Geçen hafta “Bir hayalim var, gerçekleşmesi neredeyse imkansız” başlığı taşıyan yazımda Kürt birliği ve bunun önemine aklım erdiği, kalemim döndüğünce değinmeye çalışmış, Güney, Rojava ve Kuzey Kürdistan’daki dağınıklıktan çıkış için ufak çaplı önerilerde bulunmuştum. Bu yazımda konuyu Kuzey parçası bağlamında biraz açmaya çalışacağım.
İçinde bulunduğumuz yıl 1921, 1950 ya da 1980 değil. Yıl 2021. Kürtler ise ülkeleri bölüşülmüş, kimlikleri inkar edilmiş, dil ve kültürleri yasaklanmış, jenosid ve katliamlara uğramış, hak ve hukuksuz, statüsüz bırakılmış bir halk.
Sömürgenin bile kayıt altına alınmış bir statüsü, bir hukuku var. Böyle olduğu için de uluslararası hukukta sömürgeleştirilmiş halk ve ulusların direniş hakları meşru ve doğal. Kürtlerinse hiçbir şeyleri yok, kısacası insandan dahi sayılmıyorlar. İnsan olarak kabul edilmiş olsalar, en azından bundan kaynaklı hakları tanınmış, konuştukları dil ve lisanı sonraki nesillere aktarma ve öğretme hakları güvenceye kavuşmuş olurdu.
Cigerxwîn ve İsmail Beşikçi işte bundan dolayı Kürtler sömürge bile değil demiş, bu statüsüzlüğün de statüsüzlüğüne dikkat çekmişlerdi.
Yıl 2021 dedik. Böyle olmasına, aradan neredeyse elli yıl geçmesine rağmen hala 1970’lerde kurduğumuz parti ve onların izdüşümleriyle yol alma çabası içindeyiz. Programlar aynı, parti yöneticileri hemen hemen aynı. Oysa Kürdistan 1970, 1980 ve 1990’ların Kürdistan’ı değil. Dünya otuz yıl önce yeni bir kulvara evrildi. Bilim, teknoloji, bilişim ve iletişim ise koca bir dünyayı, Hakkari veya Diyarbekir’in küçücük bir köyündeki her bir haneye sokmayı başardı.
Dün, 1970’lerde kurduğumuz partilerle önemli işler başardık. Zifiri karanlıkta bir çıra yaktık ve kitlelere yol gösterdik, halkı örgütleyip bir amaca yönelttik ve bilinçlenmelerini sağladık. O mevsim ve ortamda yaptıklarımız doğruydu. Buna kuşku yok. Ne var ki, zaman ilerliyor ve dün oluşturulan aparat ve mekanizmalar bugün ihtiyaç duyulanlara ne yazık ki cevap olamıyor.
PKK’yi dışında tutarsak, dün bir KDP vardı, bugün en az iki- üç tane. Dün tek bir Özgürlük Yolu Hareketi vardı, bugün onun mirasına sahip çıkan en az iki parti. Dün tek bir DDKD vardı, bugün yine en az iki oluşum. Diğer eğilimlerden oluşan parti ve hareketlerse bundan muaf değil. Dünkü örgütlerinden ayrılmış veya ayrılmak zorunda kalmış binlerce, on binlerce yetişmiş kadro ise bugün siyasal anlamda haymatlos.
Dün, tek ve yekvücutken binleri, on binleri, yüzbinleri harekete geçiren bu hareket ve partiler, bugün tümü birden orta büyüklükte bir salonu doldurmaktan uzaklar. Böyle olmasına, programlarında fazlaca bir fark olmamasına rağmen, bir araya gelme ve güç ve enerjilerini birleştirme konusunda pek istekli davranmıyorlar.
Akıp giden zaman ve bu parçalı duruş, uğruna mücadele yürüttüklerini iddia ettikleri Kürt halkını ise her gün eritiyor.
İşte sayılar: Adana, Mersin ve Hatay‘da, Afyon ve Aydın’da, Çorum ve Yozgat’ta, Ankara, Kırşehir ve Konya’da, Manisa ve Muğla‘da birkaç nesildir yaşayan ve yerleşik olan Kürtleri saymıyorum. Herkes memleketinde yaşasaydı, bunun olanağı olsaydı bugün Adıyaman’ın nüfusu 1.131.126, Ağrı’nın 1.159.141, Bingöl’ün 564.053, Bitlis’in 804.028, Diyarbekir’in 2.254.049, Elazığ’ın 911.683, Erzincan’ın 634.820, Erzurum’un 1.870.126, Antep’in 1.691.584, Hakkari’nin 335.442, Malatya’nın 1.373.206, Maraş’ın 1.581.982, Mardin’in 1.622.654, Muş’un 918.606, Siirt’in 783.392, Sivas’ın 1.935.574, Dersim’in 257.608, Wan’ın 1.530.571, Batman’ın 799.805, Şırnak’ın 665.579, Ardahan’ın 532.869, Iğdır’ın 342.420, Osmaniye’nin 663.762, Kilis’in 322.199 olurdu diyor Türk resmi kaynakları 2021 yılında. (https://www.memurhaber.com/turkiyede-en-cok-aslen-nereli-var-iste-turkiyenin-nufus-haritasi-foto-galerisi-2011727.htm?sayfa=60)
Yukardaki verilerin toplamı 25 milyon ediyor. Kürt kaynaklarınca da dile getirilen sayı bu. Ne var ki bu nüfusun neredeyse yarısı artık Kürdistan’da yaşamıyor ve asimilasyon değirmeni ise önüne geleni un-ufak edip Türkleştiriyor.
