Türklerin Kürtlere yaptıkları iyilikler saymakla bitmez.
Özellikle son yüzyılda o kadar çok iyilik yapmışlar ki, Kürtler bu iyiliklerin karşılığını bir yüz yıl daha Türklere hizmet etmekle geçirseler de, ödeyemezler.
Mesela cumhuriyetin kuruluş yıllarında Kürtleri ve Kürdistan’ı Ermenilerden kurtarmışlar.
Aslında Kürtlerin kendi devletlerini kurmalarına karşı değillermiş.
Korkuları, kuracakları devletin Ermeniler tarafından işgal edileceğiymiş.
Bunun için, Kazım Karabekir Kürt ileri gelenleriyle toplantılar yapmış…
Kürt ileri gelenlerini, birlikte ve ortak bir devlet kurma konusunda ikna ederek, onları karşılaşabilecekleri büyük beladan kurtarmış.
Bu iyiliği kavramayan Kürtler olmuş.
Bunlar, devletin yöneticilerine teşekkür edeceklerine, yapılan iyiliklere isyanlarla karşılık vermişler.
Cumhuriyetin kuruluşuyla başlayan bu isyanlar, ta 1938’e kadar devam etmiş.
1938’de de devlet bir medeniyet projesi ile bölgeye yönelmiş.
Ancak Kürtler, medenileşmeye direnerek, isyanla cevap vermişler.
Devlet, medenileşebilme yaşını aşanları öldürmüş, onlardan arta kalan erkek çocukları yatılı okullarda Türkleştirme yoluyla medenileştirerek, kız çocukları da ordudaki subaylara evlatlık(?) vererek, kaderlerini değiştirmiş…
Öyle bir iyilik ki, o medenileştirme projesinden tam 10 yıl sonra doğan biri, Atatürk’ün oturmuş olduğu koltukta bugün oturarak, bir Öztürk’e nasip olmayan bir şansa sahip olmuş…
Karşılıksız iyilik, takip eden yıllarda da misliyle devam etmiş…
Üstelik bu iyilik, sadece Türkiye sınırları içinde yaşayan Kürtlerle de sınırlı kalmamış.
Türkiye’dekilerin akrabaları olmaları hasebiyle, İran, Irak ve Suriye’deki Kürtlerin kötü niyetli devlet ve gruplara yem olmamaları, komşu ülkelerle ortak örgütler kurularak, sağlanmış.
Hatta yeri gelmiş, İran’da yaşayan Kürtleri, Qazî Muhammed, Abdurrahman Qasimlo gibilerin oyununa gelmesinler diye, korumuş…
Irak’ta yaşayan Kürtleri, Barzani ve Talabani ailelerinin kulu ve köleleri olmasınlar diye harekete geçmiş…
Suriye’deki Kürtleri PYD, SDG gibi tehlikeli örgütlerden korumak için, stratejik müttefiki olan Amerika ile ilişkileri koparmayı, Suriye devletiyle savaşmayı göze alarak, sınır ötesi harekatlarla Afrin, Azez, Bab, Serekanîyê ve Grê Spî bölgelerine girerek, onları koruma altına almış…
Zaten Türkiye’deki Kürtleri PKK belasından kurtarmak için 40 yıldır canla, başla, tankla, topla ve son yıllarda da İHA ve SİHAlarla savaşmış…
Buna rağmen, yapılan tüm bu iyiliklere karşı ayrı bir devlet kurma fikrinden vazgeçmiş olsalar da, hala tüm olup bitenlere burun kıvırıp, ana dilde eğitim talebinde ısrar edenler var.
Bunlar bu çıkışlarıyla, devlete zarar vereceklerini düşünürlerken, aslında dış güçlerin oyuna geliyor ve devletin özenle korumaya çalıştığı Kürt çocuklarına kötülük yapıyorlar.
Allah’tan Muharrem İnce gibi memleketi, dolayısıyla bu memleketin asli unsuru olan Kürtleri de kötü niyetlilerden korumaya çalışanlar var.
O ve onun gibi yıllarını eğitime adamış, başöğretmenin yolundan gitmiş, bugün de siyasette yer almış Türkler olmasa, birileri Kürt çocuklarını ana dillerinde eğitip, onlara en büyük kötülüğü yapacak.
Anadil eğitimiyle, doktor, hakim, savcı, mühendis, polis, asker, memur ve diğer mesleklere sahip olan Kürt gençleri sadece Kürtçe eğitim almış olmalarından dolayı, Kars, Şırnak, Hakkari gibi bölgelerde hapsolarak görevlerini yapmak zorunda kalacak…
Oysa onlarla aynı eğitimi Türkçe alan Türk çocukları da Bodrum, Kuşadası, Antalya, İzmir ve İstanbul gibi güzelim yerlerde hayatın keyfini çıkararak, mesleklerini icra edecekler.
Kürt çocuklarını bunca düşünen, anadilde eğitim gibi bir tuzaktan kurtarmaya çalışan, salt bu ve benzeri tuzakları bertaraf etmek için siyasete soyunan Muharrem İnce gibilerine, Kürtler, sadece oy vermekle yetinmeyip Cumhurun başı olmaları halinde, onları baş üstünde de taşısalar, yine de haklarını ödeyemezler…
Ey Kürtler, sabah akşam dua edin, dua bilmeyenler slogan atın ki, Türkler gibi kardeşleriniz, Türk devleti gibi sizi koruyup kollayan uluslararası bir sahibiniz var.
Yoksa kim bilir, şimdiye kadar kime yem olurdunuz…
03.06.2021