Bundan 14 gün önce, 18 Ağustos günü Hozat ve Ovacık’ın dört farklı noktasında çıkan yangın sonucu duman yükselmeye başladı.
Yangını fark eden halk, müdahalede bulunmak üzere harekete geçerken, Özel güvenlik bölgesi olarak ilan edilen alan, güvenlik güçleri tarafından adeta kuşatma altına alındı.
Sivil halkın yangın alanına yaklaşması bir yana, yangını uzaktan seyretmelerine bile izin verilmiyor.
Dersim’in TKP’li belediye başkanı Fatih Maçoğlu harekete geçti, ilçe kaymakamlarının tehditlerine maruz kaldı.
Bölgeye giden CHP’nin Malatya ve Dersim milletvekilleri Veli Ağbaba ile Polat Şaroğlu güvenlik güçlerinin kurdukları barikatları aşamadı.
Bu engellemeler için ileri sürülen tek gerekçe, güvenlikti…
Ancak güvenlik derken, yangın alanına gitmek isteyenleri yangından korumak değildi.
Amaç, özel güvenlik alanı ilan edilen bölgeden onları uzak tutmak.
Bu nedenle yangının 14. gününde bölgeden hala ateş ve duman yükseliyor.
Devletin takınmış olduğu bu tutuma karşın, bölge halkı çaresiz.
Bölgeden çıkan tek ses Veli Ağbaba’nın feryadı…
Veli Ağbaba da bir taraftan devletin yangına karşı ilgisizliğine feryadı figan ederken, diğer taraftan da devletin namusunu kurtarma peşinde…
Oysa devletin ilgisizliği anlaşılır bir durum.
Çünkü devlet, ayakta kalan ağaçların da yok olmasını…
Dağların her türlü canlıdan arınmış olarak, çırılçıplak kalmasını istiyor.
Bu nedenle ne kendisi yangına müdahale diyor, ne de başkalarının müdahalede bulunmasına izin veriyor.
Bunu hala anlamayan Veli Ağbaba, kendisi gibi CHP’li Kürtlerden oluşan bir heyetle, bir vadide kameranın karşısına geçmiş, uzaktan yükselen yangın dumanını da arkasına alarak şöyle diyor:
“Tunceli’deki Hozat-Ovacık özel güvenlik bölgesi olarak ilan edilen alanda başlayan yangının bölgede yapılan operasyondan kalan mühimmatların patlaması sonucu çıktığı söyleniyor. Yerleşim yerinden uzak sarp, dağlık arazide çıkan bu yangına karadan müdahale etme şansı yoktu; tek yol havadan müdahaleydi. Maalesef devlet buradaki yangınları ciddiye almadı ve çok geç müdahale edildi. Bakanlar, Türkiye’de doğal afet olduğu zaman hemen bölgeye gidiyor ama Tunceli’ye hala bir devlet yetkilisi gelmiş değil. Sanki Tunceli başka bir devletin vilayeti gibi hiç kimse gelmedi…”
Bu açıklamasını okuyan her normal insanın diyebileceği tek şey, “günaydın, yeni mi uyandınız bayım!..”
Tabi buna uyanma da denirse…
Oysa son cümlesiyle, yanlış olan Tunceli kelimesi dışında çok doğru bir belirlemede bulunuyor.
Çünkü Dersim eğer Kürdistan’ın bir vilayeti olmamış olsaydı ismi Tunç-eli olarak değiştirilmez, dağlarındaki ağaçların yanıp kül olmasına da seyirci kalınmazdı…
Yanan Tunceli değil, Dersim…
Yanan Dersim olunca devlet seyirci kalıyor…
Bunu bir türlü kavrayamayan Veli Ağbabagiller ise, hala Dersim’i Tunceli, devleti de kendi devletleri olarak görmek istiyorlar.
Bu isteklerinin gerçekleşemediğini gördükçe de, feryadı figan ediyorlar…
Bu nedenle dertleri yanan ormanları kurtarmaktan ziyade, pazara düşen devletin namusunu kurtarmak…
31.08.2021