Türk devletini yöneten siyasiler, her sıkıştıklarında ya Diyarbakır’a sefere çıkar ya da yönlerini Diyarbakır’a çevirerek bir çıkış yolunu bulma arayışına girerler.
Bu seferlerinin amacını; „Yeni Bir Kürt Açılımı“ diye adlandırarak, Kürtlerin bir kesimini oyalamaya, bir kesimini de kandırmaya çalışırlar.
Onlardan biri 60’lı yılların başlarında siyaset sahnesine çıkmış, o sahneden dört kez şapkasını alıp giden ve beş kez geri dönen Demirel idi.
Kürt kelimesini kendisine dahi yasaklayan Demirel gibi kurt bir siyasetçi bile, 90’lı yılların ortalarında çıktığı Diyarbakır seferinde „Kürt realitesini tanıyoruz…“ dedi.
Demirel Kürt realitesini tanımasına tanıdı…
Ancak bir süre sonra en iyi tanıdıkları Kürt aydın ve iş adamlarının listesini çıkararak, onu Çiller ve Ağar’a teslim etti.
Listede yer alanların tek tek öldürülmeleriyle birlikte Demirel, „Devlet bazen rutin dışına da çıkar…“ sözüyle hem realite çıkışına hem de devletin işlemiş olduğu „faili belli“ cinayetlere açıklık getirmiş oldu.
Demirel’in ardından sahneyi devralan Mesut Yılmaz sorunlar yumağını kucağında buldu. Çıkış yolu olarak oda yönünü Diyarbekir’e çevirdi.
Hatta Avrupa’ya çıkan yolun güzergahını değiştirerek, Avrupa’ya ilk çıkış kapısı olarak Diyarbakır’ı gösterdi.
Bir süre sonra Avrupa’nın göbeğinde Alaattin Çakıcı’dan yumruğu yiyince Kürtleri de, Avrupa’nın çıkış kapısını da bir daha hatırlamadı.
Bugüne kadar Diyarbakır’a en çok sefer düzenleyen Erdoğan oldu.
Kimi seferlerine Allah’ı…
Kimi seferlerine de kimi Kürtleri yol arkadaşı yaptı…
Hakkını teslim etmek gerekirse, her seferinde de başarılı da oldu.
Ne zaman ki ayakları sağlam yere bastı, seferlerine ortak ettiği Kürtlere de, Kürtleri sevme nedeni olarak gördüğü Allah’a da sırtını döndü.
Bahçeli ile kol kola girerek, tıpkı öncülleri gibi o da Kürtlerin katledilmeleri için ferman üzerine ferman yayınladı.
Fermanlarıyla Allah’ı ve Allah’tan dolayı da dört parçalı Kürdistan’da Kürtleri nasıl sevdiğini dünya aleme gösterdi.
Bu süreçte Kürtler Erdoğan’ın Allah ve Allah’tan dolayı Kürtlere yönelik duyduğu sevginin nemenem bir sevgi olduğunun farkına vardılar.
Kürtler Erdoğan’dan uzaklaştıkça Erdoğan Bahçeli’ye yakınlaştı.
Bir süre sonra sistem değişti.
Yeni sisteme yeni ortaklar dahil oldu.
Yerel seçimlerdeki yenilgi…
Pandemi’nin oluşturduğu ekonomik sorunlar…
Pastanın küçülmesine, paylaşım kavgasının da büyümesine neden oldu.
Sedat Peker’in ortaklıkla ilgili ifşaatları…
Bahçeli’nin Soylu üzerinden yaptığı ima ve uyarıları…
Anketlerde görülen oy ve destek düşüşü Erdoğan’ın uykularını kaçırıyor.
Sonunun başlangıcını gören Erdoğan, bunu geciktirmek için son bir kez daha Diyarbekir seferine çıkıyor.
Bu seferine cuma günü (yarın) çıkan Erdoğan, büyük bir ihtimalle Cuma namazı sonrası Diyarbekir’deki bir caminin önünde Kürtlere bir çağrıda bulunacak.
Çağrısında bol bol din ve imandan bahsedecek…
Konuşmasını Allah ve Peygamber sevgisiyle süsleyecek…
Ümmettin birliğinden girip, Kürt-Türk kardeşliğinden çıkacak…
Kürtleri bir kez daha kandırmak için atalarından edindiği tecrübeyle, tüm hünerlerini sergilemeye çalışacak.
Kürtlerden göreceği ilgi ve alacağı işarete göre, ya mevcut konumunu sürdürebildiği kadar devam ettirecek ya da Kürtleri bir kez daha kandırma planı üzerinden, kendisine yeni bir yön belirleyecek.
Bu nedenle Erdoğan’ın yarın Diyarbekir’e yapacağı günübirlik sefer, hem Erdoğan hem de Kürtler açısından büyük bir önem arz ediyor.
Kürtler, uzaktan da olsa Erdoğan’ı izlemeli…
Din soslu mesajlarına, Allah ve Peygamber aşkına dayalı çağrılarına kanmadan, onları aklının süzgecinden geçirerek, değerlendirmeli.
Aksi takdirde Erdoğan, dolayısıyla devlet bir kez daha kazanmış olur, Kürtler de bir kez daha kandırılmış olmalarına tanıklık ederler.
08.07.2021