Bu verilere göre aslen İstanbullu olanların nüfusu iki buçuk milyon olması gerekirken, İstanbul bugün 15-16 milyon insana ev sahipliği yapıyor ve bunun en az dört-beş milyonu Kürt. Diğer metropol ve illeri ise saymıyorum.
Durum bu iken, biz hala dün, elli yıl önce kurduğumuz ve her geçen gün eriyen ve bugün üye ve taraftar sayıları bakımından yüzlere düşen parti ve örgütlerle tek başımıza Kürdistan’da iktidar olmayı, Türk egemenliğine son vermeyi düşlüyoruz.
“Eşyanın tabiatına aykırı” demiş bizden öncekiler böyle beklentiler için. Oysa bir ve birlik olunsa, bahsini ettiğimiz bu yüzler ve binler katlanarak bir sinerji oluşturur. Yıllar yılı boşuna “birlikten güç doğar” diye yalvarıp yakarmadık. Bu ise bugün için olmazsa olmaz!
PKK dışındaki örgütlerin tümü artık silahlı mücadele yerine legal ve demokratik mücadeleyi yeğliyorlar. Bunların bir kısmı HDP ile hareket ediyor, geriye kalanlarsa HDP ile görünmek istemiyorlar. İstenen, arzu edilense tüm Kürt partilerinin ortak hareket etmesidir.
Bugün Kürdistan’da parti programları bakımından birbirine benzeyen onu aşkın örgüt var. Herkesin egosu, parti ve örgütü kendine. Bunu saklı tutsunlar. Ve bir defalığına bir araya gelip bir Şemsiye, bir Sîwan Hareketi oluştursalar, ortak ve legal bir çatı altında Kürt kamuoyunun karşısına çıksalar, AKP’ye giden yüzde otuz-kırklık Kürt oyunun bir kısmını Kürt potasında toplayabilirler. Sîwan, şemsiye fırtınaya karşı olmasa da yağmur ve kara karşı bir koruma sağlar.
HDP’nin yüzde 10-13’lük oyu ile Sîwan Hareketi’nin AKP’den devşirebileceği küçümsenmeyecek bir oy oranının Türk devletine hendek atlatacağı iddiasındayım.
Her legal partinin üç temsilci ve legal olmayan her hareketin ikişer delege ile yer alacağı ortak bir Şemsiye Hareketi bunu sağlayabilir. Oluşturulacak böylesine ortak bir meclis, bir konsey, bir platform, adını ne koyarsanız koyun, her ilde seçilme şansı en yüksek yurtsever adaylarla ortaya çıksa, hatırı sayılır bir yüzde yakalanabilir ve HDP ile birlikte Türk devletine kırmızı kart gösterilerek kilit konuma gelinebilir.
Bir parantez: Türk Genelkurmay Başkanlığı 1990’lı yılların ortalarında bir araştırma, bir simülasyon yapmış ve Kürtler 2020’li yılların ortasında Türk Parlamentosu’nda % 25’lik bir oran yakalayabilirler uyarısında bulunmuştu.
Gerçi Yüksek Seçim Kurulu’nun Mart’ın sonunda yayınladığı seçime girebilecek partiler listesinde Hüda Par’ı dışında tutarsak, HDP dışında herhangi bir Kürt partisi yok. Böyle olmasına rağmen örgütlenme ağı bakımından prosedürü en kısa zamanda tamamlayabilecek parti hangisi ise o devreye girebilir. Zaman geçirilmeden bir araya gelinse, bu eksik tamamlanabilir ve ortak bir duruşla Kürt kamuoyunun önüne çıkılabilir.
Evet, bu olanaklı. Yeter ki Kürt lider ve örgütleri kendi egolarından biraz da olsa ödün verebilse ve ortak hareket edebilseler. Zira AKP dünkü AKP değil; kitleler, özellikle de AKP’ye oy veren Kürt seçmen bir arayış içinde, bir adres peşinde!
AKP’yi alaşağı edip Kürtlere HDP’nin yanında başka bir adres göstermek, bir denge tutturmak da olanaklı.
Zaman mı? Bundan uygun zaman yok. Zira her geciken günle kaybeden Kürtler!
23.4.2021
msahin1@web.de