Tarih öncesinden buyana bir ilk gerçekleşti ve Papa Franziskus (Francis), 5 ile 7 Mart tarihleri arasında Kürdistan’ın özgür yakasını ziyaret etti. Ziyarete Irak etiketi yapıştıranlar olmasına rağmen, Papa’nın programının ana omurgasını Güney Kürdistan teşkil etti. Irak bölümüne damga vuran ise Şii lider Ayetullah Ali Sistani ile görüşmesi oldu.
Bu ziyaret 834 yıllık bir gecikmeyle gerçekleşti. İlk görüşme Kudüs’te 2 Ekim 1187 yılında gerçekleşmişti. Haçlı seferine çıkan Katolik güçleri yenen Sultan Salahaddin, Kudüs’ü hakimiyeti altına aldıktan sonra Katolik yöneticilerle bir barış anlaşması yapmış ve halkın mal ve canına tecavüz edilmesinin önünü almıştı. Hiristiyan halka bir nevi kefil olup kırım, kıyım, talan ve yağmayı engellemişti.
Kudüs’ün Sultan Salahaddin’in hakimiyeti altına geçmesinden 736 yıl sonra, tarih öncesinde yaşayan bu yenilgiyi hazmeyen Fransa ve İngiltere, Osmanlı hükümranlığı altında olan Kürdistan topraklarını üçe parçalayarak Türk ve Araplara peşkeş çekti. Kürdistan’ın Lozan’da parçalanmasında 1187 yılında yaşanan bu yenilginin psikolojik derinliğinin rol oynadığını düşünenlerdenim. Bu tercümeyi zorlama ve abartı olarak değerlendirenler çıkacaktır. Bu başım, gözüm üstüne.
Irak’ta yaşayan Hristiyanlar 2014 yılından sonra büyük bir saldırı ve tufanın kurbanı oldu. Musul, Alkoş ve Karakoş bölgelerinde yaşayan onbinlerce, yüzbinlerce Hristiyan İŞİD çakallarının saldırısına uğradı. Binlercesi katledildi, yüzbinlercesi ise çareyi Kürdistan Yönetimi altındaki alanlara geçmekte buldu. İŞİD’in yenilgisinde, Musul ve işgal altındaki diğer bölgelerin kurtarılmasında ise Peşmerge başat bir rol oynadı.
Şayet Kürdistan halkı ve yönetimi olmasaydı, Ermeni katliamından bir asır sonra benzeri Irak’ta yaşanır, Ortadoğu’daki Hristiyan topulukların son izleri de silinmiş olurdu. Bu gerçeği tüm dünya ve Vatikan gördü. Kaldı ki henüz tüm tehlike bertaraf edilmiş de değil.
Papa ise Kürtlerin Ortadoğu’da oynadıkları seküler ve demokratik role, ulusal ve dini azınlıkların korunması konusunda gösterilen samimi duruşa dikkat çekmek, Kürdistan halkına Irak’ta yaşayan Hristiyan topluluklara kucak açması ve Kürt yönetiminin bu topluluğa can simidi olmasına teşekkür etmek için Sultan Salahaddin’in torunlarına tarihi bir ziyaret gerçekleştirdi. Sultan Salahaddin’in torunlarıyla Papa Franziskus sekiz asır sonra yeniden buluştu, Katolik dünyada, camiada Kürtlere ilişkin varolan önyargının son kırıntıları da böylelikle ortadan kaldırıldı.
Tarihi ve önemli bir ziyaretti. Zamanlaması Türk yönetimi bakımından manidardır, buna kuşku yok. Zira önemli bir eşik aşıldı ve Kürtlerin, Kürdistan Yönetimi’nin Ortadoğu’da oynadıkları seküler, çoğulcu ve demokratik rol herkesin anlayabileceği bir dille yeniden tescil edildi.
Bilindiği gibi Papa her yıl dünyanın farklı coğrafyalarına ziyarette bulunur, ayinlere katılır ve mesajlar verir. Katolik dünya, uluslararası kamuoyu Papa’yı ve yaptığı ziyaretleri ilgiyle izler. Böyle olmasına rağmen, ben ABD Başkanlarının Papa’nın yaptığı herhangi bir ziyarete ilişkin bir açıklamada bulunduğuna şahit olmadım. Belki de benim dikkatimi çekmemiştir.
Şayet Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Biden, Papa’nın Kürdistan Bölgesi ve Irak’a gerçekleştirdiği ziyarete ilişkin bir açıklama yapma gereği duyuyor ve bu ziyaretin tarihi olduğu ve memnuniyetle karşılandığını vurgulayıp “bu ziyaret Papa Francis’in söylediği gibi önemli bir mesaj gönderdi; kardeşlik, kardeş katlinden daha sağlamdır, umut, ölümden daha güçlüdür, barış, savaştan daha güçlüdür” diyorsa bunun altını çizmek gerekir. Belki zamanlamasının ‘manidar’ olmasını anlamlı ve anlaşılır kılan da bu açıklamadır.
Bu ziyareti başkaca önemli kılan ise ayinin Kürdistan’ın Başkenti Hewlêr’de yapılmasıdır. Vurgulanması gereken diğer bir nokta ise Irak’ta yaşayan Hristiyan önderlerin tümünün Kürdistan halkı ve yönetimine duydukları müteşekkirliktir.
Ziyaret esnasında, bu ziyaretin önemine vurgu yapmak için Kürdistan Ulaştırma ve İletişim Bakanlığı tarafından sanatçılarca tasarlanan altı pul örneği Papa’ya sunuldu. Kıyametse ondan sonra koptu. Pullardan birinde yer alan Kürdistan haritası Ankara, Tahran ve Bağdat’ın tepkisiyle karşılaştı. Bizim Ulaştırma ve İletişim Bakanlığı ise bunların tasarım olduğunu ve Irak Anayasası’na bağlılıklarını vurgulayarak frene bastı.
Saldırılardan sonra geriye çekilen Bakan beye sormak gerekir.
Hangi Anayasa? Irak’taki yönetimin ayaklar altında paspas ettiği, 140. Madde ve Kürdistan’ı ilgilendiren diğer maddelerin hiçe sayıldığı, Kürdistan’a karşı ordunun harekete geçirildiği Anayasa mı? Ayrıca Bağdat’ın onyıllardır uygulamadığı Anayasa’ya Kürtler bu saatten sonra neden uyma gereği duysun?
Bakan Anu Cewher ve Kürdistan Hükümeti’inden beklenen pulların aynen deklere edildiği, kamuoyuna sunulduğu gibi basılması ve Kürdistan sınırları içinde kullanılmasıdır. Bağdat, Ankara ve Tahran’ın hassasiyetlerinin dikkate alınması Kürtlerin canını yakıyor. Buna bir noktadan sonra artık yeter denmelidir.
Günse, “Roj baş Kurdistan” deme günüdür, aynen Osman Baydemir’in dediği gibi. Kıvırmak, topu taca atmaksa güçsüzlük ve iradesizliktir!
11.03.2021
msahin1@web.de