da parlamento seçimleri yapıldı.
Seçim Irak Parlamento seçimleri olmasına rağmen, Kürdistan’da seçime katılma oranı %45, Irak’ın Şii ve Sünni bölgelerinde ise %41 civarında gerçekleşti.
Irak’ta yaşayan Kürt ve Araplardan daha fazla bir ilgi gösterenler ise, Kuzey (Türkiye) Kürtleri oldu. İlgi göstermelerinin nedeni de, hiç kuşkusuz bağlandıkları aktörlerin işlerine yarayabilecek bir argüman geliştirmek…
Bunun için biri, Güneyli Kürtleri yenik göstermek için bir önceki seçim ile son seçimde aldıkları oyların toplamı üzerinden bir tablo oluşturmuş. Son seçimde katılım düşük olanca, haliyle partilerin toplam oyları da düşmüş oluyor. Oransal olarak elde edilen başarı gizlenerek, olmayan yenilgi, bir algı oluşturma ustalığıyla varmış gibi gösteriliyor.
Bir diğeri, kimi Kürt partilerin parlamentoya gönderdiği sandalye sayısının artışını, bir önceki seçimlere olan katılımlarından bağımsız olarak ele alıp, büyük bir zaferin ilk adımı olarak sunuyor.
Kürt partilerin birbirleriyle olan yarışlarındaki kayıp ve kazanımları da, farklı mecralara taşıyarak, değerlendirmek te cabası…
Hani derler ya; „Zenginin malı fakirin çenesini yorar! “
Güneyli Kürtlerin sahip oldukları statüden hareketle, ulusal kimlik ve partileriyle seçime katılmaları, Irak Parlamentosu’na gönderdikleri temsilci sayısı, kurulacak hükümette nasıl ve ne ölçüde temsil edilecekleri de, Kuzeyli Kürtlerin çenesini yoruyor.
Oysa çenelerini ya da facebookta yayınlamak üzere yazdıkları üç-beş satırlık yazı için biraz da beyinlerini çalıştırıp, kafalarını yorabilirlerdi.
Neyle mi?
Mesela, Irak Parlamentosu için yapılan seçimlere katılmak için, Kürt partilerinin kendilerini birer Irak Partileri olarak tanımlama zorunda kalmadıklarını…
Sahip olunan en kötü statünün dahi statüsüzlükten daha iyi olduğunu…
Bağımsız bir devlete sahip olmanın, federe bir bölgeye sahip olmaktan daha fazla bi özgülük alanı yaratabileceğini tartışıp, kendileri için de bir sonuç çıkarabilirlerdi.
Kuzeylilerin yaptıkları tek şey ise:
Barzani mi, Talabani mi?
Zafer mi, ihanet mi?
Soruların etrafında dolanmak.
Tabi Barzani ve Talabani ile ilgili edindikleri ezberler dışında, onları daha iyi tanıma ihtiyacı duymadan…
Zafer ve ihanetin nemenem şeyler olduğundan çok, bir papağan gibi tekrarlamaktan bıkıp usanmadan…
Oysa Küt partilerin kayı ve kazanımlarından bağımsız olarak ta, Güney’de her Kürd’ün görmesi, görebildikçe de sevinmesi gereken bir durum var…
Kürtler Kürdistan’da, Araplar da Arabistan’da yaşıyor.
Kürt Partileri Basra bölgesinde hatta Bağdat’ta seçime girmiyor, dolayısıyla herhangi bir Arabın oyuna talip olmuyor.
Arap Partileri de Hewler ya da Süleymaniye’de seçimlere katılmıyor, dolayısıyla herhangi bir Kürd’ün oyuna talip olmuyorlar.
Eğer Irak Parlamento seçimlerinden çıkarılacak bir ders ve kazanım aranacaksa, bu, Güneyli Kürtlerin, Kürt kalmayı becerebilmiş olmaları, Iraklı Arapların da bu gerçeği kabullenmeleridir…
Politikada dürüst olmayı bir türlü beceremeyen Kuzeyliler, gözlemlerinde de aynı hataya düşüyorlar.
Yazık…
15.10.2021